The Others İdeal sistem özdenetim

İdeal sistem özdenetim

19.12.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

İdeal sistem özdenetim

İdeal sistem özdenetim

       Umur Talu'ya göre Gazeteciler Bildirgesi sorumluluğu özgürlükte arıyor
       Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi'nin ana maddelerini dün yayınladık, bugün de metnin yazımında kilit rol oynayan Umur Talu'nun görüşlerine yer veriyoruz. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti yönetim kurulu üyesi ve Milliyet yazarı Talu, basın ve medyada etik sorunlarına felsefi düzeyde kafa yoran bir gazeteci; Bildirge'nin altına atılacak her imzanın, sadece bireysel ve vicdani bir yükümlülük değil, aynı zamanda demokrasi için sivil toplumun da bir tavrı olacağı kanısında. Gerçekten de, gazeteciler için bir 'anayasa', toplumun özlediği genel özgürlükçü anayasadan ayrı düşünülemez. Metin, biz gazetecilerle elele veren siz okurların da imzasını bekliyor.

       *Gazeteciler Bildirgesi'nin ilginç bir yeniliği, gazetecilerin kendi kurumlarına karşı özgürlüğünü vurgulamanız...
       Bugüne kadar bu tür metinler hep meslek ve ahlak ilkeleri çerçevesinde oluşmuş, halbuki bu yeni metin özgürlükle başlıyor, hakla devam ediyor, oradan sorumluluğa geliyor. Yani meslek ilkeleri sorumluluklarla ilgili bir şeyse, bunun gerçekleşmesi için gazetecinin hem kamusal alanda, hem de işletme içindeki özgürlüğü ön şarttır. Özgürlükler ve haklar olmadan sorumlulukların tam olarak yerine getirilemeyeceğini vurguluyor bu metin.
       *Son yılların özgürlükler açısından acı deneyimlerinin de bir ürünü diyebilir miyiz? Örneğin, gazetecinin yayın özgürlüğü aslında toplumun bilgi edinme hakkına dayalıdır deniliyor..
       Elbette, ama kamuoyu da sadece bilgilenecek pasif bir varlık değil, aynı zamanda bilgi iletme ve eleştiri yapma hakkı ve özgürlüğü de söz konusudur, bu özgürlüklerin bir parçası olarak ele alındı yeni metin. Ben Türkiye'ye baktığımda, özellikle yurtdışındaki karşılaşmalarda, basın özgürlüğü var dendiğinde yok diyorum, yok dendiğinde var diyorum, böyle bir kaotik ülke burası. Dolayısıyla bu metin de böyle bir saptamadan geliyor, özgürlüklerin genişletilmesi lazım, sonra özgürlüklerin kötüye kullanılmasına geliyoruz, bir ilkeler demeti çerçevesinde.
       *Bu metinde gazetecilerin kendi özdenetim iradeleri yansıyor aslında, fakat öyle bile olsa liberallerin uyarısına ne diyorsunuz, yani etik ilkeleri kodlamak bile yasal denetime ve sansüre yeni araçlar sağlayabilir endişesine?
       Mesleğin dışından gelen sınırlamalar babında Türkiye'de yasaya dönük talepte bulunmak çok tehlikeli, bu Bildirge'nin de asla böyle bir talebi yok, tam tersine, mesleğin içinden gelen bir girişim, hem gazetecilerin kendi öz denetimlerine, hem de toplumun gazetecileri denetimine dönük bir çaba. Şunun da altını çizmek gerekir, bu bir bildirge, yani gökten inmiş bir kutsal metin değil, demokratik ve katılımcı olmasına çalışıldı. Birey olarak okudum ve altına imzamı atıyorum şeklinde bir katılım süreci başlatıldı. Bu metin sadece gazetecilerin değil, bütün sivil toplum kuruluşlarının ve tek tek vatandaşların da imzasına açık. Toplu halde bir şeyi beyan ediyoruz. Basın özgürlüğüne ve gazeteci davranışına bu ilkeler çerçevesinde bakacağımızın kabulüdür. Topluma sesleniş ve toplumla paylaşma arzusudur. Tabii ki bu beyan edildi diye birdenbire herkesin kendine çeki düzen vereceğini yahut özgürlüklerin hemen genişleyeceğini düşünmek hayal olur. Ana ben şuna inanıyorum, insanlar Türkiye'de referanslar ve dayanak noktaları arıyorlar, birbirlerine yakınlaşarak paylaşmak ve güç almak istiyorlar, bu da böyle bir süreç.
       *Bazı maddelerde patronlara da mesaj var, örgütlenme hakkından, işletmede özgürlük ve katılımcılıktan söz ediliyor, patronların da imzalaması bekleniyor mu?
       Patronlar da basın kartı sahibi ve Cemiyet üyesi bildiğiniz gibi; en azından bu metni önlerine alabilirler, benimsediği maddelerin yanına artı, benimsemediklerine eksi koyar, neden benimsemediğini açıklar, ama görmezlikten gelmek herhalde tatsız olur. Medya patronlarının ve yöneticilerinin de bir itibar sorunu olduğu çok açık, dolayısıyla bu metne sahip çıkmaları onların da işlerini kolaylaştıracak. Bence bundan sonra medyanın ticari başarıları ancak böyle bir itibar ve güven üzerine inşa edilebilecek.
       *Mesleğin son zamanlarda yaşadığı ağır tahribata bir tepki diyebilir miyiz bu Bildirge için?
       Sorumlulukların idraki mekanaziması var, ama bu sadece imza atanlarla da sınırlı değil, toplumda bu konuya duyarlı bir çok insan var. Ancak şu da önemli: Medyada yapılanma bir piramit şeklinde, yani bir yanda gazeteci milleti, bir yanda da gazeteci eliti sorunu var. Ben patronajla ahali arasında kalan bu elit kesimi çok önemsiyorum ve bir çok sorunun odak noktası da bu elit. Hem medya sisteminin zirveleriyle hem de ekonomik - politik diğer sistemlerle çok iç içe geçtikçe, özgürlüklerin ve hakların sağlanması zorlaşıyor, özgürlüğün kötüye kullanılması da artıyor. Dolayısıyla Bildirge'nin esas noktalarından birisi de bu; sözkonusu elitin karar vermesi lazım, gazeteci mi yoksa herhangi bir işletmenin başındaki yönetici mi? Elbette ki bu Bildirge'de medya kuruluşlarının birer ticari işletme olduğu reddedilmiyor, ama sıkı bir kamu görevi vurgusu var.
       *Örgütlenme hakkı derken, sendikacılığın geri dönmesi mi kastediliyor metinde?
       O zaten bizim yasalarımızda var, metinde sadece örgütlenme hakkının varlığı ve genişletilmesi vurgulanıyor. Ama bu metnin bir başka önemli özelliği var. Bireysel gazeteci ile işletme arasında bir temel akit olması lazım. Gazetecilik sübjektif bir iştir, bu sübjektifliğin kabulü var metinde. Sadece yorum değil, haber tercihi bile sübjektiftir. Ama gazeteci, işletmesindeki bu çizgiyi kabul ederse çalışmalı, etmezse çalışmamalı ve iş uyuşmazlığında da bu bir hukuki dayanak haline gelmeli. Gazetecilik yahut yayın çizgisi dediğimiz şeyin kabulü önemlidir. Bunun şeffaf ve açık olduğu bir ortamda, eğer çok seslilik de, yani her görüşün piyasaya girebilme koşulları da sağlanırsa, bu sübjektifliğin ben gelecekte gazeteciliğin kurtuluşu olacağına inanıyorum.
       *Yani gazetecilik tam objektif olamaz, şeffaf ve dürüst olmalı diyorsunuz.
       Çünkü objektifliğin bir yanılsama olduğunu biliyorum. Her görüş temsil edilebiliyorsa, o zaman yanlış gazetecilik yapana karşılık tercih hakkınız vardır.
       *O zamana kadar ahlak ilkelerini kodlamak gerekli mi diyorsunuz?
       Elbette. Ancak, bu sadece bir güç ve irade gösterisidir, ne Gazeteciler Cemiyeti'nin, ne de bu metni imzalayanların bir yaptırım gücü olamaz. Sadece didaktik bir kaygıyla yanlışların teşhiri sözkonusu olabilir belki, ama orada bile doğruyu tutturmak çok zor, bugünkü koşullarda tek tek insanların üstüne gitmek veya mahkum etmek yanlış gibi geliyor bana. Bunun dışında kişi hakları bakımından elbette ihlaller dava konusu olacaktır gene.
       *Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin bütün iyi niyetine rağmen, bu Bildirge ülkedeki kutuplaşmalara kurban olup yeterince benimsenmez endişeniz var mı?
       Burada sübjektifliğe bile kapı açık tutuluyor, çok seslilik ve çeşitlilik de önemseniyor, gene de karşı görüşler olabilir, saygı duyarım, ama görmezden gelinmesi herhalde tutarsızlık olur. Önemli olan bütün farklılıklar içinde dürüst, özgür ve sorumlu davranabilmek.

       (Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Faks: 0212 526 8046 / 0312 4416910)