The Others İhanetin karargahı

İhanetin karargahı

23.11.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

İhanetin karargahı

İhanetin karargahı

       ANITKABİR'e 29 Ekim törenleri sırasında havadan saldırı planlayan, 10 Kasım'da da Ayasofya Müzesi'ni işgal hazırlığı yapan 17 militanının yakalanmasıyla Türkiye gündemine bomba gibi düşen Metin Kaplan ile Köln'deki sözde "Hilafet Devleti Umumi Reisliği" olarak tanımladığı karargahında görüştük.
       Türkiye, terör örgütü PKK'nın lideri Abdullah Öcalan'ın yanı sıra "Karases" Cemalettin Kaplan'ın kendisini sözde halife ilan eden oğlu Metin Kaplan'ın iadesi için de çabalarını sürdürüyor.
       Almanya'nın göbeğinde İran'ı andıran kara çarşaflı, cübbeli ve sarıklı insanların kontrolündeki bölgede tamamiyle şeriat yasaları uygulanıyor. Karargahın çevresindeki kitapçılarda Cemalettin Kaplan ve ölümünden sonra yerine geçen Metin Kaplan'a ait kaset ve kitaplar satılıyor.
       Emniyet Genel Müdürü Necati Bilican'ın, Alman makamlarına, iadesi için hazırlanan dosyayı bizzat ilettiği Metin Kaplan, Türk makamlarından aldığı "mavi pasaport" ile Türkiye kökenli etnik ve dinsel bölücü örgütlerin merkezi haline gelen Almanya'da oldukça rahat koşullarda yaşayıp, örgüt faaliyetlerini sürdürüyor. İstediği zaman, Belçika başta olmak üzere Schengen vizesi uygulanan ülkelere dilediği gibi giriş - çıkış yaparak sürekli yer değiştiren Kaplan, Türkiye aleyhine propagandasını sürdürüyor.
       Kaplan, Türkiye'ye günü geldiğinde Tevhit bayrağı altında yürüyeceğini belirterek Konstantin olarak tanımladığı İstanbul'u yeniden fethedeceklerini, mehmetçiklerin de gelip halifenin askerleri olacaklarını ileri sürüyor.
       Kendilerini "şarlatan" olarak nitelendiren Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz'a "dilsiz şeytan" yakıştırmasında bulunan Kaplan, Yılmaz'ın "din kisvesine bürünmüş saray mollası" olduğunu iddia ediyor.

       Türkiye'de okun yaydan çıktığı için cihat ilan ettiklerini ifade eden Kaplan, herkesin her şeye hazır olması gerektiğini, çünkü Türkiye'nin felakete doğru gittiğini ileri sürüyor.
       Kendilerini Kemalistlerin baş belası, Anadolu insanının ise devası olarak değerlendiren Kaplan, "Genelde subaylar, askerler Kemalist. Cunta denilen üst düzeydeki generaller, alttakiler takılmış gidiyorlar. Mehmetçikler gelip halifenin askeri olacaksınız dedik. İnşallah bu gerçekleri duyar duymaz gaflet zincirini kırıp gelir, İslamın şerefli mücahidleri olurlar" ifadesini kullanıyor.

       Cumhuriyetin kurucusu Atatürk'e de dil uzatarak İslam dininin temeline 98 dinamit koymakla suçlayan Kaplan, çalışmaya şeriatı baltalayan bu etkinlikleri yıkma çabalarıyla başladıklarını anlatıyor.
       18 Nisan 1992'de Almanya'da sözde Anadolu Federe İslam Devleti'ni ilan ettiklerini, bunun üzerine terörist olarak tanımlandıklarını belirten Kaplan, Anıtkabir'in bombalanması ve camilerin işgali olaylarını da cumhuriyeti protesto yolunda meşru hak olarak nitelendiriyor.
       Atatürk'ün ilkeleri gündemde olduğu sürece işlerinin zor olduğunu, öncelikle bunları kaldırmak için mücadele edeceklerini dile getiren Kaplan, Anıtkabir'i de "puthane" olarak adlandırdı. Atatürk'ün koyduğu ilkelerle, mezarından Türkiye'yi idare ettiğini belirten Kaplan şöyle konuştu:
       "Millet bizim milletimiz. Ben onları günahlarından kurtarmak istiyorum. Yanlıştan dönün diyorum. Bunu söyleyince de TC'nin baskısıyla Almanya bize baskı yapıyor. Biz kendimizi tehlikeye atıp insanları uyarıyoruz diye cezalandırılmak isteniyoruz. Ama bunların vereceği ceza ne olur ki, ya hapis ya da idam. Ama Allah'ın cehennemi var ve ebedi."

       İnsanları yanlıştan döndürmenin en son çaresinin silahlı mücadele olduğunu söyleyen Kaplan, "İkaz, vaaz ve nasihatle uyanmıyorsa İslam ne yapıyor silaha sarılıyor. Biz cihat ilan ettik, mütemadiyen toprakları bize verin diyoruz. Nasıl peygamber Mekke'ye gittiyse biz de Anadolu'ya gideceğiz. Ayasofya bizi bekliyor, orayı müslümanlar gidip ibadete açacak. Bütün yer yüzündeki müslümanlar bir araya gelecekler, suyun bir tarafı düşecek silah milah kullanılmayacak. İkinci kez Allahüekber denilince de teslim olacaklar. O şehir düşecek" dedi.

       METİN Kaplan, kadının İslamiyetteki yerini de şöyle anlattı:
       "Kadın, pazara gider alış - veriş yapar, mal alır - satar. Ticaret yapar, öğretmenlik yapar. Hastanelerde çalışır, ama devlet başkanı olamaz. Çünkü kadınların noksanlıkları var. Kadının asıl görevi evidir ve evinin mürebbisidir. Devlet reisliği yapmak zordur. Kadın ne de olsa yaratılış yönünden zayıftır. O nedenle İslam, kadını devletinin başına getirmez. Diğer işlere bakabilir. Kadın halife de olamaz.
       Ancak İslam kadına `Erkeğe yemek pişirmeye, çocuğu emzirmeye mecbur değilsin' der. Çocuğu doğuracak o kadar. Maddi durumun yerindeyse git bir tane süt annesi bul getir der. Yani emzirmiyorum dese sen İslam mahkemesine versen hak talep edemezsin.
       Kadınlar bunları bilmediği için bize düşman oluyor. Bunları söylerken kadına hakaret etmiş olmuyoruz. Eksik olduklarını söylüyoruz. Sosyete tabakası aklını başına alsın. Onları uyarıyoruz, İslamı incelesinler."