İran'da çok ciddi bir sokak gerçeği var. Karbasçi davası bunu gösterdi. Halk şeffaf yönetim ve hukuk devleti istiyor, katılım istiyor. Rejim bu kitle tepkisini zapt edemeyeceğini anladı.
Ulusların hayatında, büyük dönüşümleri su yüzüne çıkartan simgesel davalar vardır; Türkiye'de Susurluk olayı ve Göktepe davası böyleydi. İran'da da, Tahran Belediye Başkanı Gülamhüseyin Karbasçi'nin yolsuzlukla suçlanarak tutuklanmasına gelen halk tepkisi, ülkede yeni bir halk devriminin başladığını gösteriyor. Paris'te Ulusal Bilim Araştırma Merkezi CNRS görevlisi ve İran'da Modern Olmak adlı kitabı yeni yayınlanan (Karthala Yayınevi) siyaset sosyoloğu Fariba Adelkhah ile, yeni güç dengelerini konuştuk.
*Karbasçi krizi bitti mi?
Hayır. Karbasçi sonunda görevi ihmalden yargılanacak; tutuksuz yargılanıyor ve kamuya açık bir dava olacak.
*Neden kamuya açık? Daha önce örnekleri var mı?
İlk defa oluyor ve bence nedeni yargının şeffaflığını göstermek arzusu. Fakat kamu görevlilerinin yolsuzluk veya görevi ihmalden ilk yargılanması değil. 1990'dan beri İran'da yolsuzluk davaları arttı. İslami finans kuruluşlarının bile hepsi bu tür suçlamalara hedef oldu.
*Karbasçi hakkında gerçekten somut deliller var mı?
Karbasçi'nin geçen sonbahardan beri çevresindeki görevliler böyle suçlamalara hedef olmaktaydı, hatta tutuklananlar oldu, sonunda belediye başkanına geldi dayandı iş. Aslında göreve geldiğinde başlamıştı bu süreç. Karbasçi modern ve başarılı bir belediye başkanı, çok seveni var, ama çok da düşman kazandı.
*Ne açıdan başarılı?
Tahran'ı ihya etti. Parklar ve yeşil alanlar yarattı, çocuklar için
oyun alanları açtı, kültür merkezleri ve vakıflar kurdu; çöp sorunu ve
hava kirliliğiyle mücadele etti, ulaşımı hızlandırdı, daha da önemlisi Tahranlıların yurttaş haklarına önem verdi. Bu yüzden çok sevildi. Ama bütün bu icraatı yapmak için de çok kişinin çıkarlarına dokundu, özellikle emlak alanında. dahası, aracıları ortadan kaldırdı, yani ticaret sınıfı gibi çok temel, yerleşik çıkar çevrelerini rahatsız etti; bir çok kuruluşun hatta bakanın ayağına bastı.
*İran'da belediye başkanları seçiliyor mu?
Hayır, İçişleri Bakanı tarafından atanıyorlar. Karbasçi'nin bir önemi de burada. Belediyelerin artık seçimle göreve gelmesini savunan bir hareketin lideri. Kent İslami konseylerini yani belediye meclislerini halk seçsin, onlar da belediye başkanını seçsin diye bir önerileri var. Yerel yönetimde ve kent idarelerinde rasyonelleşmeyi savunan bir hareket bu ve bütün İran'a yayılmış durumda. Zaten Karbasçi daha önce kaymakamlık yaptığı İsfahan'ı da ihya etmişti. Tahran'ın da çehresini değiştirdi, yaşanılır hale getirdi.
*Nasıl bir hareket bu, ne istiyorlar?
Yeniden inşacılar, yahut yeniden yapılanma hizmetlileri yahut da Rafsancani hareketi deniliyor bu akıma. En önemli sloganları da "Yeniden Doğuş"; yani savaşla yıkıma uğrayan, hiç yatırım yapılmayan ülkeyi ve kentleri yeniden canlandırma hamlesi.
*Politik boyutu yok mu?
Olmaz olur mu, mutlaka var. Eski cumhurbaşkanı Rafsancani çevresinde oluştu bu hareket. Tutucu sağ kanatta meydana gelen bir bölünmeyle oluştu. Ama tam bir siyasi parti değil, biraz belirsiz. Fakat ülkedeki genel havayı yakaladılar, halkın taleplerine tercüman oldular.
*Demokratikleşme yahut katı kuralların gevşemesi talepleri var mı?
Evet. Karbasçi'nin tutuklanması da bu yüzden büyük tepki yarattı. İki gelişme çok önemli. Birincisi, devrimin başından beri sesi çıkmayan öğrenci hareketi kararlı ve güçlü şekilde ortaya çıktı. İkincisi de, yargı kararları artık toplumda tartışılmaya başladı. İran toplumu Karbasçi'nin tutuklanmasına tepki göstererek yargıda şeffaflık istediğini gösterdi. Hukuk kuralları ve asgari yurttaşlık hakları talep edildi. Yani sivil toplum, haklarını istedi. Karbasçi yarın öbürgün hüküm bile giyebilir, ama olay onun kişiliğini çoktan aştı. Halk katılım istiyor.
*Yargı şu anda tutucuların kalesi diyebilir miyiz?
Sağın kalesi diyebiliriz. Ama Karbasçi olayını sağ - sol mücadelesine indirgemek İran'ı basitleştirmek olur. Batı'da herkes olayı böyle görüyor ama yanlış. İran'da şu anda çok önemli bir kitle olayı var ve bu politikaya indirgenemez. Kentlerde 1992'de başladı bu kitle tepkisi, sonra Hatemi'nin seçilmesinde gördük, ardından parlamento seçimlerinde aynı şey yaşandı ve son olarak milli takımın Dünya Kupası'na girişini kutlama olayları da bunu gösterdi. Bir sokak gerçeği var İran'da. Ve sokağı politikaya indirgeyemezsiniz. Çoğul bir yapısı var. Kitle, yurttaş olmak istiyor, haklarını istiyor. Şeffaflık, hukuk devleti ve adalet istiyor. Yani demokratikleşme de diyebiliriz buna. Ve yetkililer bu kitle hareketini kontrol edemiyorlar.
*O zaman ciddi bir ayaklanma tehlikesi var İran'da?
Kesinlikle; rejim de bunu zapt edemeyeceğini anladı.
*Karşı devrim mi?
Hayır, o kadar da değil. Sokak bugüne kadar hiç rejime karşı gelmedi. Bu çok önemli. Rejimin belli bir meşruluğu var. Hatemi'nin seçilmesi de bunu gösterdi; halkın
yüzde 80'i katıldı o seçime. Sokak rejime karşı değil, haklarını istiyor. yani karşı devrim değil, bir başkaldırı hareketi.
*Yani devrimci olağanüstü koşullardan usandılar, normal bir İran mı istiyorlar?
Termidor rejimi istiyorlar diyebiliriz. Yani rejim kurumsallaşsın istiyorlar. Hukuk kurallarıyla, ilkeleriyle ve haklarıyla...
*Bütün bunlar Hatemi'yi nasıl etkileyecek?
Karbasçi'ye ileride ne olursa olsun, bu dava simgesel bir dava oldu ve Hatemi kesimini öne çıkardı, denge ondan yana değişti, bu kesin. Ama Hatemi kazandı sonucuna atlamak yanlış olur. İran'da dört başlı bir rejim var, yönetim dört kutuplu. Ruhani lider Hameney, Parlamento Başkanı ve çok güçlü olan Meclis; Devlet Güvenlik Konseyi'nin Başkanı Rafsancani, hala çok güçlü; ve tabii Hatemi. Herkes kendi rolünü ve oyununu oynuyor. İran artık totaliter bir rejim değil, çünkü tek güç merkezi yok. Çoğulluk var. Şimdi, Karbasçi'nin tutuksuz yargılanması için gerçekleştirilen, kabaca sağ - sol uzlaşması diyebilecğimiz konsensüs, aslında herhangi bir hizibe yaramaktan ziyade, rejimi korumak için yapıldı, bir yerde devletin merkezileşmesi ve rasyonelleşmesi yönünde atılan bir adım. Ve tabii sivil toplumun kendini ifade etmesine doğru da bir adım. Şimdi İran'da hizipleri ayıran çizgilerin netleştirilmesi ve politik partilerin kurulması için bir mücadele sürüyor. Ama hiç değilse çoğulluk başladı, basın daha serbest; tabii ekonomik krizin de aşılması gerekiyor.
*Sizi temkinli ama iyimser görüyorum; ama bu yeni demokrasi hareketi İran'ın katı İslamcı anayasasını sorgulayabiliyor mu?
Böyle çok önemli bir entellektüel akım var. Ruhani liderin konumu anayasaldır, yani o da herkes gibi birisidir ve hata yaparsa değiştirilir diyenler var, bir de ruhani lideri adeta tanrısal görenler var. Bu çok ciddi bir tartışma.