12 Aralık 1998
Nazım ALPMAN
İstanbul'un gece hayatına dahil olmak "ağır işçilik" statüsüne girebilecek kadar zahmetli bir çaba gerektiriyor. Önce yemekli bir lokalde gece yarılanıyor, sonra 01:30'da kapılarını açan "gece ötesi" müzikli barlar, tavaf ruhu içinde sırayla dolaşılıyor. Temizlik işçileri işbaşı yapana kadar "eğlence vardiyası" devam ediyor. Sokak köpeklerinin bile yorgun düşüp bir çöp bidonunun kenarında uyukladığı saatlere kadar gezip dolaşan bu "yaratıklar"ın ertesi gün iş yaşamına nasıl adapte olabildikleriyse ayrı bir inceleme konusu...
İstanbul'un gece hayatını izlemek gibi "ağır bir görevi" tek başıma üstlenemezdim. Magazin dünyasının en deneyimli gazetecilerinden Milliyet muhabiri Yaşar Çakmak'ın mihmandarlığında renkli aleme dalıyorum.
Zaten "tanıdık" olmadan adım atmanız da imkansız. Kapıda bekleyen korumalar, garsonlar, mekan sahipleri, sanatçılar, müşteriler ve gazeteciler birbirlerini tanıyorlar. Eğer bu tanıdık zincirine dahil değilseniz, işiniz biraz zor...
Geceler çok emniyetliİlk durağımız "Etiler Eğlence Bölgesi"nin
son zamanlardaki en popüler lokallerinden Dedikodulu Meyhane... Girişte sizi, "plastik bir sürpriz" karşılıyor:
"Kredi kartı geçersizdir!"
İçeri geçip oturuyoruz. Geceleri "ekip" olarak gezen diğer gazetelerin magazin muhabirleri de bize eşlik ediyor. Bu şekilde dolaşmanın iki yararı var: Birincisi haber atlama riski azalıyor, ikincisi de gazeteci dövmeyi eğlencenin bir parçası haline getiren kibar beyefendilere karşı mütevazı bir güvenlik halkası oluşturuluyor!
Çocuklar beni bilgi bombardımanına tutuyorlar. Lokalin geçmişini, hangi müşterilerin geleceğini, şarkıcıların nüfusa kayıtlı oldukları ilçeleri tane tane anlatıyorlar.
Dedikodulu Meyhane'nin genç patronu İzzet Çapa birazdan masamıza geliyor. Benim aklım kapıda kalmış:
- Niye kredi kartı geçmiyor?
- Ben zaten ucuz hizmet veriyorum, bir de bankaya niye komisyon vereyim ki?
- Kişi başı ne kadar?
- Hafta içi 8.5, haftasonları 9.5 milyon yemekli, limitsiz yerli içki artı canlı müzik...
- Buraya kimler geliyor?
- Halk geliyor! Bankacısı da var, borsacısı da...
Bizim gençlerden biri hemen önümüzdeki masadan birini bana takdim ediyor:
- Abi bak, Beşiktaş Emniyet Müdürümüz de burada.
İzzet Çapa sözünü tamamlıyor:
- Dediğim gibi burası aile ortamı... Öyle her isteyen giremez. Rezervasyonu olsa bile tipi bozuksa almayız içeri!
Semranım Zorba'daDedikodulu'nun pisti yok. Ama masaların arasında oynamak serbest. Ben notlarımı yazarken, bizim takımdakiler yangın alarmı almış itfaiye ekibi gibi aceleyle yerlerinden fırlıyor.
- N'oluyor çocuklar?
- Kalk abi, Semranım (Özal) Zorba'daymış, gidiyoruz!
Beş - altı dakikada Gayrettepe'ye geliyoruz. İstihbarat doğru, Semra Özal içerde... Ancak buraya girebilmek için fotoğraf makinelerinden arınmış olmak gerekiyor. Fedon porselen fabrikasının atık sahasını andıran minik sahnede, kırılmış tabaklar üzerinde gezinerek şarkı söylüyor. Sahnenin tam karşı masasında Semra Özal, Lili Garih, Ali Balkaner, Osman Yağmurdereli oturuyor. Sağ bölümdeki masalardan birinde İstanbul eski Emniyet Müdür Yardımcısı Mehmet Çağlar ve ailesi, sol bölümde ise kabadayılar aleminin ünlü ismi Necdet Ulucan ve arkadaşları eğleniyor.
Yaşar Çakmak, Ulucan'a Fedon'la birlikte fotoğraflarını çekerken çalışmamızın içeriği hakkında da bilgi veriyor. Necdet Ulucan "yararlı bir çalışma" yaptığımızı belirterek katkıda bulunuyor:- Edirne'den Kars'a kadar bütün Türkiye'nin nabzı İstanbul'un gece hayatında atar... İşte cumhurbaşkanı ailesi, işte emniyet, işte biz... Hepimiz aynı havayı teneffüs ediyoruz. Kimi cumhurbaşkanı oluyor, kimi çete reisi...
Necdet Ulucan konuşurken hem satırları hem de satıraralarını dolduruyor:
- Bu alemdeki kadınlar ve erkekler o kadar yorulurlar ki, burunlarından nefes alamazlar!Zorba ziyaretimiz hayli bereketli geçiyor...
Zeynep'in kardeşiKuruçeşme sahilini ıskalamamız gerekiyor. Kırmızı Bar'da Zeynep Uludağ'ın kızkardeşinin doğum günü var. Kumkapı'da bıçaklanarak öldürülmüş bir erkek cesedinden kaç şöhret çıktı değil mi? Zeynep, Gülten yetmiyormuş gibi bir de Zeynep'in kızkardeşi...
Magazinci arkadaşlarımın istihbarat yeteneklerine olan hayranlığımı belirtiyorum:
- Yahu siz burada doğum günü olacağını nasıl öğreniyorsunuz?
- Kendileri
telefon edip söylüyorlar!
Burada Su Egesoy isimli bir "sanatçı" sahne alıyor. Ablası Sevim Egesoy da ona destek olarak gelmiş. O da bir şarkıyla geceye renk katıyor!
Altı erkekten oluşan bir masadan sahneye şampanya yollanıyor. Ben yine meraklardayım:
- Çocuklar bunlar kim?
- Emniyetten abi... Terörle Mücadele'den!..
Hangi lokale gitsek bir emniyet mensubuyla karşılaştığımıza göre demek ki, İstanbul'un gece hayatı son derece emniyetli!
Makara kukaraYoruldunuz değil mi? Ama öyle yağma yok. Daha gidecek yerlerimiz var. Rotamızı yeniden Etiler'e çeviriyoruz, "Nispet" yapalım biraz... Nispet Bar'ın sahibi Can
Koç, koç gibi bir delikanlı. Buranın özel müşterileri olduğunu söylüyor. Örneğin Mert Çiller, Zeynep Özal falan geliyormuş. Rolling Stones'un solisti Mick Jagger bile gelmiş Nispet'e... Lokal biraz tenha bu akşam. Zeynep Mansur şarkı söylüyor. Çok düzgün fiziği var. Zaten o da yetiyor...
Gece dolaştığım bütün yerlerde (Fedon hariç) "metal müzik" geçer akçe... Maşallah herkesin sesi teneke...
Artık sabah oluyor... Saat 04:00'e geldi...
- Şimdi ne yapıyoruz arkadaşlar?
- Makara Bar'da Arto'yu dinlemeye gideceğiz abi!
Bizim ekip "araştırma" amaçlı olarak geziyor, ama Nispet'ten birlikte çıktığımız gruplar da Makara'ya gelmezler mi?
Burada Arto var. Çok sevimli bir delikanlı... Devamlı surette sahneye gelen şampanya kadehlerinden bir yudum alıp bırakıyor. Arto arta kalan zamanlarda da şarkı söylüyor. Tam şarkıya başlayacakken birden duruyor:
- Ah, yine şampanyam varmış! Şampanya gelen yerden kötülük gelmez...
Makara Bar'da insanlar tavanda dans ediyor. Abartmıyorum, gençler sandalyelerin üzerine çıkınca elleriyle tavanı tutabiliyor.
Makara Bar haftada yedi gün halka hizmet veren tek lokal... Buranın sihiri de şarkıcısı Arto'da... Çocuk "çok masalı" bir sanatçı!
Makara Bar'dan çıktığımızda saat 05:00 olmuştu. İçerde şenlik devam ediyordu. Daha gidilecek yerler var tabii... İşkembeciler! Yazıya sarmısak kokusu bulaşmaması için onları pas geçiyorum.Bu röportajı onbeş gün önce yaptım, ancak kendime gelebildiğim için bu hafta yazabildim. İstanbul'un gece hayatına dayanmak çok zor çook!
Fedon'dan bir gece hikayesiZorba'da haftada bir gece nostalji yapan Fedon, gece hayatının çok dikkat istediğini anlatırken diyor ki:
- Bir gece ön masalarda oturan bir baba, karşısındaki duyamıyordu. Birden elini kaldırdı, `maestro kes' demez mi? Ben şarkının ortasındayım, ulaan ne yapayım? Başladım mikrofonu üflemeye... Hani ses düzeni bozulmuş numarası... Neyse abim, eliyle başla işareti verdi de parçayı tamamlayabildim.