Kadınlar bu kadroya delirecek

Beş eski ajan Fransa'da köhne bir büfede çalışıyor gibi gözüken bir kadınla biraraya gelir. CIA'den Sam (Robert De Niro) strateji uzmanıdır. Vincent (Jean Reno) Fransız gizli servisindendir, Gregor (Stellan Skasrsgard) Alman elektronik ve gözetleme uzmanıdır. Amerikalı bir şoför olan Larry (Skipp Sudduth) ve İngiliz silah danışmanı Spence (Sean Bean) de ekibi oluşturan diğer adamlardır. Ekibin görevi son derece sıkı korunan bir çantayı ele geçirmektir. Görevi veren kadın İrlandalı Deirdre'dir (Natascha McElhone). Çantada ne olduğu ise ısrarla gizli tutulmaktadır. İlk yapılması gereken şey alet edevatı satın almaktır. Ekipten ilk fireyi o gece verirler zaten. Tehlikeli ve olaylı bir alışverişin ardından işe koyulurlar. Çanta ele geçirilir ama sonrası da vardır. Birbiri ardına yaşanan ihanetler sonucunda Sam ve Vincent bir anda kendilerini oyuna getirilmiş olarak bulurlar. Böylece onlara oyun oynayanlara karşı ikili bir mücadeleye girerler.
1960'lı yıllarda uluslararası ajanların olduğu, nefesimizi tutarak izlediğimiz sıkı macera filmleri olurdu. Bir grup sıkı ve esrarengiz ajanın bir görev için biraraya geldiği karanlık filmlerdi bunlar. Yönetmen John Frankenheimer da zaten bu filmler zamanından gelme bir yönetmen. Ayrıca Burt Lancester'lı unutulmaz "Alcatraz Kuşçusu" ve "Manchurian Candidate" gibi iyi filmlerinden de yönetmeni. Bu türde ilki kadar iyi olmasa da "The French Connection II" gibi bir örneği de var. "Ronin"in en büyük özelliği kuşkusuz güçlü oyunculardan oluşan kadrosu ve içerdiği gerilim. Daha ilk sahnelerinde başlayan esrarengiz hava film boyunca kendisini gösteriyor ama hiçbir karaktere de yakın hissetmiyorsunuz kendinizi. Hepsi her an her şeyi yapabilirmiş gibi geliyor. Filmin ve senaryonun en büyük başarısı da bu zaten. Robert De Niro'nun çok şık yorumladığı Sam kendini birden büyük bir komplonun içinde buluyor ama kendisi de o kadar "temiz" değil aslında.
"Ronin" ismi aslında sahipsiz kalan samuraylara verilen bir addan geliyor. Bu filmdeki ajanlar da bir nevi bu savaşçılara benzetiliyorlar. Sahipsizler ve vahşi birer savaşçılar. Çok da güvenilir değiller. Filmde böyle karakterler olunca haliyle filmle seyirci arasında bir mesafe kalıyor. Bu da Frankenheimer'ın yapmak istediği şey zaten. Filmde yer alan iki araba takip sahnesi var ki yıllardır böylesine gerçek ve efektsiz bir aksiyon sahnesi seyredememiştik. Bu arada ikinci araba kovalama sahnesinde Fransa'daki bir alt geçit size çok da tanıdık gelebilir (Prenses Diana'nın talihsiz kazasının olduğu tünelde Robert de Niro'da bayağı bir heyecanlanıyor).
Robert De Niro kuşkusuz yaşayan en önemli oyuncularından biri. Oynadığı kötü filmleri bile kendisinin hatırına seyrettirebilen ender oyunculardan. "Ronin" büyük oranda onun karakteri üzerine kurulu. Karizması ve kendine özgü mimikleriyle De Niro hayranlarını yine büyülüyor. Vincent rolünde özellikle Luc Besson filmleriyle tüm dünyada sempati toplayan, son dönemde Gerard Depardieu'dan sonraki en popüler Fransız oyuncu Jean Reno var. Reno'nun genellikle birçok filmde takındığı saflık derecesindeki iyi niyet bu karakterde de var. Ama "Leon"daki gibi profesyonel bir iş anlayışına da sahip. Filmin kötü adamı son James Bond filminde de kötü adam olan tecrübeli aktör Jonathan Pryce. Oyuncu Hollywood'un yeni kötü adamı olmuştur artık. Alman uzman Gregor'u oynayan Stellan Skasrsgard'ı da Hollywood özellikle Lars Von Trier'in "Dalgaları Aşmak"taki rolüyle keşfetmişti. Skasrsgard, oldukça sevimsiz bir karakteri olanca sevimsizliğiyle başarılı bir şekilde canlandırıyor.
Filmin tek kadın oyuncusu Natascha McElhone önce Harrison Ford ve Brad Pitt ile oynadığı "Devil's Own" (Sessiz Düşman) ile dikkatimizi çekmişti, sonra da "The Truman Show"da Jim Carrey'in tek gerçek aşkı olarak seyrettik. Genellikle soğuk bir kadın izlenimini veren McElhone için "yeni Meryl Streep" diyorlar.
Sonuçta son zamanlarda özgün ve iyi bir macera filmi çıkarmakta zorlanan Hollywood'dan eskilerin tadını veren usta işi bir macera filmi "Ronin".