22.11.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:
Ekrandaki Geveze'nin ne kadarı gerçek hayattaki Geveze?
Geveze aslında birebir benim. Normal hayatta da, programda da aynıyım. İkisi de benim. İkisini de ciddi ciddi yaşıyorum. Dahası, çok absürd şeyler de yaşıyorum.
Ne gibi?
Mesela sokakta gördüğüm bir kadının gözleri çok güzelse rahatlıkla yanına gidip gözlerinin çok güzel olduğunu söyleyebiliyorum.
Tepki alıyor musun?
Tabii... Bazen vuruyorlar. Belki bir yığın insanın yapmayacağı şeyleri yapma cesaretine sahibim. Zaten onları yapamazsan niye yaşıyorsun ki? Düşün, dünyaya geliyorsun. En iyi şartlarla 85 sene yaşıyorsun. Bunun ilk yirmi senesi gençlik, son yirmi senesi yaşlılık. Geriye kalıyor kırk sene. O kırk seneden trafiği, uykuyu, yemeği, seksi çıkar. Yaşayabileceğin on sene kalıyor. O on sene de yaşadığıma değmeli. Toplumun kuralları dahilinde ama "ben gibi" yaşarım.
"Ben gibi yaşarım," dediğin nasıl oluyor?
Kendi kurallarımla yaşarım. Bana ait belli bir tarz oluştu. O tarzın getirdiği gibi yaşamaktan söz ediyorum. Benim öyle çok fazla "çekince"lerim yok. Utanma duygum daha az. Biraz deli cesaretim var. Böylelikle hayatı daha güzel kılabildiğimi düşünüyorum. Ne bileyim, havaalanında çok bekleyeceksek yere pardösüyü açıp orada kıvrılıp uyuyabilirim. Belki biraz daha ünlü olsam bunların dozunu artırabilirim.
Kadın denince...
Kadın ve erkek lego gibiyiz. Bir bütünü oluşturabilmek için kadın gerekiyor, kadın için de erkek. Kadın denince aklıma "estetik, güzel, kurnaz" sözcükleri geliyor. Bu arada, dünyada iki şeyden çok korkarım: Karanlık ve kadınlar.
Bu korkuların Freudyen bir açıklaması var mı?
Karanlıktan korkmamın sebebi malum, insanlar göremedikleri şeylerden korkarlar.
Kadın korkun karanlık korkunla örtüşüyor mu?
İlk baktığında kadını asla anlamıyorsun. Adem Baba ile Havva Ana'dan itibaren kadın çakallık yapmaya başlamış. Biliyorsun, ilk kandıran Havva. Kadınlar erkekleri parmaklarında oynatma gücüne sahipler. Bazıları bunu çok iyi kullanıyor. Bazı kadınlar da bu konuda "üstad." İşte onlardan çok korkarım.
Bu korkunu yenmek için bir şey yaptın mı?
Onlarla birlikte oluyorum. Ama çok çok temkinliyim bu konuda. Çok korkuyorum çünkü! Ciddi bir korku bu. Etrafımdakiler bilir, çok hassasımdır kadın konusunda. İki çeşit kadın var aslında. Ülseri olanlar ve ülser yapanlar. Tamam, şaka! Şöyle diyelim: Erkekler kadınları ikiye ayırıyorlar. Bir "et" olarak bakıyorlar, bir de "kadın" olarak.
Sen nasıl bakıyorsun?
Ben et olarak bakamıyorum, bana çok çirkin geliyor bu bakış açısı, midem kalkıyor. Ayrıca et olarak bakılan kadınlar çok salak. Gerçekten çok salak ve çok pis kadınlar.
Et olan kadın ne demek?
"Götür kadınlar" var. Bakıyorsun ve götür kadın olduğunu anlıyorsun. Kendini belli ediyor. Hemen kaçmak lazım o götür kadından. Çünkü götür kadın kendisi götürüyor, erkeğin götürdüğü falan yok. Ben asla erkeklerin kadınları götürdüğüne inanmıyorum. Her zaman kadınlar erkekleri götürüyorlar.
Peki niye korkuyorsun et kadınlardan?
Çünkü o et kadınlar tam çakal. Kabus gibiler. İnsanın başını belaya sokabilirler, can sıkıntısı yaratabilirler. Hemen kaçmak lazım. Arkana bile bakmayacaksın. Erkekler tuvaletine gidip oradan çıkmayacaksın.
Kadın sorunları seni ne kadar ilgilendiriyor?
Çok ilgilendiriyor. Kadın hakları diye bir şey yok. İşin komiği kadınlar bu hakları almak için hiçbir şey yapmıyorlar. Ve ben bu konuda şöyle bir kanıya varıyorum: Türk kadını pek de zeki değil. Birçok kadın buna katılacaktır.
Bu kanıya nasıl vardın?
Şimdi düşün. Kadın hakları için çalışan kaç kadın var? Yüzde bir. "Böyle yaşamamalıyım," diyenler var ama öyle yaşamaya devam ediyorlar. Kadın aldatılıyor, kadın dayak yiyor, kadın sindiriliyor. Ama dur demiyor. Toplu halde "Hişt hoop n'oluyoruz, biz de insanız. Bi' durun," deme zekasını göstermeleri lazım. Bir kısmı gösteriyor, onlar Jean D'arc mı? Uyanık kadınlar bunlar, uyanmışlar. "Ben yaşamak istiyorum," diyorlar. "Ben yaşamak istemiyorum," diyen kadın da bence zeki değil.
Yani kadın hakları için mücadele edenler zeki, diğerleri değil mi?
İnsanın zekası nereden belli olur? Ben varım derse o insan zekidir. "Düşünüyorum öyleyse varım!" Bu işin denklemi bu işte. Parlamentoda kaç kadın var? O zaman düşünmüyor. Kendini ortaya koyamıyor. Kendini var edemiyor. Sivrilemiyor, böyle bir istemi de yok.
Sen kadın olsaydın ne yapardın?
İlk önce bir işim olurdu. Çünkü kadın ekonomik özgürlüğünü sağlarsa kocasına bağımlı olmaz, bu durumda da her şeye sahip olabilir, tıpkı erkek gibi. Dayak yiyen kadın çalışsa kendine ait bir eve çıkıp kirasını ödeyebilir. Hem çalışıyor hem dayak yiyor hem de kocasının yanında kalıyorsa salaktır zaten.
Bugün kadınlar için ne yaptın?
Üç tane ağaç diktim. Kadınlar için ne yapıyorum biliyor musun? Bu fikirlerimi programlarımda söylüyorum ara sıra. Çünkü benim doğrudan yapabileceğim başka bir şey yok. Milletvekili değilim. Yetkim olsa bütün kadınlara çalışma zorunlululuğu çıkarırdım. O zaman her şey daha farklı olurdu. Bütün bunların sonunda şunu da söylemeliyim, ben ciddi bir feministim. Kadınların içinde bulunduğu bunca kabusu görüyor ve düşünüyorsan başka türlü olamazsın.