The OthersKalkınma insan odaklıdır.

Kalkınma insan odaklıdır.

01.06.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Kalkınma insan odaklıdır.

Kalkınma insan odaklıdır.

Genel sunuş: "Cumhuriyet'in 75. yılında Türkiye'mizin geleceği için elele" başlığı altında, 30 ve 31 Mayıs günleri Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve Türkiye Çağdaş Yaşamı Destekleme Vakfı "Türkçağ" tarafından düzenlenen bir etkinlikle, geri kalmış bölgelerimizden öne çıkan il ve ilçelerin vali ve kaymakamları bir araya geldi. "Kırsal alan kalkınmasında sivil toplum kuruluşlarının valilik ve kaymakamlıklarla işbirliği sempozyumu"nu izleyen arkadaşımız Naki Özkan, Niğde Ulukışla ilçesi Kaymakamı Hüseyin Parlak, Mardin Dargeçit ilçesi Kaymakamı Ahmet Çınar, Kars Kağızman ilçesi Kaymakamı Süleyman Erdoğan ve Tunceli Pülümür ilçesi Belediye Başkanı Ahmet Yaman ile bölgelerinin sorunları üzerine konuştu.

Ulukuşla Kaymakamı Hüseyin Parlak:
Ulukışla Kaymakamı Hüseyin Parlak, daha önce görev yaptığı ve 1997 yılında ayrıldığı Şırnak ili İdil ilçesindeki çalışmalarıyla kamuoyunda dikkat çekmişti. 1989'da İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun olan Parlak SBF'de master yaptı. Halen doktora öğrencisi. Ortadoğu Amne idaresi Enstitüsü'nde kamu yönetimi programına devam ediyor. 8 yıldır meslekte. 5 yıldır da kaymakam olarak görev yapıyor.

*İdil kaymakamıyken, sivil toplum örgütleriyle birlikte yaptığınız çalışmalar herkesin dikkatini çekti. Bölgenin sorunlarını anlatır mısınız?
Türkiye'nin bir bölge probleminden ziyade, bir kırsal alan problemi var. Bu kırsal alanın geri kalmışlığı Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde daha yoğunlaşmış durumda. Bölgenin sorunlarını Türkiye'nin genel sorunlarından tamamen soyutlamak mümkün değil. Bu bölgede karşılaşılan temel sorunlar nelerdir? Eğitim, sağlık, üretim, istihdam, altyapı sorunları.
Devlet daha 30 yıl önceden hemen hemen her yerleşim yerine bir okul binası kurmuş. Bunlar tek derslikten ibaret okul olsalar bile... Belki bu, o dönemin ihtiyaçlarına cevap veriyordu. Bugünün ihtiyaçlarına ise cevap veremiyor. O gün sadece okuma yazma öğretilmesi yeterli sayılabiliyordu. Ama bunun yeterli sayılmasının sonucunu bugün çekiyoruz. Eğitim sorunu diğer sorunlara yansıyor. Kamu personeli bölgede cezalandırma amaçlı görevlendirilmiş. Cezalandırılmak amacıyla bölgeye gönderilen insandan nasıl hizmet bekleyeceksiniz?
*Aslında Türkiye'de yetişmiş insan gücü var. Neden bölgeye yetişmiş insan gücü götürülemiyor?
Adil ve dengeli bir personel politikası uygulanmadığı için, bölgedeki personel açığı devam edecektir. Çaresi basit: Bir reform yapmak lazım: Mesleğinde yükselmek isteyenlerin biyografilerinde mutlaka, o bölgelerde çalışmış olması ve başarılı olması şartını koyacaksınız. Siz bir yere genel müdür ya da daire başkanı olmak istediğinizde, siyasi yakınlığınıza ya da tanıdıklarınıza değil sizin kişisel dosyanıza bakılacak. Sizin nerelerde çalıştığınıza, ne gibi projeler ürettiğinize bakılacak. Bu sistemi uyguladığınızda personel açığı kapatılabilir Doğu ve Güneydoğu'da.
Bir de personeli eğiten kurumlarda tedbirler almak lazım. Öğrenci çalışacağı alanı görmeden okuldan mezun olmamalı. Kalkınma insan amaçlıdır ve ancak insanla olur. İnsanı odağına oturtamadığınız bir kalkınma mücadelesinin başarıya ulaşması mümkün değildir.
* Güneydoğu'da halkın motive edilmesi bir yana, kendilerine sert davranıldığına dair halktan çok şikayetler geldi.. Göçler oldu...
Sonuçta Doğu'da da, İstanbul'da da kamu yöneticileridir devlet. Devletin kendisinin yaptığı bir iş yok. Onu oluşturan kamu yöneticilerinin yaptığı yanlışlar var. Devletin yanlışlığın yapılması doğrultusunda bir telkini olamaz. Bir yerde halkla kucaklaşan bir yöneticinin yanında halkla bütünleşemeyen, halka kırıcı ve kaba davranan yöneticiler de var.
Siz devletin kapılarını, hizmetinde bulunduğunuz halka açarsanız, halk devletini kuçaklıyor zaten. Felsefemiz, "halk devlet için değil, devlet halk içindir" olmalı. Ben İdil'e gittiğimde, terörün en yoğun zamanında bile sokakta korumayla gezmiyordum. Gönlünüzün kapılarını onlara açtığınızda onların sizle beraber olmaması mümkün değil. Güvendiğiniz bir doktorun size verdiği tedaviyi uygulamaktan kaçınabilir misiniz?
* Halkın şikayetleri daha çok kaymakamlardan ziyade güvenlik güçlerine yönelik.
Ben gittiğim her yerde, güvenlik personeliyle de yaptığım toplantılarda, şunu dedim: "Siz burada görev yaparken, sizin bir başka meslektaşınız da sizin annenizin, babanızın olduğu yerde görev yapıyor. Ordaki polisin, askerin sizin ailenize nasıl davranmasını istiyorsanız, siz de burdaki insana aynen öyle davranın. Çünkü ben, kaymakam olarak aynı şeyi yapacağım."
Bu tavrın idareci tarafından çok kesin ve net bir şekilde ortaya konulması kamu görevlisini çok etkiliyor.
*Bir Orta Anadolu bölgesi ilçesi olarak Ulukışla'nın durumu nedir?
Güneydoğu ve Doğu'daki emsal ilçelerle benzer problemleri yaşıyor ama Orta Anadolu'da olması, merkezlere yakınlığı, onun sorunlarını kısmen hafifletiyor. Yine eğitim düzeyinin düşüklüğü, yine işsizlik, yine insanların motive olmaması olayı var.

Dargeçit Kaymakamı Ahmet Çınar
Terör nedeniyle uzun yıllar Mardin ili Dargeçit ilçesine gitmek bile mümkün değildi. Dargeçit Kaymakamı Ahmet Çınar, 1987 yılında İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. Dargeçit'te ise 2 yıldır görev yapıyor. Kaymakam Çınar, bir solukta inanılması güç şeyler anlatıyor Dargeçit için. Sanki zaman tünelinden bir başka ülkeye, çağa atlamışız gibi... Sanki açlıktan kırılan bir Afrika ülkesindeyiz... Sanki Dargeçit Türkiye sınırları içinde değil...

*Biraz Dargeçit'ten sözeder misiniz?
Dargeçit bir çıkmaz sokak. Toplam 31 köy ve iki belediye var. 31 köyün 17'si güvenlik nedeniyle boşaltılmış. Burdan göç edenlerin çoğu ilçe merkezine gelmişler. Çarpık köy usulü bir yerleşme olmuş. Hayvanlarıyla gelmişler. Bütün hayvan artıkları ilçede dev çöp yığınları oluşturuyor. Belediyemiz çok zayıf. Maaşlarını bile veremiyor. Araçları yok.
Bölgede çalışma ruhu yok. Bu yüzden de temizlik olayı da sözkonusu değil. Ayrıca kanalizasyon sistemi olmadığı için, ilçenin her sokağından açıkta lağımlar akmakta. Bir tek bile vidanjör yok. Her şey sokakta. Çocuklar sokakta bu lağımlar, çöpler içinde oynuyor, yaşıyor. Sağlıksız beslenme zaten var. Salgın hastalık riski var. Nüfus tamamiyle Kürt nüfus. Hepsi çok fakir. Birçok ilçede küçük de olsa bir sermaye, bir esnaf grubu oluşmuş, burda o da yok. Köy okullarının hemen hemen hepsi kapalı. Bu yılın ikinci yarısında ancak 8 köyün okulunu açabildik.
Devletimizin yanlış politikaları var. Bize az bir para imkanı yapsalar ya da yetki verseler, vekil öğretmenlerle de olsa biz bu okulları kapatmayacağız. Bu yanlış uygulamalar ilçe merkezi de dahil olmak üzere, binlerce çocuğumuzun özellikle kız çocuklarımızın geleceğini, ülkemizin geleceğini mahvediyor, karanlığa itiyor. Vicdani bir rahatsızlık duymamız gerekiyor.
Sefalet cehaleti, cehalet sefaleti besliyor. Kısır bir döngüdür gidiyor. Ekonomik kalkınma ümit bile edilemez durumda. Terörün çok kötü etkileri vardı. Bugün için bu azalmış durumda. İnsanlar kendi işlerine bakmaya, yarınlarından umutlanmaya başladılar. Bu da önemli bir gelişme.
Sorunları çözmek için, topyekün, bir devrim niteliğinde bir girişim lazım: Hem kafalarda, hem vicdanlarda, hem sistemde...
* Bu sorunları bakanlığa ilettiğinizde, size yardım gelmiyor mu?
Hiç bir şey yok. Bir vidanjör çok pahalı bir şey değil. Doktor raporlarıyla destekleyerek bakanlığa, valiliğe gönderdiğimiz dosyalardan hiç bir sonuç alamadık.
* İlçeden üniversiteye öğrenci gönderebildiniz mi?
Gönderemiyorduk. Ben göreve başladığımda, bir müdür bir öğretmen vardı okulda. Bu şekilde üniversiteye öğrenci gönderebilmek mümkün değil.
*Lisede mi, bir müdür bir öğretmen vardı?
Evet. Üniversiteleşme kalkınma için çok önemli. Bu konuda zeki öğrencileri seçmek suretiyle dersanelere gönderdim. Bu sayede 10 - 12 öğrencimiz oldu üniversiteye giden. Bu ilçenin rengini değiştirdi. Onların sokakta yürüyor bile olması, ilçenin havasını değiştirdi. Onların üniversiteyi kazanması diğer öğrencileri motive etti. Bu sene dersanelere gitmek için bize başvuran öğrenci sayısında bir patlama oldu. 40 kadar öğrencimiz üniversite kursuna gidiyor. Sanıyorum ki, bu, ilçemiz için devrim niteliğinde bir olay.

Kağızman Kaymakamı Süleyman Erdoğan
Kars ili Kağızman Kaymakamı Süleyman Erdoğan, Hukuk Fakültesini 1989'da bitirdi. 8 yıldır meslekte. Malatya Arguvan'da 2,5 ay gibi kısa bir sürede derneklerle işbirliği içinde, 4 köyün içme suyu sorununu halletti. Erdoğan, "Bu sayede yeni bir sahayı keşfettim, sivil toplum örgütleriyle birlikte çok güzel şeylerin yapılabileceğini keşfettim" diyor. Ve o da ülkemizin uzak bir köşesini, Kağızman'ı anlatıyor.

* Biraz Kağızman'dan sözeder misiniz?
Aras kenarında kurulmuş bir ilçemiz olan Kağızman, 1990 nüfus sayımında 49 bindi. 1997'deki nüfusumuz ise 41 bin. Bu da gösteriyor ki, ilçemizde bir göç olayı var. 1992 - 1993 yıllarında bir terör baskısı vardı. Şimdi bu baskı ortadan kalkmış durumda. Artık sosyo ekonomik çalışmaların yapılması gerekiyor. Kağızman kaynakları itibariyle zengin bir yer. Ünlü bir kayısısı, Türkiye'de sadece burada yetişen uzunelma diye tabir edilen bir elma çeşidi, yoğun tuz yatakları var.
* Bölgenizin sorunları nedir?
Ekonomik potansiyelimiz çok. Ancak, gerek o bölgenin insanı, gerekse yönetimdeki kopukluk nedeniyle Kağızman, gelişmişlik açısından istenilen noktada değil. Yaşlı kuşak okuma yazma bilmiyor. Köylere gittiğimizde kadınlarla anlaşamıyoruz. Terör nedeniyle kayıp bir kuşak var. Terör döneminde çocuklar okula gidememişler.
*Sorunların çözümü için ne yapılabilir?
İnsanımızı motive etmeye çalışıyoruz. "Sağlıklı yarınlar için devlet vatandaş el ele" kampanyası başlattık. 2.5 milyar para toplayarak sağlıkla ilgili eksiklikleri gidermeye çalıştık. Diş ünitesi temin ettik, halı saha yapıyoruz, gazete çıkarıyoruz. Sera çalışmaları yapıyoruz. Kağızman, iklim açısından çok müsait. Kars'ın ikliminden farklı. Her türlü sebze ve meyve yetişebiliyor. Dünyada yalnız Kağızman'da yetişen bir lalemiz var. Kağızman Lalesi denilen bu laleyi yeni keşfettik. Onu tanıtmaya çalışıyoruz. Sivil toplum kuruluşlarından destek bekliyoruz. Köylerde kadınlara yönelik bir çalışma planlıyoruz. Okuma yazma bilmeyen kimse kalmasın istiyoruz. Köylerimizde su sorunu, yol sorunu var. Susuz köy kalmasın istiyoruz.


Devlet hatalarını düzeltiyor
Pülümür Belediye Başkanı Ahmet Yaman
Pülümür, Tunceli iline bağlı gelişmemiş, yoksulluk ve terör nedeniyle nüfusunun beşte dördünü göçlerle yitirmiş bir ilçemiz. Belediye Başkanı Ahmet Yaman, kaymakam Etem Acar'la birlikte, ekonomik bir çıkış için elinde projelerle gelmiş İstanbul'a.

* Pülümür'den sözeder misiniz?
1990 sayımında 10 bin olan ilçe nüfusu bugün 2 bin. Nüfusumuzun beşte dördünü kaybetmiş durumdayız. Ciddi bir göçle karşı karşıyayız. Nedeni, bölgede yaşanan sıkıntılar, deprem, terör.
*Teröre karşı mücadele edilirken, sert davranıldığı yönünde halktan çok şikayetler geliyordu.
Devlet artık bunun farkına vardığı için hatalarını gideriyor.
*Nasıl projeler hazırladınız?
Bölgemizde arıcılık ciddi olarak tek geçim kaynağımız nernedeyse. Halkın yüzde 90'ı hatta memurlar bile arıcılıkla uğraşıyor. Arıcılıkla ilgili entegre tesislerin oluşturulması için devletin ve vakıfların yardımını bekliyoruz. Bir balmumu için İstanbul'a geliyoruz. Bu petek mumun ilçemizde üretilmesi imkanlarının olduğunu düşünüyoruz. Hem balımıza, hem doğal su kaynaklarımıza, hem de hayvancılığımızı geliştirmek için projelerimize destek arıyoruz.


EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler