Kimse haberden muaf değil

İki yılı aşkın süredir kesintisiz okur hizmeti ardından çıktığım tatilin dönüşünde masamda bulduğum faks tomarları, tıka basa dolunca kilitlenmiş e - posta sepeti ve notlar, gerçeği gözler önüne serdi:
Okur tatile çıkmaz!
AK Parti kurucu lideri Recep Tayyip Erdoğan’ı gündemin baş köşesine oturtan kaset skandalı ve buna ilişkin Milliyet’te yer alan haberler yokluğumda tepki konusu olmuş.
Birkaç örnek:
"Tayyip haberlerinin artık kabak tadı vermeye başladığını nasıl anlatsam acaba?" (Kadir Eyice)
"Yönlendirmelerinizden bıktık. Haberi yorum gibi vererek bizi etkilemeye çabalıyorsunuz. Ortaya dürüst bir hareket çıktı derken bu kadar acımasızlık neden? Ben eskiden solcuydum, siyasete atılsam 70’li yıllarımı mı araştıracaksınız? Değişmese ne olur? Biz bu adamı tanıyoruz." (V. Ölmez)
"Recep Tayyip Erdoğan için başlattığınız soru sorma kampanyasını diğer siyasetçilere de genişletseniz çok daha objektif ve yararlı bir iş yapmış olursunuz." (Mehmet Orhan)
"Ateş olmayan yerden duman çıkartmağa çalışıyorsunuz. Gündemi çapsız, bitik siyasetçilerin değil, basının belirlemesini bekliyoruz. Toplumdan gizlenen gerçekleri ortaya çıkaran bir gazete istiyoruz." (Salim Dizi)
Yorum: Aktardığım eleştiriler, dikkat edilirse, haberlerin içeriğine değil, Erdoğan’ın fikriyatına, geçmişine ve bugününe ilişkin "eleştirel" nitelikli haberlerin verilmesine tepkiler. Mehmet Orhan hariç, diğerleri "bir mesleki ilkeden vazgeçin" derken, gazeteciliğin varlık nedenini yok etmeye kalkıştıklarını biliyorlar mı? Gary Hart, Kurt Waldheim, Le Pen, Brandt, Blair, Jörg Haider, Clinton, Kohl, Demirel, Koray Aydın vb. haber konusu olmaktan muaf tutulmazken, Erdoğan neden tutulsun? Sebep?
Sorunun yanıtını bu okurlar vermeli.
Öte yandan, Orhan’ın uyarısı da bizler için önemli. Siyasetin tüm aktörlerine çifte standart uygulamadan eşit mesafede ve aynı eleştirel mercekle bakıyor muyuz?.. Her zaman değil.
Bu kuşkular meşrudur; gidermeliyiz.