The Others Kırmızı ejderhalar

Kırmızı ejderhalar

26.09.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Kırmızı ejderhalar

Kırmızı ejderhalar


Marmara, ardından Atina ve son olarak Tayvan. ABD'lilerin girmeye çekindiği 16 katlı bir bina enkazından sağ çıkardıkları kadından sonra Tayvanlılar onlara ad takıt: Kırmızı ejderhalar


       Burada AKUT olarak tanınıyorlar. Kırmızı tulumları güven veriyor. Pek de yakışıyor. Anne, baba ve de biyonik adam gibiler. Artık herkes çocuğunun büyüyünce jeolog ya da AKUT'çu olmasını istiyor. O kadar da popülerler.
       Tayvan'da adları "Kırmızı Ejderhalar"a dönüşecek. Henüz haberleri yok.
       Yalova, Adapazarı, Gölcük ve saire, sonra da Atina derken "hoop" diye Tayvan'a gideceklerini nereden bilsinler. Tam da ayaklarını biraz uzatıp keyif çatacakken.
       Hain deprem ansızın "küt" diye gelip tokadını Tayvan'ın suratına patlatıyor.
       AKUT'çular haberi ya evde ya da Harem Suare filminin galasında alıyor. Başlıyor telefon trafiği.
       Ertesi gün 17 kişi seçilmiş, tonlarca (taşı taşı bitmedi) malzeme alınmış halde kırmızı tulumlarıyla kendilerini havaalanında buldular. Dia Su Ying adlı kadın o sırada tüm bunlardan habersiz enkaz altında bekliyordu.
       Önce Bangkok, biraz orada bekle, derken Taipei, biraz da orada Sivil Savunmacıların gelişini bekle sonra da otobüse bin, işte görev yerin: Chang -Hua. Neredeyse 20 saat. Ama AKUT, Sivil Savunma'yla birlikte depremden tam 48 saat sonra enkaz başında.
       Artık enkaza alıştılar. Yemek, içmek, solumak gibi bir şey.
       Bir sürü yabancı kurtarma ekibi var. Bina çok tehlikeli. Gelen ABD'li "olmaz" demiş, geçen Alman "girilmez, tehlikeli" demiş, çekip gitmiş.
       Ambulanslar, hemşireler, askerler, itfaiyeciler herkes hazır.
       AKUT ve Sivil Savunma bir Türk birliği oluşturuyor. Kaz, del, ip sarkıt v.s. "tak" içeri giriliyor. Üç saat sonra dünyanın bir ucundaki Dia Su Ying'in elini belki de bir gün önce İstanbul'da film galasını izleyenlerden bir Türk tutuyor. Dünya küçülüyor, küçülüyor... Ying, sağsalim enkazdan çıkarılıyor.
       Hatta Türkiye'ye dönmeden hastanede ziyaret ediliyor. (Ying şu an gayet sağlıklı ve Türkiye'yi bir an önce görmek istiyor.)
       AKUT aynı 16 katlı binada, Sivil Savunma başka bir yerde iki gün daha canavar gibi çalışıyor. Enkazdan artık ceset çıkıyor.
       Cumhurbaşkanı Lee Dang Huey, bizzat enkaza gelip teşekkür ediyor. Tayvan hükümeti "göreviniz bitti" diyor. O kadar organizeler ki, sözleri güven veriyor.
       Önce depremde en çok zarar gören Taichung kentine gidiliyor. Orada işler yolunda. Türk ekibe görev düşmüyor. Ardından yine Taipei, biraz bekle, Bangkok, orada da bekle derken AKUT dün Türkiye'ye dönüyor.
       Artık, kırmızı tulumlar tozla süslenmiş, kirle desenlenmiş, terle bezenmiş bir halde Tayvan'dan biraz daha yıpranarak dönüyor.
       Tayvan'dan geriye şunlar kalıyor.
       * Dost ülke Tayvan: Tayvanlılar Türkleri çok seviyor. Deprem insanları ne kadar da yakınlaştırıyor. Yollarda ekibi gören Tayvanlıların dilinde Çin aksanıyla "thank you, thank you" demekten tüy kalmıyor. Ekip Tayvan'dan alkışlarla uğurlanıyor.
       * Kırmızı Ejderhalar: Bir adam havaalanında ekibi görünce heyecanlanıyor.
       "İşte Türklerin Kırmızı Ejderhaları."
       "Kırmızı oldukları kesin de..."
       "Hayır tabii siz Çince bilmiyorsunuz. Biz onlara bu adı taktık. Az önce havaalanında Kırmızı Ejderhaları uğurluyoruz diye anons bile yapıldı."
       * Deprem şaşkınlığı: Tayvan'da deprem yalnızca bir doğal afet olmaktan ileri gidemiyor. Soğukkanlılıkla işler tıkır tıkır hallediliyor. Deprem başka da bir anlam ifade etmiyor.
       * Şaban ile Şemsi: Türklere tercümanlık etmek üzere geliyorlar. Tipleri su katılmamış Uzakdoğulu. Adlarını soruyoruz:
       "Ben Şaban, bu Şemsi"
       "Nasıl yani?"
       "Yüzde 100 Tayvanlıyız. Türkoloji okuyoruz. Öğretmen hepimize Türk isimleri taktı."
       * Ay Festivali: Her yıl 24 Eylül'de ay, Tayvanlılara şov yaparmış. Çin takvimine göre ay en çok bu gece şatafatlı olurmuş. Sokakta festivaller düzenlenirmiş. Ay görücüye çıkarmış. Bu yıl yine görücüye çıktı. Ama yüz veren bir tek kişi olmadı. Resmi yerler tatil yapmadı. Ayın ihtişamı kutlanamadı.
       * Bana kalanlar: AKUT'çular anne gibi şefkatli, baba gibi güvenli, biyonik adam gibi güçlü. Üstelik uyumadan, yıkanmadan yaşayabiliyorlar. Ama onlar da biraz olsun uykuya daldıklarında depremle ilgili rüyalar görebiliyorlar. Binbir çeşit yıkık dökük bina onları da şaşırtıyor. Artçı şoklar onların da gözbebeklerini büyütüyor.
       Rengin, Nurçin, Selin, Feridun, Memo, Demir, Cengiz, Mustafa, Emre, Cilesun, İskender, Alpar, Akın, Mustafa, Atilla, Tunç'u havaalanında gazeteciler bekliyor.
       Ben uyumaya gidiyorum.