The Others Kohl hayalkırıklığı yarattı

Kohl hayalkırıklığı yarattı

18.03.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Kohl hayalkırıklığı yarattı

Kohl hayalkırıklığı yarattı

ALMANYA'nın önde gelen dergilerinden Der Spiegel, son sayısında Türkiye ile Almanya arasında şu günlerde yaşanan krize geniş yer verdi.
Dergi, Başbakan Yılmaz'ın, "Lüksemburg'daki AB görüşmelerinde Türkiye'ye yeterli destek vermemekle" suçladığı Almanya Başbakanı Helmut Kohl'e yönelik ağır sözleri konusunda Milliyet yazarı Zülfü Livaneli'nin de görüşlerini aldı.
"Bir efsanenin sonu" başlığıyla kendi kaleminden dergiye giren yorumunda Livaneli, Almanya'yı temsil eden Kohl'ün Lüksemburg'daki tavrının, Türk halkında büyük hayal kırıklığı yarattığına değindi.
Livaneli, geçtiğimiz sonbahar Başbakanlığı Necmettin Erbakan'dan devralan Yılmaz'ın ilk olarak Almanya'yı ziyaret ettiğine dikkat çekerek, "Yılmaz, bu ziyaretiyle yeni bir dönemin başlayacağını umuyordu. Arkadaşı Kohl, Türkiye'nin AB yolundaki engelleri aşmasını sağlayacaktı" ifadesini kullandı.
Ziyaret sonrası, Türk basınında Kohl'e atfen, "Türkiye bizi hiç yolda bırakmadı. Dostluğumuzu kanıtlamanın zamanı geldi" gibi ifadelerin yer aldığını hatırlatan Livaneli, bu nedenle Başbakan Yılmaz ve Türk kamuoyunun AB konusunda Almanya'yla ilgili büyük bir beklenti içine girdiğini kaydetti.
İki ülke arasındaki bahar havasının Lüksemburg toplantısının ardından yerini dondurucu soğuğa bıraktığını belirten Livaneli, Başbakan Yılmaz'ın da, kendisini Almanya'ya karşı Türk halkının hayal kırıklığını dışa vurmakla yükümlü hissettiğini yazdı.
Yazısında, Mustafa Kemal'in kurduğu laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti'nin yüzünü hep Batı'ya döndüğünü hatırlatan Livaneli, özetle şu görüşleri savundu:
"Türkiye'yi parçalamaya yönelik Sevr Anlaşması sonrası Atatürk, şahsen yaralanan Yılmaz'ın aksine, söyleyebileceği çok ağır lafları sarfetmemiş, Avrupa karşıtı hiçbir akıma fırsat vermemişti.
Ancak Avrupa da, müslüman ama Batı yanlısı laik Türkiye Cumhuriyeti'ne yönelik sorumluluklarını tanımalı ve uygulamalı. AB Türkiye'yi aday ülkeler arasına alsaydı, Ankara'yı hem Avrupa normlarına ve değerlerine bağlayacak hem de aksi davranışlar halinde sesini çıkarma hakkını elde edecekti.
Bu yüzden AB'deki fiyasko, Türkiye'de demokrasi ve insan hakları için mücadele edenler için de büyük bir darbe oldu.