The Others Kurallar çok katı

Kurallar çok katı

28.11.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Kurallar çok katı

Kurallar çok katı

Savcı Özdemir, cezaevlerindeki kuralların mahkumlara nefes aldırmadığını, bu nedenle sıkıntılar yaşandığını söylüyor

OLAY savcı Necati Özdemir, dünyanın hiç bir yerinde idarecilerden destek almadan cezaevinden firar olamayacağını savunuyor. Cezaevlerindeki kuralları çok katı bulan Necati Özdemir, "Temel kural firar etmeye yarayabilecek alet ve edevatı içeri sokmamak, bu doğru. Ama belli programı olmalı. Örnek cam parçası firar etmeye yarar, öyleyse içeriye cam bardak yasak. Bir çok mahkum hala tahta kaşıkla yemek yiyor, çünkü metal kaşık yasak" diyor.
Cezaevlerinde tutukluların yakınlarıyla haberleşemediğini anlatan Özdemir, tutukluların bir çok isteklerinin Adalet Bakanlarına tam olarak iletilmediğini açıklarken, "Devlet için son derece hayati bir konuyu ben dahi Adalet Bakanı'na iletemedim" sözleriyle çaresizliğini vurguluyor. Bunun da "kişisel yetersizlikler, beceriksizlikler, handikaplar, kıskançlıklardan kaynaklandığını" söylüyor.
Kurallar nedeniyle sık sık çatışmalar da yaşanıyor. Savcı Özdemir de bunları doğruluyarak, şu örneği veriyor:
"Doktor odasında muayene yapılırken kendisine verilen talimat gereği Jandarma içeri giriyor. Bu özelikle bayanların muayenelerinde sorun oluyor. Yönergede ayrıca 'sevk sırasında tutuklu tuvalete girdiği zaman kapı açık bırakılır ve kelepçesi çözülmez' yazıyor. Şimdi bunu kabul etmekte, tatbik etmekte mümkün değil. Bu çatışma konusuydu. Biz bunu ilettik ve en son bu sene bu konuda komutanlık o yönergede bir değişiklikle yumuşama getirdi. Artık tuvaletlerde kelepçeler çözülüyor, kapılarda açılmıyor."

Savcı Özdemir, cezaevlerinde "cinsellik" sözleriyle de şimşekleri üzerine çekmişti. Bunun yanlış anlaşıldığını belirten Özdemir, şunları söylüyor:
"Dünyanın bir kısım ülkelerinde insanların cinsel ihtiyaçlarının tatmini yönünde belirli bir mekanda izin veriliyor. Bizim ülkemizde bu niye olmasın? Ben hem dini açıdan sordum, hem hukuki açıdan inceledim. Şu anda bizim yasalarımızda bu işe engel olan hiçbir şey yok. Kaldı ki inanç noktasında bu hadiseyi ele alırsak inanç da bunu teşvik ediyor aslında. Örneğin 4 aydan fazla bir insanın eşinden uzak kalmaması gerektiği söyleniyor. İnsanın elinde olmadan anatomisine yüklenmiş bir güdü, dürtü var. Siz onu bastırmasını istiyorsunuz."
Konuyu şu anki genel müdüre de açtığını, ancak anlayamadığı tepki gördüğünü belirten Özdemir, devam ediyor:
"Bunu sadece cinsel birleşme, temas anlamında da almamak lazım. Bu işi bana göre çok büyüttük. Kanun teklifleri falan verildi. Benim incelemelerime göre yasal hiçbir engel yok. Ben aslında bunu yapabilirdim. Mekandaki elverişsizlik sebebiyle yapamadım. Yarın da yine görev aldığım zaman yapacağım. Afyon, Hakkari veya Kars hiçbir yeri ayırt etmeden söylüyorum bunun için uygun bir mekan kuracağım ve bunu başlatacağım."

Bayrampaşa Cezaevi'nde bir dönem kadın koğuşlarından erkek bölümüne geçişler olduğunu da doğrulayan Özdemir, "meşru yolları kapattığınız zaman insanlar bir şekilde gayrimeşru olaylara yöneliyor" diyerek, konuşmasını sürdürüyor:
"Kimisi hatırla, gönülle, kimisi parayla, pulla bu yolu aşmaya çalışacak. Ben gözümle görmedim. Ancak ben de sizin gibi orada kaldığım süre içinde bu tür yaklaşım ve ilişkilerin sağlandığını duydum. Kendi dönemimde de duydum. Hatta doğru mudur değil midir bilemiyorum. Böyle birşeyin olabileceğine inanmak istemiyorum. Bir kısım personelin dahi tutuklularla ilişki içine girdikleri söyleniyordu. Biz bu konuda çok titiz olmaya çalıştık."
Savcı Özdemir Nejat Daş, Derya Ayanoğlu'nun cezaevinde sık sık birlikte olduğu iddialarına ilişkin soruyu da şöyle yanıtlıyor:
"Bilmiyorum. O zaman görevde değildim. Ancak, özellikle kontrolün az olduğu, personel sayısının yetersiz olduğu cezaevlerinde bunun olmazlığı yoktur. İstenirse bu mümkün. Mekan çok. Dışarıya da çıkarılabilir."

Cezaevlerindeki cep telefonları konusunda savcı Özdemir, net konuşarak, "önleyemezsiniz" diyor. Nedenini de şöyle açıklıyor:
"Devletsiniz, dinleyin. Hiç kimse, cezaevinde bulunan telefonu firar için veya örgütsel bir mesele için kullanmaz. Terör Kanuna muhalefetten suçluların ailesi yok mu? Adam cep telefonunu sokmayı başarmış. Diğerleri de bunu kullanmak istiyor. Cep telefonlarının konuşma süresini gösteren bir özelliği var. Diyelim ki 60 bin liraysa, 70-80 bin lira, kimi zaman 100 bin lira alıyor. Bundan bir ticari hayat doğuruyorsun. Bu hoş bir şey değil."

Savcı Özdemir, dönemin bakanı Şevket Kazan'dan Hakimevi'nde kalma konusunda onay aldığını iddia ediyor. Özdemir, "Bana dediler ki harcırahın beş yüz bin lira. Yatma, kalkma, yemek hepsi dahil. Hakimler Evi'nde sadece yatak ücreti bir milyon civarında. Sayın Bakanım da o zaman bunu bildiği için bana dedi ki yerini ayırttırıyoruz, hiçbir masrafın olmayacak. Geldiğimden bir yıl sonra beş - altı yüz milyon Hakimler evinin parası isteniyor. Ben bunun için icraya veriliyorum. Şu anda icra takibindeyim" diyor.

SAVCI Özdemir, cinsellik tanınmaması halinde, eşcinsellik gibi sorunların baş gösterdiğini de açıklıkla anlatarak, devam ediyor:
"Siz olsanız bir erkek ya da kadın olarak 5 - 10 yıl hürriyetiniz elinizden alınsa böyle bir durumda ne yapardınız? Yapacağınız şeyler bellidir. Yani çok ahlaki normlara bağlı iseniz kendinizi muhafaza edersiniz. Ama biraz bu konuda zafiyetiniz varsa bu kendi kendini tatmin yoluna gidersiniz, ya da dürtüleriniz çok kuvvetliyse arzu etmemenize rağmen bir takım yanlış şeylere maruz kalırsınız."

NECATİ Özdemir, Bayrampaşa'da ödenen ilaç paralarının belirli eczanelere gittiğini de açıklıyor. Savcı Özdemir, 1996 yılı ilaç harcamalarını 100 milyar olduğunu söyleyerek, "Ben birkaç hastaneye sordum, üniversitelerin bile bu kadar olmadığını gördüm. Bir ara bir kaç eczacının parasını ödememekte ısrar ettim. Benden önce alınmış çok büyük rakamlar vardı. Hangi ilacın kime, nerede, nasıl kullanıldığı bir keşmekeş içindeydi. Kendi boyutumda yapılabilecek pek birşeyin olmadığını gördüm. Genel müdürlüğe konuyu ilettim. Ama feveranlarımla kaldım" diyor.

Savcı Özdemir, iğneyi öncelikle kendisine batırıyor, tutukluların haklarını savunuyor, ancak gardiyanları da unutmuyor. Onların çok zor şartlar altında zor görevlerini yerine getirdiğini anlatan Özdemir, şunları söylüyor:
"Bu insanlar da tutuklular gibi yaşıyor. 12 saat nöbet tutuyorlar aldıkları para 40 - 50 milyon lira. Hiçbir ekstraları yok. Bu kadar maddi ve psikolojik baskının üzerinde olan bir insan kendisine teklif edilen gayrimeşruya ne zamana kadar direnebilir. Açlık sofuluğu bozar derler. Bayrampaşa cezaevinde sadece bir öğretmen var. O da ilkokul öğretmeni. Hekimler acemi. Mahkumu filmlerde gören bir insan aralarına girip muayene ediyor. Düşünün 3 kişi geldi, bana şöyle bir rapor yaz dedi ne kadar direnebilir allah aşkına."