12 Aralık 1998
Elmore Leonard, Amerikan edebiyatında kendine ait bir kültürü olan değişik bir yazar. Yazdığı romanlar suç dünyasını ve o dünyanın insanlarını esprili ve gerçekçi bir dille anlatır. "Killshot", "Touch", "Get Shorty" için en başarılı kitapları denebilir. Bir zamanlar ucuz filmlerde kullanılan yazarın romanları şimdilerde Hollywood'da yeniden moda oldu. Barry Sonnenfeld'in "Get Shorty"i çekmesine karşılık Quentin Tarantino da "Rum Punch"ı "Jackie Brown" adıyla sinemalaştırdı. Bağımsız sinemacılardan biri olarak "Seks Yalanları" ile çıkış yapan ama bu çıkışı diğer filmleriyle devam ettiremeyen Steven Soderbergh, Elmore Leonard'ın en iyi kitaplarından biri olan "Out of Sight" (Aşk ve Para) ile yeniden çıkış yaptı.
Jack Foley (George Clooney), kibar hırsızlardan biridir. Silah kullanmadan yaptığı soygunlarla ünlüdür. Ancak hesapta olmayan küçük aksilikler sonucu devamlı yakalanmaktadır.
Son yakalanışında 30 yıl hapis cezasına çarptırılır ama 30 yılı hapiste geçirmeye de hiç niyeti yoktur. Karen Sisco (Jennifer Lopez) özel dedektiflik yapan babasının (Dennis Farina) gurur duyacağı tipten bir polistir. Erkek arkadaşıyla buluşmaya giderken bir hapishane firarına karışır ve bir anda kendini Jack Foley'le bir bagajın içinde bulur. Bir polis olarak Foley'i tutuklamak istese de buna muvaffak olamaz. Uzun bir yol boyunca küçük bagajın içinde Foley'le sohbet etme durumunda kalan Karen bu kibar ve yakışıklı soyguncudan hoşlanmıştır aslında. Bir süre sonra yolları ayrılır. Jack Foley bu tür işleri bırakmadan önce yakın arkadaşı Buddy (Ving Rhames) ile son bir iş çevirmek için hazırlıklara başlar. Ama Jack bir süreliğine aynı bagajı paylaştığı Karen'i aklından çıkaramıyordur. Karen ise bu firara tanık olması dolayısıyla Foley'i yeniden hapise göndermekte kendisini sorumlu görüyordur. Ama bir yandan o da Foley'i düşünüp duruyordur. Acaba tutuklamadan önce ufak bir macera yaşamalı mı?Leonard'ın soygun ve romantizm gibi iki zıt konuyu ele alan bu sıcak romanı Soderbergh'in iyi anlatımlı sinemasıyla güzel bir film olarak karşımıza çıkıyor. Tıpkı "Jackie Brown"da da olduğu gibi hikayeyi oluşturan karakterler o kadar parlak ve renkliler ki onlara kendinizi kaptırmamanıza imkan yok. Tabii ki bunda yazarın "Get Shorty"sini de senaryolaştırmış Scott
Frank'in de payı var. Çünkü bu karakterler konuştukları zaman kendilerini sevdiriyorlar. Jennifer Lopez'in sık sık Clooney'e vurması da ayrıca sevdiriyor tabii. Özellikle Foley ve Sisco'nun bir otel barında karşılaştıkları ve pazarlık yaptıkları sahne sırf diyaloglar ve oyuncular sayesinde kendini tüm filmin içinde ayrıca gösteriyor.George Clooney "Günbatımından Şafağa" filmindeki artistik oyunundan sonra rol aldığı yanlış filmlerle giderek "umut vermeyen" bir hal alıyordu. Oysa bu filmle ciddiye alınmaya başladı ve televizyon oyunculuğundan gelip sinemada başarılı olan son yıldız oldu. Bunu da tek cümleyle bu filme borçlu. Çünkü bu filmde Clooney gerçekten bir zamanların Nick Nolte'sini ya da Harrison Ford'unu andırıyor. Clooney artık daha iyi filmlerle karşımıza çıkacaktır, bundan emin olun.
Jennifer Lopez "Anaconda" gibi uyduruk bir filmde bile en kayda değer görsel malzemeydi. Sonra gelen filmlerinde de bunun ötesine pek geçememişti. Ama özellikle Amerika'da iri kalçaları yüzünden bir anda dikkat çeken bu melez güzeli bu filmde Clooney ile uyumlu bir çift oluşturuyor. Zannediyoruz Lopez'in filmografisi de bu filmden sonra bir hayli değişecektir.
"Ucuz Roman"da tecavüze uğrayarak bir anda ünlü aksiyon oyuncularından biri olan Ving Rhames'ın da bu filmde aslında sevimli bir adam olabileceğini görmek mümkün. Bu arada film, yönetmeni Steven Soderbergh'in de yönünü değiştirmesine sebep oldu gibi. İlk filmi "Seks Yalanları" ile "Aşk ve Para" arasındaki filmleri pek tutmayan yönetmenin bu son filmi öncekilerin tamamen dışında. İlk başta korumaya çalıştığı film - seyirci arasındaki mesafe bu filmle sıfıra iniyor. Soderbegh belki de artık yavaş yavaş sisteme ısınıyor. Umarım çok fazla ısınmaz. Çünkü bu filmle şu anda tam sınırda. Amerikan sinemalarında çok fazla salonda vizyona çıkamayan film, salon sayısına oranla iyi iş yapmıştı. Film hakkında dışarıda neredeyse tek bir kötü yazı bile yazılmadı. Sonuçta bu eğlenceli ve romantik soygun filmi son zamanlarda gösterime giren en kaliteli Amerikan filmlerinden biri olarak resmen parlıyor. Öncelikle görülecekler listesine rahatlıkla ekleyebilirsiniz.
Senaryo: 9
Oyunculuk: 9
Yönetim: 8
Genel: 9
e - mail:
burakgoral@superonline.com
John Woo ve Ringo Lam gibi Uzakdoğulu vurdulu kırdılı film yönetmenlerinden sonra Tsui Hark da, Van Damme ile bir film çekebilmek için Hollywood'da...Şimdi şöyle bir olay var: Hong Kong sineması kendi çapında iyi filmler yapan bir sinemaydı. Genelde Uzakdoğu'da pazarı olan bir sinema. Vurdulu kırdılı ama koreografisiyle aslında iyi ve kendine
has bir sinemaydı. John Woo adlı bir adamın "Killer", "A Better Tomorrow" ve "Hard Boiled" gibi filmleri bazı gençler ve sinema delileri sayesinde "keşfedildi". John Woo adı duyulmaya başladığında onlarca film yönetmiş Woo'nun adı ve tarzı birdenbire kendi ülkesi dışında da konuşulmaya başlandı.
Woo, Hollywood'a gelip Jean Claude Van Damme ile bir film çekti. "Hard Target" (Zor Hedef) normal bir yönetmenin elinde bir video filmi gibi çekilebilirdi. Ama adam, bir Van Damme filmini bile izlenebilir hale getirmişti. Sonrası malum, "Kırık Ok" ve "Yüzyüze" ile John Woo, Amerikan sinemasının takip edilen yönetmenlerinden biri oldu. Şimdilerde yönetmen "Görevimiz Tehlike 2"yi çekmeye hazırlanıyor. Sonra aynı kişilikte Hong Kong'dan başka bir yönetmen daha çıktı ortaya: Ringo Lam. İkinci bir Woo vakası yaratabileceklerini düşünen Hollywood'lular adamı Hollywood'a getirdiler. Sonra Ringo Lam, Jean Claude Van Damme ile bir film çekti: "Maximum Risk". Böylece ortaya şöyle bir tablo çıkıyor: Hollywood'a gelen her Hong Kong'lu yönetmen bir Van Damme filminden geçmek durumunda. Şimdi de Tsui Hark diye bir Hong Kong'lu yönetmenin Van Damme sınavıyla karşı karşıyayız. Eğer bu film tutarsa Hark'ın başka filmlerini de göreceğiz, inanın.
"Knock Off" (Son Vuruş) gene etkili ve iyi düzenlenmiş dövüş sahneleriyle süslü bir film. Hong Kong'un İngiliz yönetiminden çıkıp Çin yönetimine gireceği sıralarda geçen bir uluslararası terör planı Marcus Ray'in (Jean Claude Van Damme) jean fabrikası kullanılarak gerçekleştirilecektir. Jean pantolonlara saklanan minyatür bombaları engellemek, bu durumu öğrenen Ray'e ve birtakım CIA ajanlarına kalır. Tabii bir işadamı olsa da Van Damme dövüş olayını her zamanki gibi biraz abartır.
Filmin kadrosunda Amerikalı başka bir oyuncu "kötü adam" olarak yer almakta. Genellikle mafya filmlerinde görmeye alıştığımız, Mira Sorvino'nun babası Paul Sorvino. İyi dövüş sahneleri görmek için gidebileceğiniz ve deşarj olabileceğiniz bir film "Son Vuruş". Ama iyi bir film seyretmek istiyorsanız daha bir sürü seçeneğiniz var.
"Yemeğin salçalısı kadının kalçalısı" lafı sadece bize özgü olsaydı Jennifer Lopez adındaki bu Latin melez kadın bu kadar da tutulmazdı. Jennifer Lopez küçük bazı filmlerde göründükten sonra "Money Train" adlı bir aksiyon filminde biraz görünmesi onu ünlü etmeye yetti. Oyunculuğu hakkında pek bir yorumda bulunulmasa da büyük ve biçimli kalçasıyla oldukça konuşulan bir isim. Time gibi ciddi bir dergide bile onunla poposu hakkında konuşulduysa gerisini varın siz düşünün artık. İşte Joel Stein'ın Time'da yayınlanan kısa popo röportajı:
Time: Marky Mark MTV Müzik Ödülleri sırasında size kaba mı davrandı ?
J.Lopez: Popoma dikkatlice gözlerini dikmekle mi?
Time: Evet, sülük gibi yapıştı bence.
J.L.: Öyleydi ama kendi çapında bana kompliman yapmaya çalışıyordu. Aslında iyi bir çocuk. Onu bunun için suçlayamam. Kalçalarım ve vücudum hakkında konuşan çok insan var.
Time: Ne düşünüyorsunuz kalçanız hakkında ?
J.L.: Gerçekten büyük. Ama bundan memnunum. Asla kurtulmaya çalışmıyorum.
Time: Kalçalar hakkında pek bir şey bilmiyorum.
J.L.: Kalça sevmez misiniz ?
Time: Evet, tabii ki severim. Ama onu iyi yapan şeyin ne olduğunu bilmem. Diğer erkeklerle iyi bir kadın kalçası hakkında konuşamıyorum.
J.L.: Peki, ona baktığın zaman hoşuna giden nedir? Küçük mü seversin, büyük mü? Yuvarlak olmasını mı istersin, yassı olandan mı hoşlanırsın? Bazıları onu göremediği zaman daha çok sever. Ya da görmek üzereyken göremediğinde... Tamamen gördüğünde de hoşlanabilirsin. Bu tamamen kişisel bir tercihtir. Genelde etnik kökenli erkekler büyük kalçalardan hoşlanırlar.
Time: Hep böyle yataktaymış gibi mi röportaj verirsiniz ?
J.L.: Hep değil. Ama patavatsız olmayı severim.
Jennifer Lopez'in kalçaları konusunda internet ortamında iki ciddi yazı okumanız mümkün. Adresleri: www.salonmag.com/ent/feature/1998/07_cov15feature.html (Back is beatiful)www.maximag.com/nerve/archive/980701/nerve.html (Sitede kısaca şöyle deniyor: Yeni çeşit bir kadın güzelliği var artık; melez ve büyük kalçalı bir güzellik).