The Others Ne kadar abartıldı?

Ne kadar abartıldı?

19.02.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

Ne kadar abartıldı?

Ne kadar abartıldı



Haber, bir gerçekliğin fotoğrafı. Ama okur bu fotoğrafta her zaman muhabirin gördüğünü görmeyebiliyor.
15 Şubat tarihli Milliyet’te iç sayfalardan birinde yer alan Alo Fiyasko başlıklı haberin sunduğu "tabloya" katılmayan okurlar oldu.
Ayşegül Aydoğan’ın haberi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan’ın beş ay kadar önce uygulamaya koyduğu "SSK hastanelerinde telefonla randevu alma sistemi" ile ilgiliydi.
12 hastane ve 25 dispanserde kullanılan yeni randevu sisteminin ayrıntıları ile aktarıldığı haberde, evvelce sıkıntı, öfke ve şikayet konusu olan kuyruk sorununu ortadan kaldırmadığı belirtiliyor.
Haber, Samatya Hastanesi ve Bakırköy Doğumevi’nden birer fotoğrafla da desteklenmiş.
Zehra İnci Özdeniz, haberi "abartılı" ve "yanıltıcı" bulduğunu belirtiyor.
"Son aylarda Okmeydanı Hastanesi’ni kullanan bir sigortalıyım. Belki de çok önemli ve acil bir sorunum olmadığı için, aldığım hizmetten memnun kaldım. Bu arada biraz oradaki sistemi gözledim. Eski sistemde numara bile alamaz iken, yeni sistemde bir gün sonrasına randevu alabiliyoruz. Eczane kısmında sıkıntı devam ediyor ama sabreden ilacına erişiyor."
"Birçok sorun hastalardan kaynaklanıyor. Halkımız ya rahata alışkın ya da yeniliğe güvenmiyor. İtişmeden bir yere varacağına inanmıyor. Numarası kaç olursa olsun, doktorun kapısında durup giriş çıkışları tıkıyor."
Özdeniz, eleştirisine muhabire yönelttiği birkaç soruyla devam ediyor:
"Acaba hangi özel doktordan aynı gün randevu alınabiliyor? Birçok Nişantaşı muayenehanesi bile 30 - 50 milyona en aşağı iki saat bekletmiyor mu? Saat üç için alınan randevuya sabahın sekizinde gitmenin ne alemi var? Acil hastanın yeri acil servis değil midir? Halkımız telefon kullanmasını ne zaman öğrenecek?.."
Fikret İmşir de benzer görüşleri dile getirmiş.
"Doğrusunu isterseniz ben bu yazıyı biraz mübalağalı buldum" diyor. "Bir SSK emeklisiyim. Başta biraz kuşkuluydum. Ama inanın ki telefon gerçekten işe yarıyor. Biraz haksızlık edildiği inancındayım."

Ayşegül Aydoğan’ın yanıtı:
"Okurlara katılmıyorum. Haber, gittiğimiz SSK hastanelerindeki gözlemlerimize ve hastaların görüşlerine dayanarak yapıldı. Zaten çektiğimiz fotoğraflar da bunu gösteriyor. Bu konuda şikayet olduğunu biliyordum. Haberde de yer aldığı gibi, hastanelerin bazı bölümlerinden 15 gün boyunca telefonla randevu alamayanlar var. Bu durum her hastane ya da her branş için aynı olmayabilir. Okurların sistemden memnun olduklarını belirttikleri hastanelerde yoğunluk belki farklıdır. Konuyla ilgili çok sert tepki veren vatandaşları ve kuyrukta bekleyen hastaların fazlalığını düşününce, hastanelerde gördüklerimizi - okuyucuların abartılı tepkisinin tam tersine az bile yansıttığımı düşünüyorum."
Aydoğan, Zehra hanımın sorularını da yanıtlıyor:
"Acil hastanın tabii ki acilde olması gerekir. Ancak acil serviste ultrason olmayınca hasta polikliniğe gönderiliyor ve orada da sıraya girmesi bekleniyor. Çoğu kez randevusu olmadığı gerekçesiyle de bakılmıyor."
Yorum: Haberde adları verili çok sayıda hastanın görüşleri de yer almakta. Bir sorun söz konusu değil.
Ancak, okurlardan gelen eleştiride belki uyarı olarak alınması gereken nokta, toplam 40’a yakın yeni sistemli sağlık merkezlerinden herhangi birinde iyileşme olup olmadığını görmek için bu haberleri sürdürmek.
Aydoğan da haberin peşini bırakmak niyetinde değil.

Mehmet Dönmez’in eleştirisi, 10 Şubat tarihli Milliyet’teki, Esad Coşan cenazesini işleyen haberlerle ilgili.
"Cenaze nedeniyle ülkemizde yaratılmak istenen kriz, Cumhurbaşkanı Sezer’in tarihi kararı ile giderildi, ancak" diyor, " Milliyet’in ön sayfası ve konuya içeride iki sayfa halinde verdiği yer beni rahatsız etti. Belki iç sayfalardaki ayrıntılı haberler vatandaşları bilgilendirme gerekçesi ve haber verme özgürlüğü ile izah edilebilir.
Ancak, ön sayfadaki ‘Yeni Nakşi İmaj’ şeklindeki manşet bana biraz abartılı gibi geldi."
"Aydın Milliyet okurlarının Cumhuriyetimizin başına bela olan Nakşilerin yeni imajını merak ettiklerini hiç sanmıyorum. Bu tarikatın reklamını ciddi bir gazetenin yapması tuhafıma gitti."
Yorum: Coşan’ın cenazesi, Türkiye’nin önemli sosyolojik olgularından birini yine gündeme taşımakla kalmadı; çok ciddi bir hukuk tartışmasına da yol açtı.
Bu bakımdan, Dönmez’in de tahmin ettiği gibi, haberin ayrıntılarına girilmesi meşru bir karardı. Başlık da bu bağlamda değerlendirilmeli. Değişmeyenin içindeki değişenin fotoğrafı olarak da görmek mümkün bu haberi. Toplumsal bir oluşumun içindeki kuşak değişiminin izdüşümü, haberin yanındaki fotoğrafta açık bir şekilde görünmekte. Hacmi tabii ki tartışılabilir.