18 Ekim 1998
Liz Behmoaras'ın son kitabı "Yüzyıl Sonu Tanıklıkları" pek çok entelektüeli kelimenin tam anlamıyla söyleşi kokan metinlerde buluşturuyor.Liz Behmoaras'ın adını iyi bir kitap ve
gazete okuruysanız duymuş olmalısınız. Onun kelimenin tam anlamıyla "söyleşi" kokan metinlerini de böylelikle hatırlamak mümkün. "Ben konuşurken böyleyim, düşünürken de. Niçin sorarken ve yazarken de samimi olmayayım ki," diyor Behmoaras. "Yine de çok yakından tanımadıklarımla aramızdaki mesafe kendini yazılarda da belli ediyor zaten."Behmoaras, uzun yıllardır gazetecilik yapıyor. Üç de kitabı var. Ama bence bu kitaplar içinde en önemlisi, Türk ve dünya edebiyat ve düşünce tarihinde önemli bir yere sahip olduğu kuşku götürmeyen ünlülerle yaptığı söyleşileri topladığı son kitabı. Yani "Yüzyıl Sonu Tanıklıkları".
Sel Yayınları'ndan çıkan ve "Akdenizlilik, Kimlik ve Entelektüalizm Üzerine" alt başlığını taşıyan bu kitap, gerçekten de bir belge niteliği taşıyor. "On iki yazar," diyor Behmoaras. "Biliyorum, tek tek hepsine birer kitap ayırmakla haklarını ancak teslim etmiş olurdum. Ama bu uzmanlık gerektiren apayrı bir çalışma olurdu. Onları yazdım çünkü tanıdım ve sevdim. Ya da okuduğumda sevdim, sevdiğim için daha yakından tanımak istedim, isteğimin yanı sıra şans ve rastlantılar sayesinde onlarla karşılaşıp konuşabildim."
Kimler mi bu on iki yazar? Amin Maalouf, Tahar Ben Jelloun, Venus Khoury Ghata, Abdellatif Laabi, Alain Bosquet, İsmail Kadare, Umberto Eco, Bernard - Henri Levy, Jean Baudrillard, Enis Batur, Orhan Pamuk ve Çetin Altan. Yani hepinizin yakından tanıdığı isimler.
Şalom gazetesinde çalıştığı yıllarda 1986 Nobel Barış Ödülü sahibi Elie Wiesel'le tanışmış Behmoaras. Onun kurduğu Evrensel Kültür Akademisi'nin toplantılarına yine rastlantılar sonucu katılmaya başlamış. Bu toplantılar sırasında da Amin Maalouf ve Umberto Eco ile tanışma olanağı bulmuş. Peki, yazarlar nasıl kabul etti, diye soruyoruz. Başlangıçta dışarıdan yazılar yazdığı Yeni Yüzyıl gazetesi için görüşmüş hepsiyle. "Beni en çok zorlayan İsmail Kadare oldu," diyor. "Çünkü hiç kimseyle görüşmek istemeyen birisi. Uzun kovalamacalar sonunda, araya giren dostların yardımıyla, o da ancak telefonda görüşmeye razı edebildim."
Bu lezzetli söyleşileri kitaplaştırmaya karar verdiğinde de bütün yazarların rızasını almış. "Jean Baudrillard ise bu yazarların içinde en rahat ulaşılabileniydi. Sanıyorum hepsinin içinde adı ve numarası
telefon rehberinde olan tek kişiydi. Kendisi de son derece rahat bir insan. Umberto Eco ile bölük pörçük birkaç konuşmamız oldu. Sonunda İstanbul'a geldiğinde Pera Palas'ta tamamladık söyleşimizi." Konuşulanların hepsi bir ucundan Akdenizli. Ama söyleşiler yapıldıktan sonra ortaya çıkıvermiş bu ortak yan.
Bütün bu insanlarla konuştuktan sonra yazara dönüp soruyoruz: Sizce entelektüel kimdir, nasıl olmalıdır? "Çok büyük bir sorumluluk sahibidir ve bunun bilincinde olmalıdır. Ona göre davranmalı, öyle konuşup yazmalıdır. Çünkü bence politikacılardan fazla toplumu ve insanları yönlendiren kişidir."Peki, gerçekten de yazarın topluma örnek olmak gibi bir kaygısı olmalı mı? "Siz Alain Bosquet ile aynı fikirdesiniz. O da dava savunmanın yaratıcılığı engellediğini düşünürdü. Elbette, içinden geldiği gibi yazmalı üretirken toplumu yönlendirdiğinin de bilincinde olmalı. Kalemini birtakım doğru olduğuna inandığı davaların hizmetine de vermeli. Bu yazarlar çok yazıyorlar, çok okunuyorlar, isteseler de istemeseler de örnek teşkil ediyorlar. Bir de haksız yere adı entelektüele çıkmış insanlar var, onlara da entel deniyor genellikle. Onları da ne yazık ki medya yükseltiyor."
Son bir soru: Bu yüzyılın son 15 - 20 yılının en büyük sorunu neydi ve yeni yüzyılla birlikte bunlara ek olarak en önemli sorunun ne olacağını düşünüyorsunuz? "Öncelikle anlamadığım bir şey var. Alınan tüm koruyucu önlemlere karşın hala nasıl savaş olabiliyor? Ve ilerleyen uygarlığa rağmen ırkçılık ve ayrımcılık hala nasıl aramızda barınabiliyor? Bu yüzyılla hiçbir şey bitmeyecek, bu bir kandırmaca aslında. Önümüzdeki yıllar içinse teknolojinin inanılmaz derecede hızlı gelişimi beni biraz ürkütmeye başladı."
Evet, çözüm yine entelektüellerdeymiş gibi görünüyor. Çünkü ne de olsa Behmoaras'a göre toplumu en fazla etkileyen onlar. Siz bir entelektüel misiniz sorumuza Behmoaras'ın verdiği cevap ise bir entelektüele yakışır cinsten: "Öyle olmaya çalışıyorum"...
Kimdir?1950 İstanbul doğumlu. Evli ve iki erkek çocuk annesi. Notre Dame de Sion Lisesi'nden mezun olduktan sonra Fransızca'dan Türkçe'ye kitap çevirileri yaptı. 1986 - 96 yılları arasında Şalom gazetesinin kültür servisinde editör olarak çalıştı. Bu sırada Nokta dergisini, Yeni Yüzyıl ve Cumhuriyet gazetelerine, ayrıca Liberation, L'Arche ve Tribune Juive adlı Fransız gazetelerine yazılar yazdı. Fransızca'dan Türkçe'ye çevirdiği ünlü isimler arasında Simone de Beauvoir, Ivan Illich, Marie Cardinal ve Paul Valery var. İlk kitabı "Türkiye'de Aydınların Gözüyle Yahudiler" adını taşıyor. "Kimsin Jak Samanon?" adlı büyükannesinin anılarını topladığı kitabı da yüzyılın başında bir cemaatin yaşam biçimini, sorunlarını, içinde bulunduğu ortamın bireyleriyle ilişkilerini ve genç cumhuriyette meydana gelen politik olaylara bakışını öznel bir yaklaşımla aktarma amacını taşıyor. Behmoaras, ileri düzeydeki Fransızca bilgisinin yanı sıra İtalyanca, İngilizce ve İspanyolca da biliyor.