The Others Okur temsilciliği, internet çağının gereği’

Okur temsilciliği, internet çağının gereği’

05.02.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

Okur temsilciliği, internet çağının gereği’

Okur temsilciliği, internet çağının gereği’



"Editörler, hatalarını kabul ederlerse okurların güvenini kaybedeceklerini mi sanıyorlar? Tam tersine, okurun güveni artacaktır. Internetin interaktif yapısı, özellikle genç okurların gazetelerle, canlı bir diyalog kurmayı istemelerini beraberinde getirmekte. Okur editörü bu yolda küçük bir adım."
Alan Rusbridger / The Guardian Genel Yayın Yönetmeni

The Guardian gazetesinin okur temsilcisi Ian Mayes, görevde üçüncü yılını kısa bir süre önce doldururken, Britanya basınında "iç denetim" ve "ombudsmanlık" konusunda yeni gelişmeler oldu, tartışmalar yaşandı.
Ian Mayes, aslında Britanya’nın ilk haber ombudsmanı değil. Ondan önce The Sun ve News of the World gazeteleri birer ombudsman göreve getirmişti. Ancak, bu iki gazetenin okur temsilcileri daha çok sembolik bir işlev görüyorlar. Zaman zaman gazetenin düzeltmelerini yayımlıyor; etik alanına pek girmiyorlar. Zaten biri, aynı zamanda gazetenin yazı işleri müdürü. Bu da evrensel ombudsmanlık uygulamasına aykırı.
Bu sebeplerle, ülkesinde "ilk ombudsman" olarak tanınan Mayes, 1997 Kasım ayı başında göreve geleli beri, tanıma tam uyan bir okur temsilcisi gibi çalıştığı; gazetesini tipik İngiliz ironisiyle süslü üslubuyla durmaksızın iğnelediği, eleştirdiği ve adil olmaya büyük özen gösterdiği için, hayli muhafazakar bir basın geleneğine sahip bu ülkede bir çığır açtı. Kaleme aldığı düzeltme, eleştiri ve özeleştiri yazılarını kitaplaştırınca büyük ilgi görmesinde bu hamlesinin payı büyük.

Gururlu ombudsman
The Guardian’ın rakiplerinden The Mirror’ın aynı modeli alarak, 9 Ocak’tan itibaren bir Okur Editörü (ombudsman) atadığını ilan etmesinden ötürü Mayes’in gurur duymaması için bir neden yok elbette.
The Mirror, bağımsız Okur Editörü atandığını bildiren açıklamasında "Zaman zaman ipin ucu kaçıyor ve hatalar gazeteye sızıyor. Biz bunları itiraf etmekten korkmuyoruz" deniyordu.
Mayes, tabloid formatındaki rakibinin attığı bu adımdan mutlu. "Mirror okuru için çok iyi bir haber bu" diyor. "Üç yıldır bu işi yapıyorum ve her geçen gün biraz daha bu fikrin önemini anlıyorum. Gazeteciler haksızlıklara karşı çıkma konusunda pek açık sözlüdür, ama nedense kendileri hesap vermeden başkalarından hesap sormaya bayılırlar. Ombudsmanlık mükemmel bir çözümdür demiyorum, ama doğru yoldayız ve başkalarının aramıza katılması harika."
Genel tepkiler olumlu, ama bazı şüpheler de var. The Mirror yayın yönetmeni Piers Morgan’ın, Okur Editörü olarak atanan David Seymour’la arasının iyi olmadığı, dolayısıyla başarısızlık riskinin bulunduğu söyleniyor, ama Morgan bu söylentileri net bir dille yalanlıyor.
Mayes, bir makalesinde, gittikçe artan sayıda editörün okurlarla dürüstçe ilişki kurma fikrine yakınlaştığını yazıyor. The Daily Telegraph’ın önde gelen editörlerinden birinin BBC’deki bir tartışmada sarf ettiği sözlere dikkat çekiyor Mayes: "Bizim sektördeki en tiksindirici şeylerden biri hatalarımızı kabul etmekten kaçınmak. Gazeteci olarak öyle yetiştiriliyoruz ki, kendimi de bunlar arasında sayıyorum, özür dilemek ve düzeltme yayımlamamak için ne lazımsa yapıyoruz."
Mayes ekliyor: "Başka gazeteler adına konuşamam. Bizim Guardian’ın ötekilerden daha fazla hata yapıp yapmadığını da bilemiyorum. Ama, karşıma bir gazeteci çıkıp da ‘biz asla hata yapmayız’ derse, bunu hemen tersinden okurum."
İşin gerçeği şu ki, ombudsman atayıp özeleştiri köşeleri açan gazetelerin sayısı artıyor. Bunlara 1 Ocak 2000’den itibaren Danimarka’nın en eski ve saygın gazetelerinden, liberal eğilimli Politiken de katıldı. Danimarka’da da bir "ilk"e imza atılmış oldu böylece.

Tarafsızlık ihlâli
Bu arada, Washington Post’un okur temsilcisi E. R. Shipp de üç yıllık dönemi ardından görevi, gazetenin eskilerinden Michael Getler’e bıraktı.
Seçimlerin tam ortasına rastlayan bu görev devir teslimi, kötü manşet seçimi, tarafsızlık ihlali, yetersiz haber analizler gibi konulardaki yoğun okur yağmuruna denk geldiği için, Getler ‘hoşbulduk" yazısını daha yeni yazabildi.
Post ombudsmanlarının mesajları her zaman önemli. Ne de olsa, eski genel yayın yönetmenlerinden, efsanevi gazeteci Ben Bradlee’nin kararıyla, tarihteki ilk ombudsmanı atayan ulusal Amerikan gazetesi bu.
Yazısında CBS Televizyonu’na gelen şikâyetleri örnek veriyor Getler: Michigan eyaletinden naklen yayınlanan bir golf turnuvasında, yayın yönetimi stüdyodan "efekt olsun" diye kuş seslerini banttan vermiş.
Birçok izleyici, bu kuşların eyalete asla uğramayanlardan olduğunu farkedip CBS santralını bloke etmiş.
Getler’in notları ile noktalayalım:
"Haber kuruluşları halkı asla kandırmamalı. Verdiğim örnek çarpıcı. Demek ki, dış tüketici aleminde her zaman hatalarınızı, yanlışlıklarınızı ve en önemlisi yutturmacaları fark eden insanlar var ve olacak."
"Biz, kaliteli okurlara sahip, kaliteli bir gazeteyiz. Ombudsmanın aracı olduğu bir modelin gazeteyi daha da kaliteli kılması beklenir. Ancak bunun önkoşulu, editörlerin okurlar ile ombudsmanın söylediklerine kulak vermesi, bazen de gereğini yapmasıdır."
"Bugün bütün gazeteler sanal âlemin, yeni bir okuma anlayışı devriminin ortaya koyduğu rekabeti hissediyor. Bu hesaplaşmanın bize nasıl bir gelecek vaat ettiğini bilemiyoruz. Bu yüzden hiçbir gazete ne okurlarını küstürmek istiyor, ne tempo kaybediyor, ne de - iyice işlenmiş, bilgiyle beslenmiş, amacı kamuyu aydınlatmak ve kamusal tartışmayı beslemek olan - temel işlevlerinden geriye doğru adım atmak gibi bir niyet içinde."