The OthersÖLDÜRÜYORLAR, FİLME ÇEKİYORLAR, SONRA DA OTURUP İZLİYORLAR

ÖLDÜRÜYORLAR, FİLME ÇEKİYORLAR, SONRA DA OTURUP İZLİYORLAR

16.05.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Snuff! Snuff! Ölüm kokuyor

ÖLDÜRÜYORLAR, FİLME ÇEKİYORLAR, SONRA DA OTURUP İZLİYORLAR
"Oyuncularının film çekimi sırasında tecavüze uğradığı ya da işkence gördüğü ve sonunda gerçekten öldürüldüğü filmler..."
Böyle filmlere "snuff" adı veriliyor. Bu filmlerin en büyük özellikleri aslında bir cinayeti görüntülemek amacıyla çekilmemeleri. Tam tersi... Asıl amaç sonradan izleme zevkini tatmak için cinayet işlemek. Bu hafta gösterime giren "Sekiz Milimetre" adlı film de snuff'ları konu alıyor.
"Sekiz Milimetre"nin dedektifi Tom Welles, snuff'ların varlığına inanmıyor. Tıpkı FBI ve Amerika'nın yarısı gibi... Ama araştırmalarını derinleştirdikçe kafası karışmaya başlıyor. Tıpkı diğer inanmayanlar gibi... Peki böylesine dehşet verici bir gerçek var mı? Yoksa snuff'lar birer efsane mi? Bir insan nasıl bir kadını ya da çocuğu kaçırır, ona tecavüz eder, döver, işkence yapar, sonra öldürür ve tüm bunları kameraya çeker?Ölümün Tanrılarıİsrailli gazeteci Yaron Svoray yalnızca snuff filmleri konu alan "Gods Of Death / Ölümün Tanrıları" adında bir kitap yazdı. Bu filmleri çekenler ve izleyenlerle konuştu. Ardından da zaman, yer ve tabii ki isim belirtmeden öğrendiklerini yazdı. Svoray'ın iddiasına göre piyasada gerçek snuff'lar dolaşıyor. "Bu öyle bir duygu ki, yanında her türlü zevk çok sıradan ve aptalca kalıyor. Böyle bir zevk anını hayal edebiliyor musun? Ben Tanrı'yım. Ölmesi veya yaşaması gerektiğine ben karar veriyorum." Svoray'ın kitabında adı Raymond A. olarak geçen bir snuff'çı böyle anlatıyor yaptığı korkunç işten aldığı zevki.
Yazar Svoray ilk kez Almanya'da yeraltı Neonazi çetelerini araştırırken bir snuff filmle karşılaşmış. "Filmde 8 - 10 erkek, beş kadına önce tecavüz ediyor, sonra da işkence yapıyorlar. Kadınları saçlarından asıyorlar, göğüslerini kesiyorlar," diyor. Kitabını hazırlarken üç kıtada fahişeler, kadın satıcıları ve gangsterlerle konuşan Svoray, snuff filmlere insanlık bilincini kaybetmiş ve doğru bağlantıları kurabilen herkesin ulaşabileceğini de iddia ediyor. New York'un kuzeyinde ve Fransa'da bir şatoda gerçek snuff'lar seyredilebileceğini söylüyor.
Kendisi hiç satın almamış ama bu filmlerin pazarını da araştırmış. Amerika'da 250 bin dolara bir snuff'ı gösterim haklarıyla birlikte satın alabiliyorsunuz. Yapılan özel snuff gösterimlerine katılmak isteyen zengin sapıklar ise 1500 dolar karşılığında emellerine nail oluyorlar. Yine Svoray'ın iddiasına göre bu filmlerin pazarı Rus ve Hırvat mafyalarının elinde. Küçük kızları kaçırıp tecavüz ediyorlar, öldürüyorlar, filme çekiyorlar. Bu filmleri de dünyanın dört bir yanından gelen takım elbiseli sapıklara satıyorlar.
Snuff filmler daha önce en çok 1970'lerin Amerikası'nda tartışıldı. O zamanlar gösterime giren "Snuff" adında bir Meksika filmi büyük protestolara neden oldu. Oysa bu "Snuff" canlandırma bir ölüm sahnesiyle biten kötü bir western'den başka bir şey değildi. Ardından İtalyan yönetmen Ruggero Deodato tarafından çekilen "Cannibal Holocaust / Yamyam Dehşeti" adlı filmle yeniden gündeme geldi. Bu filmdeki cinayet ve işkence sahneleri için hayvanların gerçekten öldürüldüğü ve vahşet sahnelerindeki insan kalıntıları yerine kullanıldığı öne sürüldü. Ancak sonunda FBI'ın kayıtlara geçen hiçbir snuff suçu olmadığını açıklaması ile konu gündemden düştü.
Doğal olarak şimdiye dek kimse büyük bir film yapım şirketine gidip "Ben birine tecavüz ettim, onu öldürdüm, tüm bu olanları da kameraya çektim. Buyrun izleyin, gösterime sokalım, siz de kazanın ben de," demedi. Bu yüzden FBI'ın böyle bir açıklama yapması doğal. Risk arttıkça, güvenlik tedbirleri de artar. Svoray'ın yazdığı gibi, böylesine korkunç bir film sektörü varsa, kendisini yeterince koruyordur herhalde...
Joel Schumacher'in yönettiği "Sekiz Milimetre"nin senaryosunu daha önce başka bir karanlık filme, "Seven"a imzasını atan Andrew Kevin Walker yazmış. "Bu senaryo bana tanıdık geliyor," diyorsanız haklısınız. Daha önce yönetmen Paul Schrader da, "Hardcore" adlı filmini benzer bir senaryo üzerine çekmişti. Ama Schrader, snuff'ların varlığına inandığı halde o kadar ileri gitmemişti. Filmde yalnızca bir baba, porno filmde kızını görüyor ve bulmak için yollara düşüyordu. Yani konu biraz daha insaflıydı.
Çok az film "Sekiz Milimetre" gibi uzak durmayı tercih edeceğiniz gerçeklerle dehşete düşürür. İnsan cinsinin utanç verici taraflarını göstererek sizi insan olduğunuza bile pişman eder. Yani sizi gitmek istemediğiniz yerlere götürür. Tabii bu filme konu olan şeyin, yani snuff'ların varlığına inanırsanız... Bu filmlerin varlığına inanan milyarlarca insan ve Yaron Svoray gibi de yüzlerce araştırmacı var. Ve Hollywood, "Sekiz Milimetre" gibi en büyük bütçeli filmlerinden birine konu olarak snuff'ları seçmiş.
Filmi gören Iowa'lı bir çiftçi şöyle diyor "Iowa'da tarlamda çalışmak beni böyle şeylerden uzak tutar. Böyle sapıklıklardan korur. Acaba gerçekten korur mu? "Sekiz Milimetre" iyi bir film, oyunculuk da çok başarılı. Bunlar zor bulunan şeyler... Ama düşünün! Bu kadar sıkılmaya, korkmaya ve ıstıraba gerek var mı?"
İşte orası gerçekten size kalmış!

EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler