The OthersOsmanlı kayıtları yetersiz

Osmanlı kayıtları yetersiz

09.07.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Osmanlı kayıtları yetersiz

Osmanlı kayıtları yetersiz

Osmanlı tarihi üzerinde yaptığı doktorası sırasında Osmanlı dönemi depremlerine ilgi duyan İngiliz tarihçi Dr Caroline Finkel, bir deprem uzmanıyla birlikte hazırladığı "Türkiye ve Yöresinde Depremler 1500 - 1800" (The Seismicity of Turkey and Adjacent Areas. A Historical Review 1500 - 1800) başlıklı kitabında 377 depremi tarihsel açıdan ele aldı. Daha sonraki dönemlerdeki depremlere ilişkin tarihsel ve kültürel bulguları ise çeşitli bilimsel dergilerde yayınladığı makelelerinde değerlendirdi. Dr Finkel'in, "Savaş Yönetimi: Osmanlı Ordusunun Macaristan Seferleri 1593 - 1606" (The Administration of Warfare: The Ottoman Campaigns in Hungary 1593 - 1606) adlı bir kitabı da var. Osmanlı tarihine ilişkin bir kitap üzerindeki çalışmalarını halen İstanbul'da sürdüren Dr Finkel'a, Osmanlı döneminde deprem konusunun nasıl değerlendirildiğini, depremlerin belgelere nasıl yansıdığını sorduk.

- Deprem tarihi araştırmaları epey seyrek... Bu, çok ihmal edilmiş bir konu. Siz, Avrupa ve Osmanlı arşivlerindeki araştırmalarınızda bu konuda yeterli bilgiyi nasıl buldunuz?
1569'dan itibaren Osmanlı devleti, Fransızlara kapitülasyonu kabul etmiştir. Fransızlarla birlikte Avrupalı diğer devletler de bundan yararlanmaya başladı.
Halep ve İzmir'de konsolosluk kurulmasıyla birlikte önce Fransızlar sonra Avrupa, Osmanlı Devleti'nden daha çok haber almaya başladı. Bu, depremler konusunda da böyle oldu. Örneğin 16. yüzyılda Osmanlı Devleti'ndeki depremleri daha çok Venedik ve Alman kaynaklarından öğreniyoruz. Ama daha sonra deprem raporlarını diplomatik kaynaklar, tüccarlar ve misyonerlerden de öğrenmeye başlıyoruz.
- Avrupa, Osmanlı depremlerini Osmanıl ülkesindeki yabancılardan öğreniyordu yani?
Osmanlı depremleri konusunda yabancı kaynaklar epey eski. Doğu Akdeniz yöresindeki depremleri 1456'ya kadar sıralayan Manetti, 1693'e kadarkileri sıralayan Coronelli önemli kaynaklar. Ama en önemlisi 1690'a kadarki depremleri ayrıntılı biçimde sınıflayan ve anlatan Bonito'dur. Daha sonraki dönemlerde depremler konusunda çok sayıda katalog yayınlanmıştır.
- Depremler konusunda ya Osmanlı kaynakları ne diyor?
Kaynakların başında vakanüvistler geliyor. Bunlar başlangıçta sadece hanedana ilişkin görüş, yorum ve değerlendirmeyle dolu. Ama örneğin Ruhi, 1509'da İstanbul ve Marmara bölgesini etkileyen büyük depremden bahsetmiş. Vakanüvislerin dikkati İstanbul üzerinde yoğunlaştığı için Anadolu'da bu dönemde olması gereken depremlerden hemen hiç söz edilmiyor. Yine de bazen yerel vakanüvistlerin tanıklığını da görüyoruz. Edirne'de Örfi, 1752'deki büyük depremi canlı bir dille anlatmış. Ancak, 17 ve 18. yüzyıllarda yazılan "takvim"lerde gök cisimlerinin hareketlerinin sıralandığı listelerin kenarında depremlere ilişkin notlar da var.
- Osmanlı arşivlerinde de çalıştınız. Depremlere ilişkin resmi bilgi nasıl düzenlenmiş?
Bizim açımızdan önemli ilk resmi bilgileri kadı veya şeriyye sicillerinde bulduk. Bursa için 1455, Kayseri için 1489, Üsküdar için 1513, Manisa için 1522'den kalma siciller var. Tekirdağ, Trabzon, Konya, Ankara, Karaman gibi başka kentler için de. Siciller yüzler binlerce sayfa. İçlerinde depremlere ilişkin notlar var. 16. yüzyılın ortasında Mühimme Defterleri tutulmaya başlanmış. Bu, önemli olayların sıralandığı kayıtlar. İmparatorluğun her bir yanından gelen her türlü önemli bilgi arasında elbette depremler de var. Ayrıca maliye de kendi kayıtlarını tutmuş. Maliyeden Müdevver adlı kayıtlarda, bir deprem sonrasındaki onarıma ilişkin ayrıntılar bulunuyor. Ayrıca, Topkapı Sarayı Arşivi ve Başkanlık Arşivi'ndeki belgelerde, bazı bölgelere daha çok bazılarına daha az önem verildiğini görüyoruz.
- Bölgelere farklı önem verilmesinin anlamı ne olabilir sizce?
Örneğin bugünkü Yunanistan, Arnavutluk ve Yugoslavya'ya denk düşen yörelerdeki kalelerde deprem yüzünden meydana gelen hasara daha çok önem verilmiş. Ama Doğu Anadolu'da benzer hasar daha az ayrıntıyla belgelenmiş. Bunu vakanüvislerin kayıtlarında da görüyoruz. Her halde Osmanlı tarihçileri bir ölçüde İstanbul merkezli olduklarından böyleydi bu.
- Osmanlı için depremin yeri önemliyse, deprem de önemli oluyor anlaşılan...
Ya sansür ya da bazı olayların gündeme yerleşmesi yüzünden, Avrupalıların önemli bulduğu bazı Osmanlı depremlerine, Osmanlı kayıtlarında bile rastlanmıyor. Örneğin 1668'de Ankara'yı yıkan büyük deprem hakkında yabancı kaynaklarda atıf var, Osmanlı kaynaklarında yok. Belki de Osmanlı vakanüvisleri, o sırada Osmanlı ordusunun Girit'te Kandiye'yi kuşatmasına daha fazla önem verdiğinden, Ankara depremini önemsememişti... Sansür de önemli bir unsur. Ocak 1916'da Tokat - Samsun bölgesini etkileyen büyük depremi Yunan kaynaklarında görüyoruz, Türk kaynakları ise savaş dönemi sansürü yüzünden buna değinmiyor...
- Avrupalıların, Osmanlı depremleriyle Osmanlı'dan daha çok ilgilendiği anlaşılıyor.
Osmanlı Devleti, ancak 1894'te İstanbul ve çevresini tahrip eden büyük depremden sonra bu konuyla ilgilenmeye başladı... Daha önce de dediğim gibi deprem tarihini incelerken başvurduğumuz sistemli kataloglar hep Avrupa kaynaklı. 1755'de Lizbon depreminden sonra Avrupa'da, deprem konusunda büyük ilgi uyandı. 18. yüzyıldan itibaren deprem kataloglarının sayısı arttı. Osmanlı ülkesinde çalışan yabancıların, örneğin İzmir - Aydın demiryolu inşaatında meteorolog olarak çalışan Damiano'nun 1865 - 1875 arasında bölgedeki depremlere ilişkin gözlemleri tarihi önem taşıyor. Türkiye'de deprem konusunda yayınlara Cumhuriyetten sonra rastlıyoruz.
- Deprem tarihini incelerken bir de örnek aktarsak... Biraz önce sözünü ettiğiniz 1668 Ankara depremi hakkında nereden nasıl bilgi buldunuz?
Sarsıntılar günlerce önceden başlamış ama esas deprem 17 Ağustos'ta olmuş. Sarsıntılar günlerce devam etmiş. Buna ilişkin bilgileri çok çeşitli yabancı kaynakta buluyoruz. Anadoluda dolaşan yabancılar, Avrupa'ya yolladıkları mektuplarda depreme ilişkin bilgi verdikçe gazetelerde yayınlanmış. Haberlerin, depremden bir ay sonra 15 Eylül - 2 Ekim 1668 arasında Latince ve Almanca yayınlandığını görüyoruz. Ayrıca Beypazarı ve İzmir'den postalanan iki mektupta depreme ilişkin ayrıntılar anlatılıyor. Depreme tanık olan bir Avrupalı, depremde ölen bir İskoç'u tam gömerlerken, yeni bir deprem olduğunu söylüyor. Gömülen "gavur" olduğu gerekçesiyle halkın, toprağın bunu kabul etmediğini, ölünün çıkartılarak yakılması gerektiğini söylediğini aktarıyor. Depremin Ayaş, Bolu, Konya, Kastamonu, Amasya, Samsun, Tokat'ta da hasara yol açtığını hep bu yabancıların mektuplarından anlıyoruz. Osmanlı kaynaklarında bir tek Katip Çelebi, Bolu'da büyük bir deprem olduğundan söz ediyor, o kadar.