The OthersSaddam'ın yaptıkları unutulamaz

Saddam'ın yaptıkları unutulamaz

03.08.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Saddam'ın yaptıkları unutulamaz

Saddamın yaptıkları unutulamaz


Saddam, on yıl önce yaptıklarını ve yıllardır söylediği yalanları dünyanın unutmasını bekliyor; ama unutmamalıyız. Irak'ın Kuveyt'i işgalinin 10. yılında ABD Dışişleri Bakanı Madeleine K. Albright Milliyet'e yazdı


On yıl önce Saddam Hüseyin uluslararası hukuku ihlal ve Arap liderlere vermiş olduğu taahhütlere ihanet ederek Kuveyt'i acımasızca işgal etti. Dünya, Irak'ın komşu bir Arap ülkesine karşı giriştiği mesnetsiz saldırıya tanık oldu. İşgal sırasında Irak rejimi Kuveyt halkına zulüm uyguladı. İşkence, sakat bırakma, tecavüz ve cinayet, baskı ve terör araçları alenen kullanıldı. Irak askerleri Kuveyt'teki müzeleri, işyerlerini ve konutları yağmaladı. Kuveyt sanayisini talan, çevre tahrip edildi ve binlerce Kuveytli rehine alındı.
Dünya Saddam Hüseyin'in istilasına eşi görülmemiş bir birlik ve kararlılıkla karşı koydu. B.M. Güvenlik Konseyi, Irak'la ticarete ambargo konmasına karar verdi. Birçok Arap ülkesi dahil olmak üzere yirmiden fazla ülke, saldırının önlenmesi için askeri ve diğer kaynaklarını tahsis etti. ABD Başkanı Bush, Kuveyt'in işgaline son verilmesi gerektiğini ilan etti.
Yaklaşık altı ay boyunca dünya, krizi diplomatik yollardan çözebilme yollarını aradı. Güvenlik Konseyi, aldığı bir dizi kararlarla Irak'ı global kurallara uymaya zorladı. BM Genel Sekreteri ile diğer dünya liderleri, askerlerini geri çekmesi için Saddam Hüseyin'i iknaya çabaladı.
Fakat Saddam ne tehdit ve yalanlarından vazgeçti, ne de kanunsuzca işgal ettiği topraklardan çekildi. Başka şansı kalmayan uluslararası koalisyon harekete geçerek Kuveyt'i kurtardı.
Savaşın sonu Irak'ın toparlanması ve uluslararası toplumla yeniden bütünleşmesinin başlangıcı olabilirdi. Saddam Hüseyin'den bütün istenen, Güvenlik Konseyi'nin taleplerini yerine getirmesiydi. Bu talepler Irak'ı cezalandırmaktan ziyade saldırıların tekrarını önlemeye ve Irak askerleri tarafından kaçırılan 600 Kuveytlinin akıbetinin anlaşılmasına yönelikti.
Bağdat bu yükümlülüklere uymuş olsaydı, BM yaptırımları çok önceden kaldırılırdı. Oysa Saddam, BM silah denetçilerine defalarca yalan söyledi ve kitle imha silahları üretme kapasitesini gizlemeye çalıştı. Sonuçta BM'in öngördüğü denetim ve izleme süreci birkaç ayda kurulabilecekken yıllar aldı ve hala da tamamlanabilmiş değil.
Bu durum Saddam'ın son on yıldaki temel tercihini ortaya koymakta. BM isteklerine uyma, komşuları için askeri tehdit olmaktan çıkma, halkının tecrit edilmişliğine son verme ve Irak'ın yeniden normal, kanunlara uyan bir ülke olmasını temin etme seçeneği daima vardı. Ancak bunu inatla reddetti.
Onun yerine BM'ye kafa tutmayı, ordusunu olabildiğince güçlendirmeyi ve yaptırımların kaldırılmasını sağlamak için Iraklı sivil halkın acılarını sömürmeyi tercih etti.
Saddam bu yüzden ambargonun Irak halkı üzerindeki etkilerini hafifletmeyi amaçlayan, ABD'nin öncülüğündeki "gıda karşılığı petrol" programının oluşturulması çabalarına uzun süre karşı koydu. Irak'ın sınırlı kaynaklarını çocukların sağlık ve eğitimine ayırmak yerine, kendisi ve yakınları için 70 yeni saray yapımında kullandı. Irak'ın çektiği acıların saldırganlığı, yalanları ve sınırsız hırsının sonucu olduğunu kabul yerine, rejimini "haksızlık kurbanı" gibi göstermeye çalıştı.
Saddam hala stratejisinin başarıya ulaşacağını sanıyor. Bütün muhalefeti ezmekte kararlı. Dünyanın kimyasal silah kullandığını, biyolojik silah taşıyan füze fırlatma girişimlerini ve nükleer silah imal etme çabalarını unutacağını sanıyor.
Bazı hükümetlerle gayrıresmi kuruluşları içtenlikten uzak iddialarına inandırmadaki başarısından cesaretlenmiş durumda. Halkının acılarının artmasıyla, yaptırımların kaldırılması yönündeki baskıların artacağını ve kitle imha silahları imalinde ihtiyaç duyduğu kaynakların yeniden kendisine akacağını umuyor.
Sorun şu ki, gerçekler Saddam'ın yanında değil. BM yaptırımları, ithal edebileceği gıda veya ilaç miktarını yasaklamış veya sınırlamış değil. "Gıda karşılığı petrol" programı Irak hükümetinin, bu yıl sonunda, Körfez Savaşı öncesine oranla daha fazla petrol ihraç etmeyi tasarladığını açıkladığı bir noktaya kadar genişledi.
Sonuçta, Iraklı siviller ulaşabilecek gıda miktarı önemli ölçüde arttı. Yaptırımlara tabi fakat Saddam'ın kötü yönetiminden uzak bir bölge olan Kuzey Irak'ta çocuk ölümleri on yıl öncesine oranla azaldı.
Bunlara ek olarak Clinton yönetimi, yaptırımlarla çelişmeyen gıdaların gereksiz bürokratik gecikmeler olmadan gönderilmesi amacıyla, BM'deki yaptırımlarla ilgili ihracat taleplerinin düzenlenmesi işine daha fazla personel tahsis etti.
2 Ağustos 1990'dan bu yana çok şey değişti, fakat Saddam Hüseyin'in acımasız ikiyüzlülüğü değişmedi. Kurbanları arasında Arap komşuları, Iraklı Kürtler ve Şiiler, siyasal muhalifleri ve kendi vatandaşları var. Saddam, on yıl önce yaptıklarını ve yıllardır söylediği yalanları dünyanın unutmasını bekliyor; ama unutmamalıyız.
Saddam'ın saldırısı sonucu ölenlerin anısına saygının gereği aynı şeylerin bir daha tekrarlanmasına izin vermemeliyiz. Saddam'ın Irak halkı üzerindeki kuşatmasını kaldırma kararlılığımızı sürdürmeliyiz. Irak'ın uluslararası topluma tam üye ve ortak olarak dönüşünü sevinçle karşılayacağımız günün gelmesi için çaba harcamalıyız.

EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler