The Others"Seks kulüplerini severim"

"Seks kulüplerini severim"

06.12.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

"Seks kulüplerini severim"

Seks kulüplerini severim
6 Aralık 1998
Seks kulüplerini severim

Geçtiğimiz Pazartesi Yasemin'in Penceresi'nde, programın konuğu Tanju Çolak ve eski bir takım arkadaşı Samsunspor'da kendi hallerinde bir futbolcuyken, Tanju'nun daha o zamanlar sevgili olmayı hayal ettiği ünlülerden söz ettiler. Biri tahmin edebileceğiniz gibi Hülya Avşar'dı. Öbürü ise (sıkı durun) Füsun Önal. Biz '70 doğumluların şöyle böyle bildiği ama biraz daha eskilerin "o zamanların en dekolte, hareketli ve muhtemelen vaatkar sanatçısı" olarak kabul ettikleri Füsun Önal. Olabilir, ben kaçırmışım. En son kitabını (Hayat Bir Utanmaz Kitap/ İnkılap Yayınları) elime alıp şöyle bir göz gezdirdiğimde "Aslında ikisi de birbirini istiyordu. Gerçek olan buydu. Alberto; Romalı efsanevi kahraman Horatius'un dediği gibi 'tepeye yeni dikilmiş fidan' misalı 'dikilmişti'. Sibel de 'nemli, bereketli toprak gibiydi. Yüreği azgın dört nala koşuyordu.' Muhteşem otelin asansörüne bindiklerinde, Alberto birden sarılıp öpmeye başladı Sibel'in dudaklarını. Bir eli Sibel'i sarmış, kalçalarının üzerinde geziniyor, diğer eli de Sibel'in silikonsuz ve hala diri olan göğüslerini keşfediyordu," diye bir bölümle karşılaşınca kitabı bir solukta okudum.
205 sayfa içinde özetle bir kısmı uzun senedir evli, bir kısmı okulu bitirmiş hayata atılmaya başlayan hevesli gençlerden oluşan 6-7 kişinin başından geçenler anlatılıyor. Ne var ki son derece uçlarda ve abartılı bir şekilde...

Bu kadar da abartılmaz
Çok zengin ama kocasıyla mutsuz olan bir kadın (Hande) kendini seks kulüplerine atıp adam kaldırıyor, mutlu bir evliliği olan adam (Vedat) karısını (Sibel) terk edip lezbiyen kızının (Selin) aşık olduğu kızla (Hazan) evleniyor. (Karıştıysa tekrar yazabilirim.) Karısı kızını anlamak için kendini acayip ilişkilerin içine atıyor. Büyük penisli, yakışıklı ve yeni evli Hakan erkeklerin kadın kılığına girip dolaştığı "Değişim Kulüplerine" takılıyor ve sonunda olanlar oluyor.
Kitap böyle sıradan! olaylarla bir gecede bitiyor. Küçük çapta bir şok yaşayabiliyor ve "Yok artık bu kadar da olmaz," diyebiliyorsunuz.
İşte Füsun Önal'ın da yapmak istediği buydu. "Bu kitapta bilerek her şeyi abarttım. Bu tip olaylar tabii ki yaşanıyor ama birbirine bu kadar bağlı değil. Türk toplumu "ar"lı bir toplumdu ama artık adabına göre davranmamaya başladık. Görsel ve yazılı basın vasıtasıyla da arsız yaşam daha da ilgi çeker hale geldi. Marjinal yaşam prim yapar oldu. Kimse yaşadığı şeyi kendi evinin içinde yaşamaz oldu. Böyle olunca sınırları aşmaya başladık. Kitap dikkat çekiyor değil mi, acıtıyor değil mi? Umarım bu sona gelmeyiz." Kitabın kapağında "Çocukların ulaşılamayacağı yerde saklayınız," yazıyor. Bu zamandaki cin gibi çocuklar için öyle bir yerin olmadığını söyleyen Önal televizyonların yaptığıyla dalga geçtim diyor: "19.00 haberlerinde yayınladıkları bir haberi 'çocuklara izlettirmeyin' diyorlar. Bu mümkün mü? Füsun Önal hayatta her şeyin yaşanabileceğini ama kişinin otokontrolüyle bir sınır belirlemesi gerektiğine inanıyor. (Kendisi ortanın biraz solunda.) Kitapta da bu dengeyi sağlamak için koyu karakterde "düzgün ve düzeyli" mesajlar vermiş, ünlü filozof ve yazarlardan alıntılar yapmış. Yani okura hem uç noktaları hem de olması gerekeni göstererek kendi sınırlarını çizmelerini önermiş. Kitabın kahramanlarından lezbiyen Selin, ailesine rahatlıkla durumunu açabiliyordu. Bu durum Önal'ın şimdiki gençlerde kıskandığı ilk noktalardan biri (Bir diğeri de giyim ve teknoloji konusunda büyük imkanlar içinde doğuyor olmaları ki bunun konumuzla bir alakası yok). "Şimdiki gençler kişiliklerini ailelerine kabul ettiriyorlar. "Ben ilk regl olduğumda anneme 'ben bir şey yapmadım' diyerek korka korka söylemiştim. Onunla cinsellik hakkında hiç bir şey konuşmamıştık. Ben yine de şanslı bir kadınım ki ilk kocam (Atilla Özdemiroğlu) bana öğretti. Bunu da ikinci kocam (Tunç Başaran) söylemişti. 'Sen çok şanslı bir kadınsın. İlk kocan sana her şeyin doğrusunu öğretmiş', demişti."
O şanslı, fakat kitaptaki karakterlerin hepsi şanslı değil. Gerçi Hande ve Aysun aranan (hatta kaşınan) kadınlar durumunda. Fakat bazı kişiler de kader kurbanı olabiliyor. Kitabındaki Mirelle de böyle biri onun gözünde. Kocasının kötü davranışları yüzünden lezbiyen olmuş bir kadın. En çok da ona üzülmüş Füsun Önal karakterler arasında. Maddi olanakları ve gezip görebilme şansı ile de Hande'nin yerinde olmak istemiş.

Bol bol geziyor
Aslında Füsun Önal da bol bol geziyor. Evin her tarafı gittiği ülkelerden topladığı küçük tabaklar, objeler, mumlar, tütsüler, heykelciklerle dolu. En son da Endonezya'yı görmüş. Koltuklar oradan aldığı örtülerle kaplı. Evde 3 tane de kedi var. Mutfak da kırmızı fayanslarla kaplı. Değişik bir havası var.Girişte kendi çektiği resimler yer alıyor. Füsun Önal'ın bu dokuzuncu kitabı ama bir sürü de resim sergisi olmuş. Çevre dostu olduğu için resimlerinde hiç yetişkin insan yok. Çünkü yetişkinlerin doğaya zarar verdiğine inanıyor. Bütün kitaplarındaki karakterlerin ortak noktası da sigara, alkol sevmemeleri ve çevre dostu olmaları. Son bir sene içinde 133 konser veren, ama şu sıralar müziği gündemde olmayan sanatçının yakında Major Plak'dan 2 kasetlik bir toplaması da çıkacak.
Çaktırmadan bir sürü şeyle uğraşıyor Füsun Önal. Zaten çalışma masasının yanındaki duvar küçük sarı post-itlerle dolu. Üzerlerinde de randevular, planlar var.
Kafa yediren bir tempo...

Füsun Önal'dan seks kulüpleri kılavuzu
Yurt dışında her türlü seks kulübüne giden Füsun Önal meraklıları için küçük bir kılavuz hazırlamamızı sağladı. İşte "oraları"...
"Çok şık ve pahalı olanlarının yanı sıra batakhane gibi olanları da var.
Şık olanlarına tek başıma gidebilirim ama adice olanlarına gittiğimde ya sevgilimin ya da arkadaşlarımın yanımda olmasını isterim. Sadece kadınların, erkeklerin ya da transeksüellerin şov yaptıkları kulüpler kadar hard seks ve orgy (grup seks) yapılan gösteriler de var. Berlin'de bir kere sadece zenci eşcinsellerin olduğu bir bara girmiştim. O kadar kötü baktılar ki hemen kaçtım.
Her kulübün farklı giriş şartları vardır. Bazıları tek başına kimseyi almaz. Bazılarına girmek için tanıdık birisinin olması lazım. Verirsin kapıda paranı ve içeri girersin. İçkini içer, istediğin zaman da gidersin. İstemediğin sürece yanına kimse yaklaşamaz, bir terslik olmaz. Teklif etseler bile 'No thanks' dersin biter. Buralarda kazıklanmak mümkündür. İnsanlar çirkin çıkar. şov bir şeye benzemez, anormal pahalı olur.
Bir kere müthiş şık, ve bakımlı transeksüellerin olduğu bir kulübe gitmiştim. Tabii kocamanlar, sahneyi göremiyorum. Barın arkasındaki kişi bana yardım etti. O şıkıdım kadın kıyafetleri içinde geldi beni iskemlemle birlikte taşıdı; sahneyi görebileceğim açık alana götürüp koydu. Program bitince tempo tutup şarkıların hepsini söylediğim için bu işin içinde olan şov ekibinden biri yanıma geldi. Sohbet ettik. Türkiye'den olduğumu söyleyince "Zeki Müren" diye bağırdı. Barın sahibi geldi. 50'li yıllarda Kervansaray'a program getirirmiş ve o dönem Zeki Müren'le tanışmış.
Hayatın içinde bunlar da var ve ben seyretmekten zevk alıyorum."

EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler