The Others SEN KANTİNİ BİLMEZSEN, BU NİCE OKUMAKTIR?

SEN KANTİNİ BİLMEZSEN, BU NİCE OKUMAKTIR?

02.05.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Diploman hangi kantinden

SEN KANTİNİ BİLMEZSEN, BU NİCE OKUMAKTIR




Sibel Arna
SEN KANTİNİ BİLMEZSEN, BU NİCE OKUMAKTIR
Üniversite hayaliyle sınavlarda ter döken yüzbinlerce gencin dikkatine: Kantin ortamına girmeyenler fakültelerinden eksik donanımla mezun olurlar. Sinan Biçici Siz bu satırları okurken bir buçuk milyon genç insan, yaşamının birkaç yılını belirleyecek bir sınavda ter döküyor olacak. Her nereyi kazanırlarsa kazansınlar, talebesi olmadan geçemeyecekleri bir bölümü, kantinleri tanısınlar istedik. Üniversite kantinleri fakülte hayatında çok şey öğrenecekleri çok önemli bir mekan. Ülkenin bilmem hangi köşesinden gelmiş insanlar ilk defa kantinde tanır üniversite yaşamını. Cepleri ilk defa bu kadar para görmüştür, ilk defa burada öğrenirler ekonominin anlamını. Yenilenen gardıroplarla arz - ı endam eylemenin yeri de burasıdır. Üniversiteye hazırlandıkları zaman rehberlik uzmanlarının "Aman evladım aşktan meşkten uzak durun," öğütlerinden sonra aşka vize çıkmıştır. İlk kesişmeler burada yaşanır. Sonra bakışmalar bir ilişkiye dönüştüğünde amfide planlanan kavgalar gene kantinlerde yapılır. Köşeden bir masa seçilir ve "ilişkide özgürlük" tartışılır. Araya giren insanlarsa dostluk sınavını verirler o kritik anda. Yıllar sürecek dostluklar kantin masalarında çay yudumlarken şekillenir. Derslerden birkaç saat önce hakim bir masaya konuşlanıp kalabalıklaştıkça çevre edinilir. Kantinin müdavimlerinin yakini olmaksa ayrıca önemlidir. Olay bundan ibaret değil. Aslında ders çalışmak için de dizayn edilmiştir kantinler. Haftalarca öğretilmeye çalışılan dersler burada her nasılsa bir saat içinde halledilir. Sınavdan hemen önce hiç bir şey bilmiyorum diye derdine derman arayanlar bir saatte sınavın kurdu olup çıkarlar. Anne babasının yanında etliye sütlüye karıştırılmayan çocuklar dünyada siyaset diye bir şeyin varolduğundan gene kantinlerdeki eylem planlarında haberdar olurlar. Bunu herkes bilir. Kantinde yaşananlardan bihaber olanlar fakülte hayatından eksik ayrılırlar. Bugün geleceğini tayin edecek çiçeği burnunda üniversitelilere bunu hatırlatmaktan ibaret kelamımız. Fakülteden mektepli ayrılınır, kantindense alaylı... İşte yurdumdan kantin manzaraları. Ümit Kaya: Anadolu Üniversitesi, 1986 - 90.
Dersliklerden uzakta yemyeşil ve bakımlı bir bahçenin içindeki kantinimiz bana göre üniversitenin en güzel yeriydi. Uzun bir koridordan sonra etrafı pencerelerle çevrili olan ana bölüme geçilirdi. Bir anahtar biçiminde dizayn edilmiş olan kantinin mimarı dünyayı oradan algılayabileceğimiz mesajını veriyor gibiydi. Orta Anadolu'dan gelen insanların çoğunlukta olduğu üniversitede, insanlarla iletişim kurabilmeyi burada yani bu kantinde öğrendim. Selim Çiçekdaş: Niğde Üniversitesi Ulukışla M.Y.O, 1998 - 99.
Çoğu üniversite kantininde solcuların ve ülkücülerin masası varken bizim kantinde ayrıca hemşehrilik esaslarına göre de ayrılmış masalar var. Adanalılar, Mersinliler, Diyarbakırlılar, Mardinliler hep birarada olurlar. Siyah kumaş pantolonlarının altına beyaz ayakkabı giyen bu arkadaşların en gözde aksesuvarları altın künye ve kolyelerdir. Her yerde olduğu gibi ülkücü arkadaşların da bir masası var. Reislerinin etrafında saygıda kusur etmeden oturan bu arkadaşlar her gün saat beş buçukta gelen solculara ters ters bakmak için beklerler. Müzik dinlemek, TV seyretmek ve müzik aletiyle girmek yasaktır. Top sakallı, küpeli ve uzun saçlı olarak kantine girmenin de yasak kapsamı içinde olduğunu söylemeye gerek yoktur sanırım. Selim Biçer, ODTÜ 1992 - 1998.
ODTÜ'de iki tür kantin vardır demek yalan olmaz. Hamburger ve iskambil mekanı olan ciks kantinlerle solcuların mekan tuttuğu kantinler.
Çoğunlukla uzun saçlı, sakallı tipik solcuların devamlı olarak konuşlandığı beşeri kantini hem üniversitenin hem de ülkenin genel durumunun tartışıldığı en önemli stratejik noktaydı. Her şey orada başladı. Solcuların siyaset mekanı, rektörlük tarafından bilgisayar mekanına dönüştürülünce olan oldu. Bir gece gizlice soyulunca zanlı olarak görülen rektör "hırsız rektör bisküvimizi çaldın, geri ver" nidalarıyla geniş çaplı protesto edildi. Yemekhane boykotu biçiminde gelişen olaylar ders boykotuna dönüşmeden engellenebildi. Gelişen olaylar kantinin öğrenciler tarafından ne denli önemsendiğinin kanıtıydı. Bunu geç de olsa öğrendiğine sevinen biri de rektördü. Geleneksel kantinlere alternatif olarak konuşlanan Mc Donald's ise "Go Home" sloganlarıyla ve yoğun protestolarla karşılanmıştı. Bugün hala bir "abide" olarak varlığını sürdürüyor. Mefaret Aktaş: Marmara Üniversitesi, 1992 - 95.
Devam ettiğim '92- '95 yılları arasında Fransızca Kamu Yönetimi Bölümü kantini dünyanın en ilginç kantini sayılabilirdi. Zira bu bölümün öğrencileri kantinin kapısından çıkar çıkmaz karşısında gördüğü Taksim - Kireçburnu otobüsü şoförüne "Abi, bir dakika bekle, arkadaş çayını alıyor," deme yetkisine sahipti. Pek başka kaygıları da olmazdı. Okul, Tarabya'da deniz kenarında bir köşkte olması nedeniyle her zaman parti yapmaya, güneşlenmeye, denize atlamaya, hatta balık tutmaya uygun bir okul olmuştur. Türkiye'de uğraşsanız bile asla kavga çıkaramayacağınız tek sosyal bölümdü sanırım... Yabancı dille eğitim yapan sosyal bölümlerin kantinleriyle, yerli sosyallerinki büyük farklar arz eder. Bazı üniversite kantinlerinde sandalyelerin uçtuğu saatlerde bizim okulda parti yapılır, Avrupa ve Amerika'da olup bitenler konuşulur, hangi Fransız asistanın doğu ülkeleri konusunda daha bilgili olduğu tartışılırdı. Ben bu ülkede olanları açıklayabilmek ve iç huzura kavuşabilmek için yurtdışında olup bitenleri de izlemem gerektiğini bu kantinde öğrendim. Dilara İnsel: Boğaziçi Üniversitesi, 1986 - 92.
İki senelik bölümü ferah ferah okuduğum yıllarda BÜ nüfusu temel olarak iki cepheye ayrılırdı: Sosyete kantini tikileri ve orta kantin solcuları.
Müdavimler "diğer kantin"i yok sayarlardı. Seninki olmayanına götürülürsen (böyle bir şeye altı yılda hiç tesadüf etmedim) sırıtır, hemen teşhis edilirdin. Sosyete kantininde diyet kola, orta kantinde ise çay içilirdi. Birinde Louis Vuittin çanta ve Levi's 501, diğerinde ise heybelerle pırtık kazaklılar vardı. Sosyetede bir kavanoz jöle boşaltılmış kafalar, ortada ise bol yağlı ve vahim saçlar görülürdü. Seçme ve seçilme faaliyetleri burada gerçekleşirdi. Kantinine (ve ayakkabısına) göre adam seçmeyi kantin ve çevresinde öğrendim. Yıllar süren sistematik çalışmalar neticesinde tavladığım eski Boğaziçili'nin müdavim değilse de orta kantine sık uğrayan bir adam olması hayatın cilvesi ya da ta kendisi olsa gerek.

İlke Gürsoy: İstanbul Üniversitesi, 1994 - 98
Küçük Emrah'ın, önündeki merdivenlerinden elinde T cetveli ile indiği, İstanbul Üniversitesi'nin Beyazıt kampüsünü bilirsiniz; siyasi olarak "hassas" bir bölgedir. İngilizce İktisat Bölümü öğrencilerinin devam ettiği kantin birkaç afiş hariç, farklı, hatta "hafif" kabul edilebilir. Türkçe İktisat Bölümü'nün kantini zaman zaman Hukuk ve Siyasal öğrencilerini de ağırladığı için daha bir "oturaklı" görünür daha ilk bakışta.
Ortalama bir üniversite öğrencisi derslere doğru düzgün girmez, sınava yarım saat kala "damıtılmış" bilgileri kantinde çay ve sigara eşliğinde alır. Yani orası vakit geçirme mekanı değil, tam anlamıyla bir bilgi yuvasıdır. Hele vize ve final dönemlerinde uğultu sizi metreler öteden karşılar. Tabii ki kantin öğrenciyi hayata da hazırlar. Örneğin ben, selamlaşmak istemediğim birisiyle göz göze gelmeme taktiklerini neredeyse gün boyu süren kantin muhabbetleri sırasında öğrendim.