The Others Tayyip Erdoğan'ın yakın çevresinden FP'ye eleştiri

Tayyip Erdoğan'ın yakın çevresinden FP'ye eleştiri

19.06.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Tayyip Erdoğan'ın yakın çevresinden FP'ye eleştiri

Tayyip Erdoğanın yakın çevresinden FPye eleştiri


Hoca kendini yineliyor ama yenilemiyor


Naki Özkan


Yazar Ömer Çelik İstanbul Büyükşehir eski Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yakın çevresi içinde yer alan ve onun danışmanlığını yapmış olan bir siyaset bilimci. Çelik'le FP'nin 18 Nisan seçimlerinde aldığı sonuç, FP'de Erbakan ve Tayyip Erdoğan faktörü üzerine konuştuk.

*FP açısından 18 Nisan seçim sonuçlarını değerlendirir misiniz?
Fazilet Partililerin "28 Şubat ve medyaya rağmen bu aldığımız oy başarıdır" demelerini inandırıcı bulmuyorum. FP, 28 Şubat'ın arkasına sığınamaz. FP, Türkiye'yi idare edebilecek reflekslerden yoksundur. Bu reflekslerin partiye kazandırılması konusunda da uzaktan kumandalı bir blokaj var. FP, Türkiye'yi sevk ve idare edebileceği ve demokratik teamüllere bağlı kalacağı konusunda inandırıcılığa sahip olamadı.

*MHP de Türkiye'yi idare edebilecek reflekslere sahip gözükmüyordu ama oylarını artırdı...
FP, çevredeki demokratik, dini ve kimlik taleplerinin merkeze taşınmasının rüzgarıyla, toplumsal talepleri siyasete dönüştürme iddiasıyla geldi. MHP ise kimin geleceğine değil de, kimin gelmeyeceğine dair oy atıldığı bir ortamda, siyasetin bitmesiyle ortaya çıkan vakumdan çıktı. FP'de halkın siyasete ilgisi, MHP'de ilgisizliği vardı.

*Bazı siyaset bilimciler FP'nin "millici değil ümmetçi" olduğu ve "muhafazakarlıkla çakışamaması" yüzünden oy kaybettiğini düşünüyor...
Halkın "Bu millidir, şu gayrı millidir" diye bir kategorizasyon içinde hareket ettiğini söylemek zor. MHP'nin kitapçıklarına bakın, son derece acemice hazırlanmıştır. MHP, programına ikna ederek halkla ilişki kurmadı, siyasetteki arayışların adresi olarak ortaya çıkmadı, yükselişi halkın siyasetten soğumasına denk düştü.
28 Şubat sürecinde Devlet Bahçeli çok usta bir şekilde sustu. Ecevit ve Bahçeli'nin geldikleri nokta siyaset yapmama sayesinde elde ettikleri bir noktadır.

*FP, RP oylarını, "siyasal İslamcılığa verilmiş oy" zannederek bir hata yapmadı mı?
FP kurmaylarının önemli bir kısmı da, aldıkları oyun siyasal İslamcılığa verilmediği görüşündeydi ama bu oyların siyasal İslam'a verilmiş oylar gibi algılanmaması konusunda herhangi bir tartışma başlatmadılar. "Siyasal İslam nedir", bunu da tartışmadılar. Halbuki, en çok konuşulan kavramlardan birisiydi siyasal İslam. FP, başkalarının kendisini tanımlaması teşebbüslerine karşı da son derece teslimiyetçi davrandı.

*Erbakan ve Erdoğan'ın politikanın dışına atılmasının, FP'nin oy kaybındaki payı nedir?
FP, mitinglerde geleneksel bütün argümanlarını kullandı. Ama alanlarda en ufak bir kıpırtı ve heyecan oluşmadı. Ancak, miting hatibi meseleyi Tayyip Erdoğan'a getirince, alan çoşkulu bir parti mitingine dönüşüyordu. Hatta bazı parti sözcüleri "Bu seçimlerde Tayyip Erdoğan'ı istismar ederek oy toplayacağız" demişti. Bu seçimlerde FP'nin elinde Tayyip Erdoğan dışında halka götüreceği hiç bir mesaj yoktu.
Seçim sonrasında Erbakan'a atfedilen şöyle bir söz ortada dolaştı: "Ben resmimi gezdirseydim daha çok oy alırdım." Ancak, bu seçimlerde FP'nin en az oy getiren argümanı Erbakan oldu. Mitinglerde, "Erbakan'ın yasağını kaldıracağız" denildiğinde ilgi görmedi ama "Tayyip Erdoğan'ın yasağını kaldıracağız" sözü çok büyük ilgi gördü.
Seçmen, "Bunlara oy verirsek boşa gider. Çünkü, bunlar kendi başlarına dirayet sahibi değiller. Erbakan tarafından uzaktan kumandalı olarak yönetiliyorlar" diye düşündü. Tayyip Erdoğan başkanlığında FP seçimlere girseydi MHP'nin bugünkü duruma gelmesi çok zor olurdu.

*Tayyip Erdoğan FP kadroları üzerinde çok etkili gözükmüyor. Yeni bir parti de kuramayacağına göre, ne bekliyorsunuz?
FP'de tek tek kişilerin iradesi Tayyip Erdoğan'ı gösteriyor. Ama toptan grup iradesi olarak baktığımızda ise Erbakan çıkıyor. Erdoğan yeni bir parti kurar mı, kurmaz mı bilinmez. Eğer, FP kadroları kendi içinde bir değişim sağlayamazsa, o dar kadro anlayışı içinde küçülmeye rağmen siyasete devam ederlerse, Erdoğan'ın FP içinde kalması mantıklı görülmeyebilir. Ama her halükarda o, daha bütünleştirici, toparlayıcı bir rol oynamak isteyecektir.
Türk siyasetinde inişe geçmiş bir partinin düzenlemeler yapmadan yükselişe geçtiği çok az görülmüştür. Bu düşüşte Hoca'nın geleneksel tepkisi, birtakım değişikliklere gitmek yerine partiyi daha da sıkmak olacaktır. Hoca partiye daha çok el koyacaktır.
Hoca'nın pozisyonu soğuk savaş öncesi dünyanın aldığı şekil gibi bir şey. Halbuki o şekil gitti. Hoca hala pozisyonunu koruyor. Hoca'nın pozisyonu yineleniyor ama yenilenmiyor. Bu tavrın artık çok müşterisi olamaz.

*FP ne istiyor?
FP oy istedi ama oyu neden istediği belli değildi. Bir "Tayyip Erdoğan'ı kurtaracağım" diyebildi. Başörtüsü sorununu, ekonomik meseleleri çözmekten uzak görüldü. Dış politika anlayışında bir ileri bir geri gitti. FP tamamen yasaklı Erbakan'ın kişisel kariyerine kendisini endekslemiş parti görünümü verdi, veriyor.

*FP içinde farklı sınıfsal çelişkiler yok mu?
Sadece FP'de değil genel olarak İslami çevrelerde bir farklılaşma var. Örneğin, başörtüsü mağduriyeti eşit olarak paylaşılmıyor. Bazı insanların eğitim ve kariyerlerine zarar gelirken, diğerleri başörtüsünü çıkarmıyor ama gidip yurtdışında okuyabiliyor. Tatil yapma kültürünün başlaması gibi gittikçe hayatın diğer alanlarına yayılan bir hayat tarzı farklılığı oluşuyor. Eskiden bazı İslamcı sitelere sıkışılırdı. Zengin bir müslüman ile zengin bir laik arasındaki farklar gittikçe azalırken, zengin bir müslümanla fakir bir müslüman arasındaki farklar gittikçe çoğalıyor.
Millete hitap etme, milletin derdiyle dertlenme siyasi çizgisi, tamamen devlete dönük, dengeleri gözetmekten toplumsal telepleri görememe düzeyinde bir siyaset dönüştü ve bu siyasi çizgi gittikçe ayrışarak FP içinde yer alıyor.