The Others Toz ve duman

Toz ve duman

15.07.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Toz ve duman

Toz ve duman



Herkes siyasete kilitlendi. Siyaseti sevenler de, sevmeyenler de. Okurlar için hareketli bir dönem. Tıpkı 11 Eylül günlerinde olduğu gibi, bu tür çalkantılı süreçlerde içerikle ilgili tepkiler azalıyor. Çünkü toz duman arasında ortaya çıkan resmi görebilmek daha önemli.
Gazeteci için verimli, ama bir o kadar da yorucu bir gündem. Çok parçalı ve olağanüstü karmaşık bir denklemi yerli yerine oturtup, anlaşılacak hale getirmek, böyle günlerde gerçek bir sınav. Bilinmeyenleri ortaya koymak ve doğru soruların peşine düşmek doğru yanıtlar ve sağlam bilgiler isteyen okur için büyük önem taşıyor.
Gelen şikayetlerin bir bölümü - bu tür dönemlerde sıkça rastladığımız gibi - siyasette saf tutan sadık Milliyet okurlarından geliyor. Onların da büyük bir bölümü şu sıralarda filanca veya falanca köşe yazarının "siyasi pozisyonunu" ya övüyor ya da yerin dibine batırmakla meşgul. Oysa, yorum ve ağırlıklı olarak kişisel yorum içeren analizler, haberlerden farklı. Bunlarda hükümetin akıbeti veya yeni siyasi şekillenmelerle ilgili "gelişmenin ötesine geçen" veya "geleceğe ilişkin tahmin ve temenniler içeren" bölümler elbette ki olabilir. Bu okurlar sadece görüşleri sorguluyorlar. Hakları var, ama tepkileri sadece siyasi tartışmanın parçası olarak kalabilirler.
Önemli olan haberlere ilişkin tepkilerin yoğun olup olmadığı. Partizan olarak görülebilecek kesimler de dahil, genelde haberlerle ilgili dişe dokunur bir eleştiri yok. 11 Temmuz tarihli Lider Cem manşeti ve haberi dışında.
Orada da görüş şu: "Bu manşetle bir özlem dile getiriliyor. Ecevit’e açıkça haksızlık ediliyor.." İkinci cümleyi anlamak zor. Birincisindeki iddia da, "böyle bir gelişme yok" demeye geliyor ki, bu da doğru sayılmaz. Çünkü, 10 Temmuz gününden itibaren Cem’in "yeni oluşum" liderliğine soyunacağı belli olmuştu. 11 Temmuz’un manşetine bu liderlikle ilgili haberin oturması da yanlış değil.
n Bu eleştiriyi son haftalarda peş peşe, farklı okurlardan aldığım için sizlerle paylaşıyorum. Adviye Erman, mektubunda şöyle yazmış:
"Milliyet’in pazar ekinde bir yemek sayfası var. Bu sayfada sürekli olarak Güngör Uras’ın resminin altına Ali Rıza Kardüz ismi yazılıyor. Artık dayanamadım, size başvuruyorum. Ya Ali Rıza Kardüz ile Güngör Uras ikiz kardeş, ya da bu sayfayı düzenleyenler olağanüstü dikkatsiz. Bu ısrarla yapılan yanlışın artık düzeltilmesini talep ediyorum."
Erman, mektubunun altına bir de not eklemiş.
"Acaba Güngör Uras gazetesinin pazar ekini okumuyor mu?" diye soruyor.
Yorum: Pazar ekini okuduğundan emin olabilirsiniz. Uras, pek çok kişi bilir, basında farklı isimler kullanarak yazılar yazar. Örneğin, Dünya gazetesinde Tevfik Güngör adı ile yazar, Uras’ın yemek yazıları için seçtiği takma isim ise Ali Rıza Kardüz. Elbette, bunu bilmeyen okurların böyle sorması da çok doğal.

Okurlar haberlerdeki bilgi hatalarına gösterdikleri titizliğin fazlasını köşelerde yer alanlara da gösteriyorlar. Bir eleştiri, 11 Temmuz tarihli Haberiniz Var Mı? köşesindeki bazı alrıntılarla ilgili.
Murat Soydan şöyle yazmış: "Sayın (Yılmaz) Çetiner’in 11 Temmuz tarihli ‘Ecevit 88 yaşındaki lideri İnönü’yü nasıl devirdi’ başlıklı köşe yazısında DSP’li bakan Hasan Gemici’nin Bartın’a gidip seçmenleri önünde onların izniyle istifa ettiği yazılmıştır. Oysa Hasan Gemici Zonguldak milletvekilidir. İstifasını Zonguldak’ın ilçesi olan Çaycuma’da seçmenleri önünde açıklamıştır. Konuşmasında daha önce Zonguldak’ın ilçesi olan, sonra il yapılan Bartın ve Karabük halkına da verdikleri destekten dolayı teşekkür etmiştir."

Esra Yanık, İzmir Konak ilçesinde oturuyor. Dağıtım mağduru. Notunu aktarıyorum: "Benim şikayetim her perşembe hasretle beklediğim kültür sanat ekinizle ilgili. İki haftadır bayiiye gidiyorum ve gelmediğini söylüyor. Bu konuda gerekli tedbirleri alırsanız, bir okurunuzu çok sevindirmiş olacaksınız."
Milliyet’in 5 Temmuz tarihli bir haberine ilişkin okur tepkisi, bir şikayet değil. Tersine, uyarılar da içeren bir övgü notu.
Ali Rıza Saral’ın yazdıklarını aktarıyorum:
"Haberinizdeki, pilotların FM radyolardan rahatsız olduğu şeklinde yer alan haber çok çok önemli. Benim eleştirim, bu haberin üzerine daha fazla gidilmesi gerektiği. Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü (ICAO) veya EUROCONTROL gibi gibi kuruluşlara telefonla bildirip benzer durumdaki şehirlerde ne yapıldığı öğrenilebilir. Haberin bir diğer önemi, DHMİ veya THY pilotlarının sorunu açıkça basına duyurmaları. Normalde böyle bir şey örneğin Almanya’da olsa ilgili radyo geçici olarak kapatılır, banka kredisi verilip FM filtresi takması sağlanırdı. Devletin 1 hafta içinde halledebileceği bir radyo kapatma işleminin yapılamadığı, hava trafik kuruluşu tarafından resmen açıklanıyor. 5 yıl hava trafik kontrolünde mühendislik yapmış bir kişi olarak bu haberden benim anladığım, Istanbul semalarında iyi gitmeyen bir şeylerin olduğudur. Hava trafiğimiz Avrupa’da en hızlı artan trafik. Şahsi kanaatim, Istanbul üzerinde en geç beş yıl içinde büyük bir felaketin olacağıdır. Milliyet bu haberi vermekle büyük hizmet yaptı. Lütfen arkasını takip edin. Kötü şeyler olduğunda hiç değilse görevimizi yerine getirdik, dersiniz."