The Others Türbanlı öğrencilere destek azalıyor

Türbanlı öğrencilere destek azalıyor

12.10.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Türbanlı öğrencilere destek azalıyor

Türbanlı öğrencilere destek azalıyor


İslamcı hareket üzerine araştırma ve incelemeleriyle tanınan gazeteci Ruşen Çakır, türban olayının ortaya çıkışından bugüne evrimini yorumladı.


       Türkiye'de İslami hareketin yükselişine paralel olarak 1980'lerin ortalarından itibaren bir avuç üniversiteli kız "türban" olarak adlandırılacak yeni bir kıyafetle ortaya çıktı. Vücut hatlarını belli etmeyecek şekilde pardesü giyiyor ve başlarını şık örtülerle örtüyorlardı. Bu "ğrenciler ailelerinin, yakın çevrelerinin, kimi zaman da bağlı bulundukları İslami cemaatlerin arzu ve onayı hilafına, hatta kimi durumda onlarla çatışarak bu şekilde okumak istediklerinde "türban - kendi deyimleriyle başörtüsü - sorunu" patlak verdi.
       Böylece türbanlılar, sadece devlete değil, bir dizi geleneksel kültürel ve toplumsal iktidara, tabii bu arada İslami harekete tam anlamıyla hakim olan "kadın düşmanı" zihniyete de kafa tutuyorlardı.
       Fakat bu uzun sürmedi, feminist görünümler almaya başladığı anda erkek İslamcılar bu harekete müdahale etti. Örneğin kız "ğrenciler ne tür eylemler yapacaklarını tartışırken, İstanbul Üniversitesi önünde bir grup İbdacı erkek ilk imza kampanyasını başlatmıştı bile; kızlar da uzaktan onları alkışlıyordu.
       Erkek İslamcılar kız "ğrencilerle "dayanışma içinde" olduklarını söylüyorlardı; fakat büyük bir hızla türban hareketini tam olarak denetimlerine aldılar. Bu amaçla hareketin içindeki kadınlıkla ilgili tüm ögeleri titiz bir şekilde ayıkladılar, onu basit ve düz bir siyasi şantaj aracına dönüştürdüler.
       Gerek toplum genelindeki, gerekse de İslami kesim özelindeki erkek egemenliğine karşı çıkacak gücü kendilerinde bulamayan kız "ğrencilerin büyük kısmı kaderlerine boyun eğip, bir direnişin öznesi olma fırsatının ellerinden alınmasına ses çıkarmadılar. Bu noktada İslamcı olmayan hemcinslerinden, bir -iki ufak istisna sayılmazsa, hiçbir destek görmediler.
       Aksine kadın sorunlarına sahip çıkma, hatta feminist olma iddiasındaki birçok kadın onların, çok kısa sürede İslamcı erkeklerin boyunduruğuna girmesini normal buldu; hatta kimi durumda sevinçle karşıladı.
       Türban eylemini başlatanlar içinden çok küçük bir grup, herşeye rağmen feminist yaklaşımlara yöneldi; erkeklerin mutlak hakimiyetindeki düz bir ideolojik eyleme dönüşen türban hareketinden uzaklaştı; hatta aralarından başlarını açanlar da çıktı.

Türban modası

       1980'lerin sonlarına doğru üniversitelere türbanla girmenin büyük ölçüde yasallaşması - en azından meşrulaşması - hareketin içindeki son feminizan ve direnişçi ögeleri de yok etti. Başlangıçta ailelere rağmen örtülen türban artık onların telkini, hatta çoğu durumda zoruyla takılır oldu. Yalnızca politik olarak İslamcı olanlar değil, biraz muhafazakar yönleri olan baba, koca ve abiler - örneğin Ülkücüler - genç kızları "türban"a yönlendirmeye başladı. Bunun sonucunda türban, özellikle metropollerin varoşlarındaki Sünni muhafazakar ailelerin kızlarının üniformasına dönüştü.
       Türbanın neredeyse bir moda halini almasında, aynı dönemde İslamcılığın en gözde ve en tehlikesiz akım olmasının da önemli bir rolü vardı. Nitekim RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan'ın bu dönemde ettiği "Rektörler başörtülü kızların önünde selam duracak" sözleri büyük alkışlarla karşılanmıştı.

28 Şubat dersleri

       Ama galiba bu sözler sonun başlangıcına işaret ediyordu. Önce Erbakan başbakan oldu, sonra askerler rektörlere "irtica brifingi" verdi; yani 28 Şubat süreci başladı. Bu süreç, Türkiye'deki "profesyonel İslamcılar"ın - ki ezici çoğunluğu erkektir; kadını ve erkeğiyle tümü kadın düşmanıdır - sistemle gerçek anlamda hesaplaşma konusunda ellerine geçirdikleri bir dizi fırsatı teptiğini, yedikleri şamar karşılığında öteki yanaklarını çevirdiğini bir kez daha gösterdi.
       Bunlar mevkilerini, maaşlarını, k"şelerini kaybetmemek uğruna 28 Şubat sürecinde yelkenleri kısa sürede suya indirdiler. Her türlü hakareti sineye çekip, her türlü yaptırımı itirazsız kabul edip, sürekli frene bastılar. Ama iş başörtüsüne gelince "diren bacım" diye "ğrencileri gaza getirmeyi de ihmal etmediler.

Nafile bir eylem

       28 Şubat sürüyor ve faturasını hala kadınlar ödüyor. Marmara Üniversitesi Göztepe Kampusu önünde geçtiğimiz hafta başlayan türban eylemi bunun açık bir kanıtı. Önce İstanbul Üniversitesi'nde türban eylemi başlamış ve ülke çapında geniş destek bulmuştu. Fakat devletin geri adım atmayacağının anlaşılmasıyla birtakım büyük cemaatler yenilgiyi kabul edip kızların başını açtırdı.
       Ardından Malatya İnönü Üniversitesi'nde patlak veren türban sorununa, bu ilin meşhur "radikal İslamcıları" el attı. Devlet bunların karşısına da terörle mücadele uzmanlarını çıkarttı. Sonuçta eylemler yenilgiyle sonuçlandı. Başlarını açmayanlar okuma haklarını kaybetti; maddi imkanı olanlar özel vakıf üniversitelerine veya yurtdışına gitti.
       Şu an Türkiye'de yalnızca Marmara Üniversitesi'nde eylem var. Geçmişte türban sorununu neredeyse görmezden gelen Fethullah Gülen cemaatine ait Zaman gazetesi de dahil olmak üzere bir kısım İslamcı yayın organı eyleme epey geniş yer ve destek veriyor. Fakat daha ötesi yok.
       "Vatandaş susma, "ğrencine sahip çık" ve "Yılgınlık yok, direniş var" sloganları da eylemci "ğrencilerin aslında ne kadar umutsuz olduklarına birer kanıt. Marmara Üniversitesi bu yıla kadar türbanlıların bir nevi "kalesi" gibi görülüyordu. Rektör Prof. Dr. Ömer Faruk Batırel'in "hoşgörülü" tutumu nedeniyle bu yıl çok sayıda örtülü kız "ğrencinin de bu üniversiteyi tercih ettiği ve türbanlıların sayısının iki bine yaklaştığı ileri sürülüyordu. Ama eyleme katılanların sayısı hiçbir zaman yüzü bile bulmadı. Diğer arkadaşlarının nerede olduğu sorusunu bir eylemci şöyle yanıtladı: "Evlerinde başlarını açmak için psikolojik hazırlık yapıyorlar."
       Türbanlı "ğrencilerin dış desteğinin yok denecek kadar az olduğunu da geçtiğimiz hafta gözledik. Sayıları belki yirmiyi bulan ve sık sık polis tarafından tartaklanıp gözaltına alınan aynı okuldan erkek "ğrenciler ve caddeden geçerken korna çalan bir - iki araba; o kadar.
       Marmara Üniversitesi'ndeki eylem, türbanın artık İslami kesimin reel gündeminden tam olarak düştüğünü gösteriyor. Kaybettikleri kesin olan bir davayı nafile sürdürmeye hiçbir İslamcı yanaşmıyor. Yine de bugünlerini ve geleceklerini riske atma pahasına bir avuç genç kızın eylem yapması birbirinden farklı birçok odağı memnun ediyor. Çünkü bu kızlar, en çaresiz halleriyle bile "İslamcı tehdit"i simgeliyor.