The Others"Türk mafyası, İtalyanların yerini aldı"

"Türk mafyası, İtalyanların yerini aldı"

21.02.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Türk mafyasının böylesine büyük bir gelişme göstermesinin nedeni, İtalyan mafyasının artık uyuşturucu işini bırakmış olması. Silah kaçakçılığı, otel, kumarhane ve arsa işiyle uğraşıyor. Doğan boşluğu Türk mafyası doldurdu.

Türk mafyası, İtalyanların yerini aldı

İspanya'nın ünlü araştırmacı gazetecisi Alvaro Baeza L., istihbarat ajanlarının çıkar kavgalarını anlatan son kitabı Guerra Sucia / Kirli Savaş ile.
ETA, GAL ve mafya üzerine araştırmalarıyla tanınan İspanyol gazeteci Alvaro Baeza L.
İngiliz ve Alman hükümetleri bu durumu bildiklerinden çok sıkı davranıyorlar. Bitirmek için de çok kararlılar. Bunun için Türk mafyası şimdi İspanya'da üslenmeye çalışıyor. Yakında İspanya'nın başı çok ağrıyacak.

Terör ve uyuşturucu konularında Avrupa'nın en ünlü araştırmacı gazeteci ve yazarlarından biri olan Alvaro Baeza L., İspanya'da resmi makamlarca kurulan yasa dışı anti - terör örgütü GAL 'in (Grupo Anti - terorista de Liberasion) ortaya çıkarılmasında büyük rol oynadı. Önce Bask ayrılıkçı terör örgütü ETA'nın oluşumunu ve bugünlere nasıl geldiğini anlatan kitabı ETA yayımlandı. Ardından devletin ETA'yı yok etmek için oluşturduğu GAL örgütünün kirli işlerini gözler önüne seren kitabı yazdı. Bunun hemen ardından uluslararası silah kaçakçıları ile terör örgütleri arasındaki bağları açıklayan kitabı Bula Para Matar / Öldürmek İçin Kurşun ; son olarak da devlet istihbarat ajanlarının çıkar kavgalarını anlatan Guerra Sucia / Kirli Savaş adlı kitabı basıldı.
Baeza'nın pekçok kimsenin uykularını kaçıran kitapları sadece İspanya'da 5 milyon gibi olağanüstü bir satış rekoruna ulaşmış durumda. Ölüm tehditleri aldığı için devamlı yer değiştirerek yaşayan Baeza, şu sıralar Türkiye'yi de kapsayan uluslararası uyuşturucu mafyasının Avrupa'daki örgütlenmesini konu alan kitabı üzerinde çalışmakta. Baeza'nın aynı zamanda Mehmet Ali Ağca 'yı da konu alan Papa'ya Suikast adlı başka bir kitabı daha bulunuyor.
Madrid Autonoma Üniversitesi 'nde araştırma görevlisi olan Mehmet Ali Çiftçi, Baeza ile uyuşturucu mafyası ve GAL örgütü üzerine konuştu.

* Uluslararası uyuşturucu kaçakçılığı ve terör bağlamında Türkiye'yi nereye oturtuyorsunuz?
Türkiye üzerinden uyuşturucu trafiği konusunda araştırma yapan bir Fransız gazeteci geçen yıl mayıs ayında işkence edilerek öldürüldü. Ne yazık ki, şu anda Avrupa'da bu konuya eğilecek gazeteci yok. Son bir yıldır herkes Avrupa'da kartelleşen Türk mafyasını konuşuyor. Yetkililer uyuşturucu trafiğinde Türkiye'nin adını Bolivya ve Kolombiya ile birlikte anmaya başladı. Uyuşturucu dağıtımında Türkiye, Latin Amerika'nın ardından ikinci konuma geldi.
Türk mafyası şu anda tüm Doğu Avrupa, Almanya ve Benelüks ülkelerinin dağıtımını eline geçirmiş durumda. İspanya'ya gelirsek: Buradaki hapishanelerde yüzden fazla Türk var. Bunların sadece biri silah kaçakçılığından mahkum, diğerlerinin hepsi uyuşturucudan tutuklu. Bu oran herhalde her şeyi açıklıyor.
* İngiliz ve Alman resmi çevreleri Türkiye'den gelen uyuşturucu ile ilgili rahatsızlıklarını yüksek sesle dile getirdiler...
Evet, geçen ekim ayında bu ülkelerin yetkilileri Türk uyuşturucu mafyasının Avrupa'yı tehdit eder duruma geldiğini resmen açıkladılar. Sadece son birkaç yılın bilançosunu ele aldığımızda ortaya ürkütücü rakamlar çıkıyor. Ama asıl sorun ayrıntılarını kimsenin bilmemesi. Bu da doğal çünkü, bunları halka aktaracak gazeteci kalmadı. Sadece geçen yıl bu konuları araştıran 6 gazeteci öldürüldü.
Uyuşturucu mafyası Avrupa'yı ülkeler bazında da paylaştılar. Örneğin Kolombiya ve Bolivya mafyası, Portekiz, Fransa ve İspanya'yı; Türk mafyası ise tüm Doğu Avrupa, Almanya, Belçika, Hollanda ve İngiltere'yi aldı. Türk mafyasının böylesine büyük bir gelişme göstermesinin nedeni, İtalyan mafyasının artık uyuşturucu işini bırakmış olması. Silah kaçakçılığı, otel, kumarhane ve arsa işiyle uğraşıyor. Doğan boşluğu Türk mafyası doldurdu.
İngiliz ve Alman hükümetleri bu durumu bildiklerinden çok sıkı davranıyorlar. Bitirmek için de çok kararlılar. Türk mafyası bunun farkında olduğu için şimdi İspanya'da üslenmeye çalışıyor. Yakında İspanya'nın başı çok ağrıyacak.
* Nasıl?
Çok basit. Türkiye'den buraya gelen uyuşturucudan elde edilen para, geri dönüp ülkenizde aklanarak yasallaşıyor. İşte bu yolu araştırıp bulan Fransız gazeteci maalesef öldürüldü. Son yazdığım Guerra Sucia adlı kitapta buna değindim.
Şimdilerde üzerinde çalıştığım, uluslararası uyuşturucu kaçakçılığını konu alan kitapta bu konuyu ayrıntılı olyarak ele alacağım. Bunun çok tehlikeli olduğunu da biliyorum. Burada hiçbir gazeteci benimle işbirliği yapmıyor. Çünkü işin içinde olan çok sayıda isim var. Bunlar bir bir açıklanacak. Terör ve silah kaçakçılığını araştırmak, uyuşturucu mafyasını araştırmaktan daha kolay.
Amerikalı ve Kanadalı uzmanlardan edindiğim bilgiler Türk mafyasının Avrupa'da uyuşturucu yanında kalpazanlıkta da bir numara olduğunu gösteriyor. Özellikle sahte 100 dolarlık banknotlarda... Zaten bunu FBI da belgeledi. Milyonlarca dolardan bahsediyorum.
Türk mafyası Avrupa'da yaşayan 2 milyon 800 bin Türk yurttaşından yararlanıyor; bazılarını örgütleyip kendi hesabına çalıştırıyor. Daha önce Portekiz, İspanyol ve İtalyanların izlediği yolu şimdi Türkler izliyor. Bakın daha geçen günlerde uyuşturucu ile ilgili çok önemli bir operasyon gerçekleşti; 40 kişi yakalandı. Bunların 9'u Türk'tü. Aralarında Hırvat, Sırp, Arnavut ve İtalyan vardı.
Gene çok yakın zamanda Almanya'da yapılan bir kaçakçılık operasyonunda 28 kilo zenginleştirilmiş plütonyum ele geçirildi. Yakalananların arasında 3 Türk, 2 İspanyol, 6 Alman ve 7 Rus vardı. İspanyollar istihbarat elemanıydı. Başbakan Aznar bu elemanları geri almak için Kohl ile görüştü. Çünkü bunlar askeri elemanlardı ve olay, skandala yol açabilirdi.
Bu operasyonda 6 Türk de kaçmayı başardı. Bu Türkler kimdi? Araştırdınız mı ele geçen üç Türkün kimliğini? Gizli istihbarat elemanları çıkabiliyor. Avrupa'daki yargıçlar her gün şu soruyu soruyor: Neden tüm kaçakçılık olaylarında Türklerin adı geçiyor? Böyle olunca da Türk hükümetinden açıklama istiyorlar.
* Türk yetkilileri Avrupa'da yakalanan uyuşturucunun yüzde 70'ini Türk polisinin ele geçirdiğini, bu konuda oldukça başarılı olduklarını söylüyor. İspanyol polisi dahil Avrupa ülkeleri polisinin Türk polisinin gösterdiği başarıyı gösteremediğinden yakınıyor. Hatta son bir olayda bir Türk kızı İspanya'dan içi döviz dolu bir bavul ile Türkiye'ye geldi. İspanya'da değil, İstanbul'da yakalandı...
Başarı bence yakalanan uyuşturucu miktarı ile değil ne kadarının yakalanamadığı ile hesaplanır. Yani Türkiye üzerinden Avrupa'ya sevkedilen uyuşturucunun ne kadarı yakalanamıyor, bunu bilirsek başarı ortaya çıkar.
Yakalan Türk kızının durumuna gelirsek, bunu detaylı araştıramadım. Ancak burada önemli olan Türkiye'nin bir kara para aklama ülkesi olarak kullanıldığı. Bu olay tezimi doğruluyor.
* Uyuşturucu kaçakçılarının çoğu zaman yasadışı terör örgütleri ile organik bağları oluyor. Türk mafyasının ya da terör örgütlerinin ETA ile bir işbirliği olmuş mudur?
Hiçbir araştırmamda buna rastlamadım. Hiçbir ETA yetkilisinin ağzından Türkiye'deki bölücü terör örgütleri ve mafya ile bağın kurulduğuna dair bir açıklama yapılmadı. ETA tarihinde hiçbir Türk terör örgütü militanı buradan ne eğitim ne de lojistik destek almıştır. Ancak İspanyol ve Türk istihbarat görevlileri Avrupa'da ETA ve PKK terörünü bitirmek bağlamında ortak işbirliği yapmış olabilir...


********************************************************************

Papa, İtalyan hükümetine başvurarak ölümünden sonra Ağca'nın serbest bırakılmasını istedi. Yani Ağca'nın özgürlüğü Papa'nın ölümüne bağlı. Ağca bunu bildiğinden suikastın uluslararası boyutunu inkar etmeye başladı.

* Papa suikasti ile ilgili araştırmalarınız da yayınlandı. Mehmet Ali Ağca bildiğiniz gibi suikast girişiminden önce İspanya'da kaldı. Ağca, suikastı kendi başına yaptığını söylüyor. Doğru olabilir mi?
Bu konuda yaptığım araştırmalarda Ağca'nın suikastten önce İspanya'da 11 gün kaldığı doğrulandı. Bu süre içinde Bulgar havayollarından bir gizli servis elemanıyla 20 bin dolara anlaştığı kanıtlandı. Açık konuşayım: Ağca'yı fena şekilde kandırdılar. 20 bin dolara anlaştıkları Ağca'ya 2 bin dolar verdiler... Yakalandığında cebinde 200 dolardan fazla bir para yoktu. Bunu kitabımda da yazdım. Ağca kesinlikle kendi hesabına çalışan bir terörist değildi.
İfade değiştirmeye gelince... Bunun tek bir açıklaması olabilir. Vatikan'daki kaynaklarımdan bana ulaşan bilgiye göre, Ağca'nın annesinin Papa'yı ziyaretinde önemli bir gelişme oldu. Papa, İtalyan hükümetine başvurarak ölümünden sonra Ağca'nın serbest bırakılmasını istedi. Yani Ağca'nın özgürlüğü Papa'nın ölümüne bağlı. Ağca bunu bildiğinden suikastın uluslararası boyutunu inkar etmeye başladı.
* GAL üzerine araştırmalarınız oldu. Eski Başbakan Felipe Gonzales'in devlet içinde yasadışı bir birimi bizzat kendi emriyle kurdurduğuna inanıyor musunuz?
Kesinlikle... Zaten Gonzales devletin güvenliğini korumak zorunda kaldığını ifade etmiştir. Ancak bu birimin oluşturulması, devletin İspanyol halkı karşısında itibarını sıfıra indirmiştir.
* GAL davası yaklaşık 10 yıldır devam etmekte. Yargı biraz yavaş işlemiyor mu?
Hayır. Bu konuda yargının yapacak bir şeyi yok. Olay eski başbakanda düğümleniyor. Ancak kanıtlayacak bir belge yok. Dolayısıyla bütün suç İçişleri eski Bakanı Barrionuevo'ya yüklenmiş durumda... Bu 10 yıl bize ne gösterdi derseniz: GAL tarafından öldürülen 37 kişi ve halk karşısında itibarsız bir devlet... Hepsi bu kadar.
* İspanyol devleti sizce neden böyle bir birime ihtiyaç duydu?
Terörü yok etmek için. Bunu Gonzales ve Mitterand önce Fransa Baskları arasındaki ETA militanlarına karşı oluşturdular. Birimin içinde emniyet, istihbarat, askerler vardı. GAL'in içinde bulunan eski istihbaratçı Roldan ETA militanlarını öldürmek için devletin bazı yasadışı örgütlerle işbirliğine girdiğini açıkladı. Bunların içinde mafya da vardı.
* Mahkeme nereye varabilir?
Yargı gidebileceği yere kadar gitti. Bundan öteye gidemez. Yüksek Mahkeme Gonzales'in yargıya ifade vermesini 4'e karşı 6 oyla reddetti. Bir başka ifadeyle yargı, dönemin başbakanı olarak Gonzales'in hiçbir şekilde mahkemeye ifade veremeyeceğini karara bağladı. Bu Gonzales'in Monaco Sarayı 'nı terk etmeden önce elde ettiği en büyük zaferdir.

EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler