The OthersTutuklu çocukların uyuşturucu dramı

Tutuklu çocukların uyuşturucu dramı

20.03.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bakırköy'de 2 ay önce açılan tutukevinde 256 çocuk yatıyor. İstanbul'da çetelerin eline düşerek suç işleyen kırsal kesim ve gecekondu çocukları uyuşturucunun acımasız dünyasından çıkamıyorlar

Tutuklu çocukların uyuşturucu dramı

ELLERİM ellerine değdi onların... Gözlerim çoğu kez iri iri açıldı. Ve şaşkınlığım giderek arttı...
Ama görmeliydiniz bunlar, bu çocuklar, bu suçlu çocuklar nasıl rahattılar... Ve hiç çekinmeden, işledikleri suçlara rağmen öfke dolu bir sesle "ben adam öldürdüm" diyordu biri, bir başkası "bankadan para dolu çantasıyla çıkarken, kaptım o çantayı" diyor ve yüzünde öfkeli bir gülücükle, "Ohh oh, bana en az üç - beş ay yeter bu para" dedikten sonra başını önüne düşürüp susuyordu...
Bunlar, bu irili, ufaklı çocuklar Bakırköy'de 2 ay önce açılan tutukevinde kalıyorlardı. İlk kez bizim girdiğimiz bu tutukevinde 256 çocuk, 168 de kadın tutuklu vardı.
Önce Tutukevi Müdürü Kemal Eryaman'ı dinliyoruz. Hırsızlık, adam öldürme ve cinsel suç işleyen bu çocuklar daha çok kırsal kesimden ve de gecekondu semtlerinden suç işleyerek gelmişlerdi. Ve burada, yani İstanbul'da çetelerin eline düşüyorlardı. Önceleri burada bu büyük kentte ellerindeki bezlerle oto camlarını silmeye başlamışlar, daha sonra kolay para kazanma yolunu bulmuşlardı. Yani hırsızlık ve de uyuşturucu pazarı olan dünyalarda dolaşıyorlardı...
Bu arada sormadan edemiyorum. "Müdür Bey, halk arasında buraya çocuk cezaevi deniliyor. Nedir bu alandaki değerlendirme, kaç yaşlarında çocuklar alınıyor?"
"Yaşları 11 - 18 arasındaki çocukları alıyoruz. Devlet olarak çocuklara büyük önem veriliyor. Ve bu alanda çocuk islah evleri açılıyor. Bu arada şunu da belirteyim, bizim burası tutukevi. Tutuklu geliyorlar buraya, suçu sabit görülürse çocuk islah evlerine gönderiliyorlar. Düşünebiliyor musunuz o yaşlarda, 15 - 16 yaşlarında, araba çalıyor benzin bitinceye dek kullanıyor sonra onu bırakıp bir başkasını alıyor.
Bana göre bunları izlemek için çocuk polis büroları açılmalıdır ve mahalle muhtarlarına da bu alanda büyük iş düşüyor. Mahalle muhtarları yeni yeni görülen çocukları izlemeli, polisle işbirliği yapmalıdır."
O gün gördüklerim ve dinlediklerim doğrusu beni şaşkına çevirdi. 10 yaşında 12 yaşında 16 yaşında çocuklar, uyuşturucunun eline düşmüşlerdi. Ya da bir başka karanlık dünyanın içindeydiler.
Örneğin 15 yaşındayken babası ölen Y.C. 10 yaşında başlamış uyuşturucuya. Onunla söyleşirken bakıyorum birden üzerindeki gömleği ve de atleti çıkartıyor. Aman tanrım o ne? Bu genç çocuğun göğsü, kolları hep jilet izleriyle dolu. Bakıyorum bu kanlı izlerin arasında kocaman harflerle yazılı "annem" sözcüğü var.
Böyle bir tablo karşısında gözlerim doluyor doğrusu. "Peki nereden hangi parayla alıyorsun bu uyuşturucuyu" diye sorduğumda yanıt kısaca şöyle, "Evleri soyuyorum, hırsızlık yapıyorum" diyor ve yüzünde hüzünlü bir gülücükle bakıyor bana.
Hani başlarda sözünü ettiğim delikanlı var ya. Ziraat Bankası'ndan çıkan adamın para dolu çantasını kapan delikanlı. Bakıyorum bir süre sonra sokuluyor bana. Yüzünde öfke ve acı bulutları dolaşıyor. Ve yüksek sesle "Bırakmak istiyorum, çalışıp bu meretten kurtulmak istiyorum" diye haykırıyor.
Bu arada Müdür Eryaman "Bu çocuk başımıza dert olacak. Çünkü bulamıyor uyuşturucuyu" diyor.
Derken Y'den sonra onun gibi olanlar da yani uyuşturucuyla dostluğu olanlar da üstlerindeki gömleği, atleti çıkartarak bıçakla ya da jiletle kesilmiş gövdelerini gösteriyorlar. Doğrusu yürek dayanmaz böyle bir tabloya.
Söz gene uyuşturucuya gelince, 15 - 16 yaşında olan bir başka genç bana sokularak fısıldıyor, "Sen ne diyorsun abi? Benim ailem uyuşturucu satıyor. Bizleri uyuşturucu mahvetti."
Derken kadınlar bölümüne geçiyoruz. Bizi görünce hemen yanımıza gelen Gönül Duman, gasp suçundan bir de silahlı soygundan söz ediyor: "Aba giyim sanayiini soydum. O gün işçilerin maaşları dağıtılıyordu. İşte o parayı kaptım hemen. Nasıl mı? Parayı taşıyanın ellerini ayaklarını bağladım. Yere yatırdım sonra parayı aldım. Dört yıl önceki olay bu. Ben de dört yıldır buradayım bir yıl sonra çıkacağım."
"Peki çıkınca ne yapacaksın?
"Gazeteci olacağım.
Bir de sosyete kuaförü Binnaz Tüfekçi ile karşılaşıyoruz. Kokain kullandığını söylüyor. "Beni bu hale getirenler utansın" diyor. Cezaevine bir gün torununu getirmişler. Kızı da evlenmiş, gelinliğiyle gelmiş. Güleç yüzlü bu kadının son sözü şu oluyor bana:
"Çok pişmanım. Buradan çıkınca artık o merete (kokain) el uzatmayacağım."
Geldik işin sonuna. İşin sonunda tutukevi müdürü Kemal Eryaman'a son sözü yönelttik.
"Burada olan tutukluların yüzde kaçı uyuşturucu kullanıyor"
Yanıt yüzde 50'nin üstünde" oldu...