The Others ...Ve ask kilitleri kırdı

...Ve ask kilitleri kırdı

04.08.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

...Ve ask kilitleri kırdı

...Ve ask kilitleri kırdı


Haçlı savaşları döneminde şovalyelerin aldatılmayı önlemek için başlattığı, papazların "ahlak" simlgesi olarak uyguladığı bekaret kemerleri 17 - 18. yüzyılda artık tartışılmaya başlandı. Bu dönemin yazarlarının. sanatçılarının romanlarında, resimlerinde bekaret kemerinin aşık olmayan bir kadının eşini aldatmasını engelleyemeceği temaları yaygınlaştı.1540 yılına ait bir resimde kemerin üzerinde üç kişinin çizilmiş olduğu görünüyor. Kemerden başka giysisi bulunmayan bir kadınla biri genç diğeri yaşlı iki erkek. Kadına hitaben yaşlı adam şöyle diyor: "Eğer isteklerime uygun yaşamayı kabul edersen sana para ve mal veririm, bunun için elini şu çantama sokman yeter; sana kilidi de veririm." Kadına yakıştırılan konuşma şöyle: "Kadının kurnazlığını hiçbir kilit durduramaz. Eğer aşk yoksa sadık kalmaları mümkün değildir. Anahtarı senin paralarınla alırım." Ve parayı genç sevgilisine aktarıp anahtarı elde etmesini sağlıyor. Son yargı "Aşkı ve mutluluğu parayla satın alabileceklerini sananlar, boynuzlanırlar."
Bir diğerinde de yine, üzerinde bekaret kemerinden başka bir şeyi olmayan bir kadın var, yanında da yaşlı bir kadınla bir çıplak erkek. Yaşlı kadın elindeki bir bekaret kemerini havaya kaldırmış diyor ki: "Seni suçüstü yakaladım, bununla cezalandırılacaksın." Diğer tarafında ise bir yazı görülüyor. "Tanrım, Tanrım, Tanrım... Bu kemerle böyle acımasızca aşağılanmış durumdayım."
Başka bir örnekte üç ayrı resim kompozisyonu var. Birincisinde tilkinin sırtına binmiş çıplak kadın konuşuyor: "Sıkı dur küçük tilki. Artık seni yakaladım." İkinci olarak, levhadaki yarığın yanına iman ve ahlakın korumacısı olarak elinde balta bulunan bir asker yerleştirilmiş. Üçüncüde bir adamın kucağına oturmuş bir kızoğlan kız var. Yazıda, kemerin yalnız kalmaktan tehlikesizce sıyrılmanın güvencesi olduğu belirtilmiş. Ayrıca kemer kıymetli taşlarla işlenerek süslenmiş. Neredeyse gözlerden uzak tutulmak için değil, gözler önüne serilmek için yapılmış gibi.

Kemerin modası geçiyor

18. yüzyılda Avrupa'da cinsel özgürlük çok daha başka şekilde anlaşılmaya başlanmıştı. Bekaret kemerinin konu olarak işlenmesi de giderek önemini kaybediyordu. Yüzyılın ilk çeyreğinde yayımlanan "Bekaret Kemeri ya da Gereksiz Önlemler" isimli kitap bu eğilimin önemli bir örneğidir:
Bir karı - koca anlaşıp, her ikisi de bekaret kemeri takma kararı alırlar ve imalatçıya sipariş verirler. Özellikle de kilidinin çok sağlam olmasını tembih ederler. Herbiri diğerinin anahtarını alır. Ancak beklenenin aksine cinsel iştahlarını artıracak yerde bu uygulama bir isteksizlik doğurur. Bir süre sonra kadın kendisini unuttuğu ve başkalarıyla ilişkiye geçtiği düşüncesiyle kocasından intikam almaya karar verir. Bunu gerçekleştirebilmek için imalatçıdan kendi kilidinin ikinci bir anahtarını ister. Ancak imalatçı ilke olarak bunu yapamayacağını söyleyerek reddeder. Bunun üzerine kadın kilidi açacak adam aramaya başlar. İşin dedikodusu yayılır ve kocanın kulağına kadar gider. İhanete uğradığı iddiasıyla dava açar. Kadın da kocası hakkında benzer iddialar işitmiştir, o da dava açar. Şahit olarak imalatçı çağrılır. Sözleri ikisininde anahtar ve başka ilişkiler peşinde olduklarını kanıtlar. Hakim kıskanç kocayı, yeni soruşturma tamamlanıncaya kadar cezaevinde tutmaya karar verince ikisi de kendi kendilerine zarar vermekte olduklarını fark ederler. Kadın bundan böyle tam özgür bırakılmasını kabul ederse kocası aleyhindeki davadan vazgeçeceğini belirtir. Aynı koşul adamın da işine geldiğinden kolayca anlaşırlar. Böylece bir arada ama özel yaşamlarında tam özgür yaşama kararı alırlar.
Avrupa toplumlarında giderek ağırlık kazanmakta olan cinsel yaşamda tam özgürlük anlayışı yine de o dönemde de büyük tepki almış ve kitabın yazarı, ahlaksızlığı teşvik suçlamasıyla altı ay Bastil Hapishanesi'nde yatmıştır.
Yirminci yüzyılın filmlerinde cinsel heyecan oyunları arasında yer alan zincirlerle bağlanma gibi uygulamaların, bekaret kemeri temasının bir ürünü olduğunu kabul etmemiz gerekiyor, sanırım.
BİTTİ

Metrese özel süslemeler

Zaman içinde bekaret kemerleri üzerine işlenen süslemeler birer sanat eseri haline dönüşür. Kemerlerin basit madeni yapıdan, sanat eseri niteliğine dönüşmesi, artık sadece bir ahlak aracı olmaktan çıktıklarını kanıtlıyordu. Nitekim 15. yüzyılda yavaş yavaş başlayan, edebiyat ve mizahta bekaret kemeri kullanılması alışkanlığı, 16. yüzyılda iyice yaygınlaşır. Doğruluk derecesi kestirilemeyen, hayal ürünü olmaları çok daha kuvvetli öyküler ortalıkta dolaşmaya başlar. Eşleri ve metreslerinin sayısı tam bilinemeyen Kral 4. Hanri, Verneuil Markizi ilan ettiği metresi için ünlü bir sanatçıya özel bir bekaret kemeri yaptırttı. Bir halk yazarı onları "Anahtarı taşıyan boynuzlu ve kilidi taşıyan sevgilisi" diye nitelemişti, zira kadının kraldan başka da ilişkileri bulunduğu söyleniyordu. Ve kaçınılmaz soru gündeme geliyordu: Anahtar kaç taneydi ve kimlerdeydi?..

Kemerler aldatmayı önleyemedi

Modena Dükü ile evlenen Orleanlı Şarlot'un serüveni de buna benziyor. Şarlot'un kendi babasıyla dahi yatacak kadar erkek delisi olduğu iddiaları vardı. Genç Rişliyö ile de ilişkide olduğu ve ahlaksızlıkları sebebiyle Fransa'dan İtalya'ya sürgün gönderildiği biliniyor. Kocanın sorunu, kıskanç olmasının yanı sıra, isterik karısını tatmin etme düzeyinin iktidarsızlıkla suçlanmasına sebep olacak niteliğiydi. Rişliyö'nün sırf onunla buluşmak için Modena'ya gittiği bile söyleniyordu. Dedikoduların ayyuka çıkması sonunda dük "şerefini kurtarmak için" karısını bekaret kemeri takmaya zorladı. Bu kez de şirret kadın her tarafta, kocasının iktidarsız olduğunu yaymaya başladı. Üstelik resmen dava da açtı. Dük kurtuluşu, bekaret kemeri zorlamasından vazgeçmekte buldu. O zamanın kayıtlarına göre "kuzuluktan koçluğa geçmek için" kendini zorladı ve ikisinin bir sürü çocuğu oldu. İddialara göre bekaret kemerinin görüntüsü onun cinsel iştihasını artırmıştı.
16. hele 17. yüzyılda edebi eserlerinde anahtarı bulunmayan kilidin açılması ya da kandırmaca için ihtiraslılara yanlış anahtar verilmesi temalarının arttığı görüldü. Fransa Kralı 1. Fransua Orsonvillier baronesine aşıktı. Şatolarına misafir de oldu, ama bekaret kemerinin varlığını öğrenince çaresiz kaldı, Floransa'dan ünlü bir kuyumcu çağırdı. Bir kumaş yığını altında sadece kalça kısmı açık duran baronesin yüzü belli olmadan operasyon başarıya ulaştı ve kuyumcu altından ikinci bir anahtar yaptı. Böylece Kral emeline ulaştı. Anahtarı da göğsünde asılı olan haçın içine yerleştirdi. Baronla buluştuğunda adama bu haçı öptürerek sevgisini bile gösterdi.
1684'te Köln'de yayımlanan "Ateşli Aşk ve İtalyan Kıskançlığının Aşırılıkları" isimli bir kitapçık anahtarı bulunamayan kemeri açmak için testereye başvurulduğunu belirtmekle yeni bir ufuk açtı. Kıskanç Fabricius karısını bekaret kemeri taşımaya mecbur etmişti. Ancak günün birinde demir çatlayınca, karısının kendisini aldattığı kanısına varıp evdeki erkek hizmetçiyi kovar ve onun yerine İsmail adında bir zenciyi getirir. Karısını da affeder. Ancak bir süre sonra kadın zenciyi andıran bir çocuk doğurunca kriz yeniden başlar. Bunun namusluları lekelemek için şeytan tarafından düzenlenmiş bir oyun olduğunu ileri sürenler çıkarsa da, koca artık kanmaz ve karısını kovar. Sokağa düşen kadın eski tanışlarından Camillo ile karşılaşır ve birlikte yaşamaya karar verirler. Ancak yatağa girdiklerinde bekaret kemerinin varlığı acele bir çözüm arayışını zorunlu kılar. Birkaç anahtar denerler olmaz. Adam elleriyle kırmaya çalışır avuçları yaralanır, kadının baldırları da kanar. Sonunda bir testere ile kesip muratlarına ererler.