Gani Müjde Leeds'ten İngilizce olarak bildiriyor
Tribünlere böyle bir pankart asmıştı Leeds United taraftarları ama Leeds'te bir Türk olmak gerçekten zordu... "Medeniyete hoş geldiniz" yazmakla iş bitmiyordu.
Düşünün ki telefonda bana "Korkmaya gerek yok canım burası Zimbabwe değil ya" diyen Milliyet Londra temsilcisi Zafer Arapkirli bile Defne Samyeli ve Tuncay Özkan'la birlikte saldırıdan
son anda kurtulduklarını anlatıyordu yanındakilere.
Sabah şehri gezerken o kadar çok kitapçı görmüştüm ki "bu kadar okuyan insandan zarar gelmez" diyordum kendi kendime.
Akşam olunca ise çok okuyan değil, çok gezen bilir lafının doğruluğuna karar verdim ister istemez. Hem sahada hem tribünde gerçek bir Hithcock geriliminin ortasında kalmıştık çünkü.
* * *
İsterseniz her şeye gündüzden başlayalım. Saat 17.00 civarıydı...
Üzerinde "Press" yazan kartımı aldıktan sonra bir taksi ile stadın önüne vardım.
Stadın önünde indiğinizde aynı zamanda Leedsli holiganların bira içip saldırganlık kültürünü geliştirdikleri barların önünde duruyorsunuz. Biraz ilerde de bizimkiler canlı yayın yapıyor.
Kanal D'nin akşam haberlerine canlı yayın konusu olduğum için stadın kenarına bir gittim ki, herkes orada. Stadın otoparkını bizim medya tayfası canlı yayın stüdyosuna çevirmiş. Ali Kırca, Gülgün Feyman, Cüneyt Özdemir, Defne Samyeli ve Tuncay Özkan yan yana çadırlarını kurmuş canlı yayınla haberleri geçiyorlardı.
Ali Kırca ve Cüneyt Özdemir'e gelirim sözü verip Kanal D'nin canlı yayın çadırına yöneldim ki arkamda bir kıyamet koptu.
Tansu Çiller beyaz döpyesi ve kırmızı kaşkolu ile medya plazaya girince bütün gözler ve kameralar ona çevrildi. Tuncay bile bana sorduğu soruyu
yarım bırakıp Tansu Çiller burada haberine geçti.
"Tansu Çiller beyaz ceketi ve kırmızı kaşkoluyla platforma çıkarak, "futbolcuların yanında olmak için geldim" deyince bir an ilk 11'de oynayacak sandım ama çok şükür ki, diilmiş. Bu arada yan tarafa baktım Cüneyt Özdemir, CHP Başkanı Altan Öymen'i yanına almış konuşuyor. Meclis içi ve dışı muhalefet burada ama iktidar nerede derken MHP'den Sadi Somuncuoğlu geldi. Yıllardır solun simgesi kırmızı ve beyaz karanfiller elinde Galatasaray maçından çok cumhurbaşkanlığı
seçim turuna gelmiş gibiydi. Leeds'te havayı nasıl buldunuz deyince "rutubetli" deyip gitti, biz de İlker Yasin'le beraber fon yaptığımız Kanal D haber bültenini kapatıp stadın yolunu tuttuk.
* * *
Türkiye'den o kadar çok gazeteci gelmişti ki, Leedsliler normal tribünün bir kısmını basın tribünü yapıp bize vermişlerdi. Yani Leeds'in nazik taraftarları ile iç içeydik. (Bu cümlenin burun buruna gibi başka organlardan türetilmişi de vardır. Dileğinizi kullanınız.) Arkamı Ahmet Vardar ve Yavuz Donat'la sağlama almıştım ama önümde sadece iki çelimsiz bayan koruma vardı. Hepsi bu kadar...
Bu arada stadın dışında dövülen, tartaklanan kamerası parçalanan muhabirlerin haberleri ulaşıyordu içeri. Seyirciler ise basın tribünündeki kalabalığa bakarak, Taksim'deki sahneyi statta tekrarlamak niyetindeydiler.
Maçın başında gol olunca ve dayanamayıp "gool" diye bağırınca Tel - Aviv'e yanlışlıkla uçağı düşen ve sağ olarak kurtulan Saddam gibi olduk zaten... Bağıranlar, küfredenler, saldırıya geçenler...
Polisler seyirci ile bizim aramızda orkid oluşturmaya başladı hemen.
Yanımdaki gazeteci "bunlar şimdi işeyip kutulara doldurur ve üstümüze atarlar" deyince daha bir panikledim. Kabanımın kapüşonunu başıma geçirip sevinmemeye alıştırıyorken kendimi, Leeds'in golü geldi.
Önümüzdeki ve solumuzdaki tüm kalabalık sanki sahada oynayanlar bizlermişiz gibi, bize dönüp tahrik edici hareketler yapmaya başladılar. Aldığım eğitim ve aile terbiyesi gereği onlara uymadım. Önümdeki telefonla konuşur gibi yapmayı tercih ettim.
* * *
Birinci gol için o kadar çok tepki aldık ki Galatasaray ikinci golü attığında çıtımız çıkmadı.
Televizyonda Zaire - Ruanda maçını izler gibiydik.
Masaların altından eller sıkılıyor, oley ve daha başka anlamlara gelen garip hareketler yapıyorduk ama vücudumuzun üst yarısı TRT kadınlar korosu gibiydi. Sakin, ifadesiz, put gibi...
İkinci golden sonra İngilizler de sakinleşti zaten.
Bizimle oynamayı bıraktılar maçı izlemeye başladılar.
* * *
Maçın sonunda ise seyircilerin iyice dağılmasını beklemek için önce Fatih Terim'i, sonra da Leeds'in antrenörü O'Leary'nin basın toplantısını izledik. Fener'de olsa Dereağzı tesisleri basılmış, O'Leary anında istifa etmişti ama adam gayet neşeli çıktı yaptı basın toplantısını.
Fatih Terim ise gene ağırbaşlı ölçülü kelimeleri ile İngiliz gazetecileri bile hayran bıraktı kendine. Basın toplantıları bitti, saat gece yarısı oldu ama hala çıkamıyorduk stattan. Bu arada basın mensuplerinin yarısı otobüslerle hemen Manchester'a hareket etti. Biz bir avuç gazeteci sokağa terk edilen kediler gibi saçağın altına sığındık bir süre.
Sonra bir polise taksi istediğimizi söyledik. Gelecek taksileri beklemeden Pakistanlı dost bir taksici bizi otelimize ulaştırdı. Otelin lobisinde efkarlı efkarlı içen Leedsli taraftarların arasından usulca süzülüp odama geldim.
Kapıyı kapattım...
Ohhh... Welcome to civilization.