Siyasetteki köklü değişimle birlikte Meclis’teki parti sayısı da ikiye düşmüş durumda. Siyaseti izleme yorgunu gazeteciler arasında "her şey daha basitleşti" diye düşünenler, sevinenler oldu.
Okurlardan gelen bazı mesajlar da, bu yeni dönemde öncekinden farklı bir habercilik talebini gizliyor içinde. Bazı okurlar, basının genelde "yüzeysel" haberciliğinin, "gündemin dışına düşmesinin," İstanbul merkezli "mutlu, ama düzeysiz azınlığın özel hayatına ilişkin bazı lüzumsuz haberlerin" (tırnak içinde aktardıklarım, okurların tanımlamaları), siyasette ortaya çıkan sonuca katkıda bulunduğunu ısrarla vurguluyorlar.
Bir okur, "artık hepinizin biraz ciddileşme zamanı geldi galiba" diyor.
İki partili MeclisAcaba, habercilik açısından her şey biraz daha basitleşti, işler kolaylaştı mı? Bence hayır. Ama yeni bir döneme girildiği, bunun basına çok önemli yükümlülük getirdiği kesin. Türkiye, sadece iki partiden oluşan bir Meclis sürecine pek alışkın değil. Aradan 50 yılı aşkın süre geçmiş. Yaşlılar dışında hiçbirimiz bu tür dönemlerde nasıl bir gazetecilik yapılırdı, tam bilmiyoruz.
Eski dönemin - özellikle üçlü koalisyon döneminin - okurları da iyice canından bezdiren ‘filanca şunu dedi, öteki bunu dedi, feşmekan da böyle yanıtladı" türü gazetecilik terk edilmeye muhtaç artık, bunu biliyoruz. Güçsüz hükümetler döneminde laf ve entrika bol, icraat azdı. Şimdi ise gazetecinin önünde çok net bir süreç var: Vaatlerini kolayca yasaya çevirip uygulamayı sağlayabilecek bir iktidar, karşısında yekvücut duran, adresi belli bir muhalefet.
AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın "bizim icraatlarımızı günü gününe izleyin" çağrısı
son derece önemli. Şu açıdan: Hükümet ve TBMM gündemi, yeni dönemde, gazetecilere artık önceki dönemlerde olmadığı kadar derinlemesine "dosya haberciliği" yapma fırsatını sağlıyor. İcraatın üzerine bu sayede büyüteç tutabileceğiz. Laflar üzerine haber kurgulamak yerine yapılanların anlamı, eksikleri ve getirdikleri üzerine, okuru çok daha iyi tatmin edecek bir "düzenli izleme" sistemini kurabileceğiz. Seçimlerin sonucunu belirleyen yoksulluk, yolsuzluk, AB, insan hakları, sağlık ve eğitim gibi ana konular üzerine odaklanabileceğiz. Bu fırsat, siyaseti halkla buluşturduğu ölçüde, gazeteyle okurunu da yakınlaştıracak. Bir basit deyişle, ülke kendi gerçek yüzüne düzgün bir aynayla bakabilecek.
Gerçekten de böyle mi olacak? Bilemiyorum. Okurlar bunu bekliyor. Her şey, bu fırsatın bizlerce nasıl değerlendirileceğine bağlı.
Oruç ve sağlıkRamazan sayfası bu yıl - önceki yıllara kıyasla - çok daha az tepki, eleştiri aldı. Bunu "beğenildi" diye yorumlamak mümkün. Tek önemli eleştiri,
namaz vakitlerinin düzenli yayımlanmaması ile ilgiliydi. Bu eleştiriler de Milliyet yazı işleri ile paylaşıldı.
Ramazan sayfasına gelen kayda değer bir eleştiri, bir banka yöneticisi olduğunu belirten Hakan Şahin’e ait. 28 Kasım tarihli sayfayı okuyan Şahin, oruç - sağlık ilişkisi üzerine Dr. Yasemin Bradley ile yapılan bir mülakatla ilgili görüşlerini göndermiş.
Mesajlarını aktarıyorum:
"Düzenli bir Milliyet okuruyum. Herhangi bir gün gazetemi okumadığımda mühim düzeyde bir eksiklik hissediyorum. Çizginiz ve habercilik anlayışınız beni yeterince tatmin ediyor. İlk kez üzüldüğüm bir konuyla karşılaştım. Ramazan sayfanız genelde son derece faydalı bilgiler içeriyordu, ama sağlık bölümünün ne yapmaya çabaladığını anlayabilmiş değilim. Demek istediğim, o bölümde verilen bilgilerin tümü birleştirilse ve bir kitapçık oluşturulsa, adı büyük ihtimalle "sakın oruç tutmayın!" olurdu. Örneğin 28 Kasım tarihli sayfadaki Dr. Bradley’in görüşleri, açıkça orucun sağlığa zararlı olduğu yönünde. Ama diğer günlerdeki yazılar da farklı değildi. Ben İslam uzmanı değilim, ama oruç ibadeti birtakım fedakârlıklar gerektirmekle birlikte vücuda yararlı oluyor. Benim mesleğim hem fizik hem de zihinsel bakımdan yorucu. Yıllardır oruç tutuyorum, ama bunun zararını da görmedim. Bu bilgilerin veriliş tarzının sayfayı hazırlama sebebiyle bağdaşmadığı, sanki oruçtan soğutma isteniyormuş izlenimi verdiğini belirtmeliyim."
Uzmanlar ve rehberlikHaber Araştırma Müdürü Tunca Bengin, "oruç vücuda zararlıdır, görüşünün öne çıktığı görüşüne katılmıyorum. Sağlık bölümünde açlık hakkında bilgilerin yanında, açlığın vücuda etkileri de hesaba katılarak, okurlara
iftar ve sahurda neler yenmesi gerektiği, nelere dikkat edileceği anlatılmaya çalışıldı. Buradaki amaç, genel insan sağlığının belli bir düzeyde korunması için uzman görüşleriyle yol göstermekti."
Yorum: Sayfada sağlık konusunda kısa, değişik mülakatlar yer almıştı. Bunlar arasında örneğin oruç - migren ilişkisi, grip hastalarının oruç tutması gibi konular üzerinde de durulmuştu.
Oruç ve sağlık iki zıt kutup değil; zaten bu mülakatlar dizisinde de böyle bir çelişki yaratılmamış. Amaç eğer oruç tutanların, bunu sağlıklarını bozmadan yapmaları için yol göstermekse, ciddi bir hataya düşüldüğü kanısında değilim.