The Others ZNilüfer Kuyaş

ZNilüfer Kuyaş

12.03.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Türkiye kafa yapısı bakımından bayağı büyük adımlar attı. Daha Batı'ya yönelik, daha hızla çağdaş teknolojiyi kullanmak isteyen bir toplum haline geliyor. Ama burada bir de eski bagaj var. Eski zihniyet, eski bürokrasi var. Bunları değiştirip yeniliğin önünü açmak lazım.

ZNilüfer Kuyaş

İletişimde bugünün ve geleceğin teknolojisini üreten Onat Menzilcioğlu
İzmir doğumlu, ODTÜ mezunu, bilgisayar mühendisi Dr. Onat Menzilcioğlu , ABD'nin bir zamanlar otomobil sanayiinin merkezi, "Motown" diye popüler kültüre geçen Pittsburgh kentinde geleceğin teknolojisini kurmuş. Asynchronous Transfer Mode, kısaca ATM diye bilinen ve bilgisayarla iletişimi inanılmaz hızlara ulaştıran bu teknolojiyi birlikte geliştirdiği üç arkadaşıyla kurduğu FORE Systems şirketi bugün ABD'nin en hızlı büyüyen üç - beş şirketi arasında, yıllık cirosu 500 milyon dolar ve piyasa değeri 4 milyar dolar olan bir şirket. Bu alanda dünya piyasasının yüzde 60'ına sahip. Bir milyar dolarlık servet sahibi olan Türk "Bill Gates'i" ile ilginç bir düş paylaştığımı keşfettim: On parmak daktilo yazmayı hiç öğrenemediği için, sesle dikte alabilen bilgisayarları heyecanla bekliyor; ben de yaptığım söyleşileri çözmek için aynı beklenti içindeyim! Hızlı iletişimin guru'suyla, bilgisayar fuarı için geldiği istanbul'da beyin hızlandıran bir sohbet yaptık.
*Bugün herkesin peşine düştüğü sizin de öncüsü olduğunuz ATM teknolojisi nedir?
Diğer bilgi teknolojilerinden ayrılan iki önemli niteliği var; birincisi, çok daha hızlı olması. Bilgisayarlar arasındaki iletişim ağında yüz misli daha hızlı haberleşme sağlıyorsunuz. Bugün herkes birbiriyle haberleşmek istiyor. Çok daha hızlı iletişim alanlarına gerek var. ATM bunu sağlıyor.
*Nedir püf noktası? Mikro - çip'ler mi daha küçüldü? Yeni bir şey mi icat ettiniz?
Hem çip'ler hem de yazılım, yani hem hard ware hem de soft - ware düzeylerini birleştiren bir şey. Mesela, ışık hızıyla iletişim sağlayabilen fiber - optik kabloları en etkin şekilde kullanabilen teknolojilerden birisi. Diğer özelliği de, aynı kablo üzerinden hem ses, hem veri, hem de görüntüyü aynı anda taşıyabiliyorsunuz. Tıpkı televizyon gibi, üçünü de çok hızlı taşıyabiliyor. Bu yüzden mesela ABD'de İnternet şirketleri bu teknolojiye çok rağbet ediyorlar. Bizim bu alanda piyasaya sunduğumuz ürünler şu anda ABD'deki İnternet paketlerinin yüzde 60'ını sağlıyor.
*Ürünler derken, ATM teknolojisi nasıl bir ürünle ortaya çıkıyor?
Bunlar santrallar. Bilgisayara benzemiyor ama bilgisayar teknolojisi kullanıyor. Bir de fiber - optik kablolar tabii.
*Çok dev boyutlu şeyler mi bu santrallar? Oda mı satın alıyoruz yoksa kutu mu?
Hayır, küçük bir şey satın alıyorsunuz. En büyükleri normal bir salon sehpasının yarısı kadar.
*Pahalı mı?
Değişik boyutları var. En pahalısı yüz bin dolar civarında.
*Nasıl bir üretim düzeniniz var?
Şirkette 1400 kişi çalışıyor; üretim kısmı sadece 200 kişi kadar. Emek - yoğun olmayan, tersine beyin gücünün fazla olduğu bir sanayi. Üstelik herşeyi siz sıfırdan üretmiyorsunuz. Belli parçalar başka şirketlere yaptırılıyor.
*Peki nasıl başladı bu öykü? Bir gün Amerika'ya gidip "Ben bu piyasayı fethedeceğim" mi dediniz?
Hayır, bir gün dört arkadaş bir Hint lokantasında yemeğe gittik ve bu fikir doğdu.
*Tıpkı bill Gates'in bir gün arkadaşıyla oturup Microsoft'u başlatması gibi yani?
Evet. Biz Carnegie Melon Üniversitesi'nde dört arkadaştık. Herkes bilgisayar mühendisi. O sırada zaten bu bilgisayar ağlarını süper düzeyde hızlandırma yöntemleri üzerine çalışıyorduk. Biliyorsunuz, teknolojide her şey ya hızlandırmaya, ya daha ucuzlaştırmaya, ya da kapasiteyi arttırmaya yöneliktir. Biz birdenbire çok büyük bir hızlanma yakaladık, öyle bir açılım oldu.
*Bu bence çok güzel bir film senaryosu olabilir. Bundan sonra teknolojide atılım yapmak isteyenleri Hint lokantasına mı göndereceğiz?
İlle hint lokantası olması gerekmiyor belki de! Biz uluslararası bir gruptuk. Bir Amerikalı, bir İngiliz, bir İsviçreli bir de ben. Çok iyi bir teknoloji geliştirdiğimizi, ama üniversitede kalırsa yazık olacağını konuşuyorduk. Piyasaya nasıl açarız diye tartışırken, kendimiz yapamaz mıyız dedik.
*Siz de bill Gates gibi sıfıra yakın sermayeyle mi başladınız?
Kimse sıfır sermayeyle başlamıyor, ama bizimki de sıfıra yakın oldu. Bütün ortaklar birikmiş paralarını koydu, toplam yüzbin doları geçmiyordu. Böyle küçük girişimler genellikle risk sermayesi denilen kuruluşlar tarafından destekle başlarlar. Bizde bu da yoktu. Ama araştırma fonu veren kuruluş çıkar mı diye araştırdık ve Amerikan hükümetine başvurmaya karar verdik. Sonunda Amerikan Deniz Kuvvetleri "Bu iyi bir fikir, ileride gemilere, denizaltılara döşeyebiliriz, size bir milyon dolarlık bir fon verelim, bu ürünleri geliştirin" dedi.
*Yani bizde generaller şeriatla uğraşırken, orada generaller teknolojiye yatırım yapıyorlar!?
Bu çok ilginç bir konu, fazla deşmek istemiyorum ama, bence Amerika çok ilginç bir ülke. Deniz Kuvvetlerinin para verdiği şirketin ortaklarından üçü Amerikalı bile değildi. Yani bize güvendiler. Bir başka ilginç nokta, bugün Amerikan Kongresi'nde devlet böyle şirketleri desteklesin mi diye tartışma yapıldığı zaman genellikle bizi örnek gösteriyorlar. Müthiş yararlı oldu diyorlar. Bir kere, bu şirket üç yıl içinde sırf dışarıya ithal ettiği ürünlerin vergisiyle bu bir milyon doları fazlasıyla devlete geri ödedi. İkincisi, ve daha stratejik olanı, bu şirkete fon verip başlatmasaydık, bir Japon şirketi bu işi yapacaktı, diyorlar. Çünkü Japonlar çok ilgileniyordu o sırada bu teknolojiyle ve onlar piyasaya çıkartacaklardı. Halbuki tersi oldu ve bugün ATM teknolojisinde bir Amerikan şirketi Japonya pazarının yüzde seksenini ele geçirdi! Türkiye bu tür bir şeyi yapar mı yapmaz mı, onu bilemiyorum ama Amerikan hükümeti bunu yaptığı için çok memnun.
*Kaç senede gerçekleşti bu muazzam başarı?
3 yıl içinde aldığımız parayı fazlasıyla geri ödedik. Şirket 1990'da kuruldu, ilk ürünleri 1992'de piyasaya çıkardık ve çok hızla karlı hale geldi. Bugün kendi sektörümüzde dünya piyasasının yüzde 60'ını elimizde tutuyoruz.
*Neydi bu başarının sırrı? Çok önce davranmış olmanız mı?
Piyasaya sürdüğümüz teknolojinin çok çabuk kabullenilmesi. Ortada bir bilgisayar patlaması var ve bir iletişim darlığı var. Sorunları çözüp yüz misli hızlı iletişim öneren bir teknoloji çıkınca bütün büyük şirketler, PTT'ler, telekomünikasyon şirketleri hemen üzerine atlıyor. Bugün artık iletişim alanında çalışan hemen her şirket teknoloji üretiyor ya da üretmeyi planlıyor. Tek yapan biz değiliz. Çok rekabet var.
*Ama ATM teknolojisi bugün vazgeçilmez hale mi geldi?
Evet. Geleceğin teknolojisi olduğu kesin. Tabii ileride yeni teknolojiler de çıkabilir ama önümüzdeki on yıl içinde tartışılmaz teknoloji şimdilik bu. Herkes sistemini bu teknolojiye dönüştürmeye başlıyor.
*Size karşı en çok rekabet nerede?
Amerika'da tabii. Çünkü bu teknoloji alanı şu anda Amerikan hakimiyetinde. Biz de Amerika'ya daha fazla satıyoruz, aşağı yukarı yüzde 55. Ama yüzde 452i de dünyaya satıyoruz. Dışarıya aççılmakta hiç güçlük çekmedik. Çin'e satıyoruz. Rusya'da büro açtık. Japonya, HongKong, Kore, hatta Abudabi. Her yerde yeni teknolojie talep arttı.
*Türkiye'de büro açma gereksinimi henüz başgöstermedi mi?
Henüz başgöstermedi ve bunun iki sebebi var. Birincisi türkiye'de pazar biraz geç uyandı. İkincisi bizim Türkiye'deki ortağımız VİS yani Veri İletişim Sistemleri gerçekten çok başarılı o yüzden bu gereği fazla hissetmedik.
*Peki, Türkiye'de yüz tane çılgın bir araya gelse, Türk Telekom'un sorunlarından zıkıldık biz kendi İnternet ağımızı kuruyoruz deyip sizin santrallardan bir tane satın alsa?
Ben bayılırım böyle bir senaryoya ama ne yazık ki mümkün değil, çünkü yasalar buna izin vermiyor. Türkiye'nin en büyük hatalarından birisi bu zaten. Bu alanda böyle olanakların olmaması.
*Türkiye iletişim teknolojisinde çok mu geri kaldı?
Türkiye ileri durumda değil ama hızla ilerlemeye çok yatkın. Ama yatkın olmak başka, ilerlemek başka. Dışarıdan bakınca benim görebildiğim, Türkiye 15 senedir en azından kafa yapısı bakımından bayağı büyük adımlar attı. Daha Batı'ya yönelik, teknolojiye daha değer veriyor, daha hızla çağdaş teknolojiyi kullanmak isteyen bir toplum haline geliyor. Ama burada bir de eski bagaj var. Eski zihniyet, eski bürokrasi var. Bunları değiştirip yeniliğin önünü açmak lazım. Bugün mesela Türkiye'de ATM teknolojisini kullanmaya en açık alan üniversiteler. Koç Üniversitesi kampüsün bütün iletişim omurgasını hızlandırmak amacıyla başarılı bir adım attı. ODTÜ aynı şekilde. Bu arada hem finans hem kamu sektörü bayağı ciddi bunun üzerine eğiliyor. Bugün Türkiye'de ATM kullanan yaklaşık 25 tane network var. Bunun 20 tanesi bizim, yani ortağımız VİS'in, ortaklaşa yaptığımız şeyler. Sistemi şu anda Silahlı Kuvvetler, Tekstilbank gibi kuruluşlar kullanıyor.
*Amerikan Deniz Kuvvetleri sizi destekleyerek ektiği tohumun meyvasını nasıl yiyor?
Size bir tek örnek vereyim: Bugün Bosna'da bir dolu Amerikan kuvvetleri var. Bunlar ABD'yle bizim araçlarımızı kullanarak haberleşiyorlar.

*Bilgi teknolojisinin yarattığı bilgi toplumu, tanımı gereği daha açık ve demokratik bir toplum mu olacak yoksa otoriter bir toplum da aynı noktaya ulaşabilir mi?
Bilgisayar öyle bir teknoloji alanı açtı ki, hem bir iletişim teknolojisi hem de bir yaratıcılık aracı. Bence bilgisayar kullanımı kesinlikle demokratikleşmeyi arttırıyor. Herkesin masasında bilgisayar olursa, herkes birbirine mesaj verebilirse, bir şirket bünyesinde bile, en alt düzeydeki teknisyen şirketin başkanına mesela bana bir mesaj gönderebilir. Ben de ona cevap gönderebilirim. Bu teknoloji olmasa, araya bir sürü hiyerarşi girecek ve biz doğrudan iletişim kuramayacaktık. Fikirlerin hiyerarşi dışında paylaşılabilmesi için ideal bir ortam. Herkes bu şekilde iletişim kurabiliyorsa, otoriter bir düzen kurmak kolay olmuyor. Biliyorsunuz Çin'de fax makinalarını bile yasaklamaya çalışıyorlar. Çünkü millet fikirleri paylaşmaya başlayınca ister istemez daha demokratik yaşamaya başlıyor.
*Bu teknoloji sadece iletişimle de sınırlı değil herhalde? Geleceğin dünyasında başka somut uygulamaları da olacak mı?
Geleceğe lüzum yok şimdiden başladı. bir örnek vereyim. Uzaktan teşhis diye insan sağlığı açısından çok önemli bir alan gelişti. Hatta uzaktan cerahi. Biz bunu şimdiden bazı Amerikan hastahanelerinde, hatta Amerikan ordubirimlerinde kullanmaya başladık. Mesela ücra bir eyaletin üçra bir kasabasında birisi hasta oluyor. Acil müdahale gerekiyor. Hastayı merkezi bir hastahaneye götürmek uzun iş. Merkezi hastahanedeki bir uzman operatör o küçük sağlık merkezine bağlanıyor, uzaktan teşhis koyuyor hatta uzaktan bir operasyonu bile yönetebiliyor. Yani bu son derece hızlı teknoloji sayesinde insan hayatı kurtulabiliyor. Bundan daha somut olarak insan hayatını etkillleyen bir şey düşünemiyorum.
*ATM teknolojisi hem çok hızlanıp hem de nasıl bu kadar yaygınlaşabiliyor, yani nasıl ucuzlayabiliyor?
Kullandığınız entegre devrelerde ne kadar çok işlevi bir tek çip'e yüklerseniz o kadar ucuzluyor. On çip yerine gelecek yıl 5 çip kullanıyorsunuz. Bizim mühendislerin yarısı da son 5 - 6 yıldır habire yeni çözümlerg eliştiriyor.
*Çip üreticilerine bağımlı değil misiniz o zaman?
Hayır, siz kendi çip'inizi tasarımlayıp al bunu üret diye adama veriyorsunuz, tamamen ısmarlama.
*Sizin dizaynlarınızı çalmak için casuslar dolaşmıyor mu çevrenizde?
Dolaşıyor tabii ama bir şey yapmaları çok zor. 18 ayda bir ürünlerimizi yeniliyoruz. Yabancı bir şirket bizim bir ürünümüzü deşifre edene kadar biz onun bir nesil ilerisini zaten çıkartmış oluyoruz.