Vitrin Doğaya dönüyoruz

Doğaya dönüyoruz

04.12.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Doğaya dönüyoruz

Doğaya dönüyoruz
Doğaya dönüyoruz
Tüm dünya doğanın sunduğu zenginlikleri yeniden keşfederek 2000'li yıllara ilerliyor. Piyasaya yeni çıkan bakım ve temizlik ürünleri de bu ilerlemenin en güçlü temsilcileri...


Yeni bir binyıla doğru ilerlerken doğanın zenginlikleriyle daha geniş bir yelpazede buluşuyor ve bize sunduklarını yeniden keşfediyoruz. Dünyanın yardım çağrılarını artık kulaklarımız daha iyi duyuyor. Kirlenen havayı ve yok olan ormanları daha iyi görüyoruz. Çevreyi kurtarmaya soyunan vakıf ve kuruluşların sayısı günden güne artarken çevre duyarlılığı konusunda bireysel çabalar da küçümsenmeyecek kadar fazla. Artık kimyasal alanda bizim ve dünyamız için zararlı olanı, faydalı olandan ayırabiliyor ve faydalı olanın tarafında yer alıyoruz. Ve tüm bu değişimin içerisinde daha bilinçli bir tüketici ile 2000'lere ilerliyoruz.
Özellikle son günlerde sağlık ve güzellik alanında bitkilerin önemi giderek artıyor. Bitki özlü sabunlardan stres giderici doğal bitkilere kadar geniş bir yelpazede doğayla iç içe yaşıyoruz. Bitkilerin en fazla kullanıldığı alan ise sağlık sektörü. Babaannelerimizin uyguladığı bitkisel tedaviler, artık daha profesyonel ellerde hayat buluyor. Aromaterapi gibi bitki, çiçek, ağaç ve meyve özlerinden yapılan ruhsal ve fiziksel terapiler, 'homeopathy' tedavi, 'ayurvedik' tedavi gibi uygulamalar, kimyasal ilaçların yerini alıyor. Makyaj malzemeleri, özellikle Uzakdoğu kaynaklı formüllerle; bal, polen gibi doğal ürünlerden oluşturuluyor. Vejetaryen lokantaların sayısı hızla artarken birbirinden değişik sebze yemekleri değişik reçetelerle sunulmaya devam ediyor. Doğal yaşamı belki biraz abartarak elektriksiz, telefonsuz köyler kuran, doğal ihtiyaçlarını kendileri üreterek komünler halinde yaşayan insanlar bile var. Ama siz en azından kahve yerine ıhlamuru tercih ederek stresten uzaklaşabilir ve kolayca ulaşabileceğiniz şifalı bitkileri yaşamınıza sokabilirsiniz.

Yeşil doktorlar
  • Dişlerin koruyucusu mür:
  • Yumuşak dokuları sıkılaştırıcı etkisiyle ağız ülserleri ve dişeti iltihaplarıyla ilgili sorunlarınızın çözümünü mür sitkisine bırakabilirsiniz.
  • Kalp dostu kekik:
  • Antibiyotiğin henüz keşfedilmediği dönemlerde özellikle savaş zamanlarında salgın hastalıklardan korunmak için insanların vücutlarına sürdükleri kekik, aynı zamanda öksürük, kalp çarpıntıları ve mide rahatsızlıkları için de bire bir.
  • Lavanta ile gribe veda:
  • Güzel kokusuyla çamaşırlarımız arasında güvelerle savaşan lavanta, grip ve migrenin de baş düşmanı.
  • Gençliğin sırrı biberiye:
  • Eski zamanlarda gençliği geri getiren bitki olarak anılan biberiye yaraları, ödemi ve vajinal akıntıları durdurduğu gibi yüzdeki sivilcelere de iyi geliyor.
  • Çağın hastalığı uykusuzluğa fesleğin bire bir:
  • Sakinleştirici ve yatıştırıcı özelliği ile fesleğen hem strese hem de uykusuzluğa karşı en iyi silah.
  • Güzel saçlar için ısırgan otu:
  • Ispanak türünden bir bitki olan ısırgan, saçlardaki dökülmeyi önlüyor ve cildinizi parlaklaştırıyor.
  • Kansere karşı zencefil:
  • Zencefilin en önemli özelliği kansere karşı koruyucu olması. Bunun yanında kolesterolü ve tansiyonu da dengeleyici özelliklere sahip.
  • Cildi gülümseten gül:
  • Cilde olan faydaları yüzünden kozmetik sanayinde sıkça kullanılan gül, eskiden balla karıştırılarak verem tedavisinde de kullanılmış ve başarılı sonuçlar alınmıştı.

    Tarihte yolculuk...
  • Mısırlılar:
  • Eski Mısırlılar bitkiler konusunda hayli bilgiliydiler. Ve M.Ö. 1500'lü yıllarda bitkiler ve faydalarını anlatan, içinde sarmısaktan gelinciğe kadar 700 bitkinin olduğu bir kitap bıraktılar arkalarında.
  • Çinliler:
  • Çinliler bugün olduğu gibi geçmişte de doğadan en iyi şekilde faydalanan kültürlerin başında geliyorlardı. 5 bin yıldan bu yana bitkiler alanında araştırmalarını sürdüren Çinliler, M.Ö. 2700'lü yıllarda içinde 13 bitkisel reçetenin bulunduğu bir kitap bıraktılar. Bugün birçok Çinli kitaptaki bu reçetelerin insan ömrünü uzattığına inanıyor.
  • Yunanlılar:
  • Bitkilerle sanat anlamında ilk uğraşan, 'bitkisel edebiyatın babası' olarak anılan Hipokrat idi. Hipokrat doğanın gücünün her türlü hastalığın tek çaresi olabileceğine inanıyordu. Kendi sağlık sorunlarını da bitkisel diyetler uygulayarak çözmeyi başardı.
  • Romalılar:
  • Eski Mısır'ın bitkiler hakkındaki keşifleri önce Yunanistan'a, oradan da Roma'ya geçti. Bitkisel tedaviyi en yaygın kullananlar da Romalılardı. Romalılar özellikle anestezide bitkilerden yardım alıyorlardı.