Yazarlar10. Yıl Marşı ırkçı mı?

10. Yıl Marşı ırkçı mı?

30.04.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

10. Yıl Marşı ırkçı mı?

10. Yıl Marşı ırkçı mı

       DÜN bu sütunlarda ele aldığımız konu, bir çözüme bağlandı ve Doğan Hızlan'ın önerdiği, Emin Çölaşan'ın desteklediği görüş, genel kabul gördü, Kültür Bakanı İstemihan Talay'ın oluruyla, 10. Yıl Marşı resmen Cumhuriyet Marşı olarak ilan edildi.
Dün de belirttiğimiz gibi, 10. Yıl Marşı'nın özünde, Cumhuriyet'in ilk on yılında gerçekleştirilen, büyük değişimlerin övüncü ve coşkusu yatıyor.
Keşke 75. yılda da bu coşkunun hiç değilse yarısına sahip olabilseydik.
Bu arada, bir okurum, yazı üzerine beni arayarak, marş ile ilgili kimi gözlemlerini ve üstü örtülü eleştirisini iletti.
- 75. yılda marş biraz ırkçı kokmuyor mu, diye sordu.
Neden böyle düşündüğü sorum üzerine de şu iki dizeye dikkati çekti:
"Türk'üz, Cumhuriyet'in göğsümüz tunç siperi
Türke durmak yaraşmaz, Türk önde, Türk ileri.
Doğrusu ya, Türk ulusçuluğunun kaynaklarını, yönelişini ve tarihsel koşulları bilmeyen bir kişinin böylesine bir yanlışa düşmesini yadırgamamak gerekir.
Bu dizeleri bir yabancıya çevirseniz, onda şu Almanların o malum dönemdeki marşları "Deutscland, Deutschland Über Alles" dizesini çağrıştırmasına şaşmamamız gerekir.
Ama olayın kaynağını ve tarihsel koşulları bilenlerin aynı yanlışa düşmeleri mümkün değil.
Çünkü her şeyden önce, Almanların 'Gobineau'cu, yani ırkçı, ulus görüşüne karşılık Kemalist ulus görüşünün, ırk temeline dayanmadığını, varsayılan ortak geçmiş ile birlikte yaşama ve birlikte geleceğe yönelme arzusuna dayalı, sübjektivist Renancı düşünceye yaslandığını biliyoruz. Mustafa Kemal Atatürk bu hususu büyük bir açıklıkla dile getirmiş bulunmaktadır.
Ama yine de, Cumhuriyet'in ilk yıllarında, Atatürk'ün sağlığında da, Türk sözcüğünün fazlaca kullanıldığı ve bir övünç sıfatı olduğunu görüyoruz.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta, bu sıfatın bir ırka değil, hangi ırktan olursa olsun, kendisini ondan hissettiği zaman o ulusun tam hakka sahip bir üyesi olan insanlara ve ulusa ait olduğudur.
Eğer övünülen ırk olsaydı, burada ırkçılıktan söz edebilirdik. Ama asıl övünülen o ulus ve onun başardıklarıdır.
Bu arada, olayı tarihsel koşulları içinde de ele almak gerekir.
Unutmayalım ki, Türk ulusunu oluşturan insanlar, yüzyıllar boyu ezilmiş, horlanmış, yenilmiş ve sömürülmüş kişilerdi.
Lider yepyeni atılımlar için, onlara kimlik ve güven aşılamak zorundaydı. Övgüleriyle gerçekleştirmeye çalıştığı da buydu.
Bu arada, ulus devletin yapısı ve Türk sözcüğünün anlamı konusunda, çeşitli yanılgılara meydan veren bir husus da, 1940'lı yıllarda, ırkçı milliyetçilerin yükselişi ile devletin düşünce hayatını tekellerine almalarıdır.
O dönemi anlatan bütün yapıtlarda da görülebileceği gibi, bunlar Cumhuriyet'in en dikkate değer kişilerinden Hasan Ali Yücel'i bile tasfiye etmişler, onunla birlikte birçok değerli bilim, sanat ve düşünce adamını saf dışı bırakmayı becermişlerdir.
Bu olguda devleti elinde tutanların da sorumluluğu olduğu yadsınamaz.
Güçlerini bugünlere kadar getiren ırkçı milliyetçiliklerini bir de, Türk - İslam sentezi ile birleştiren bu odakların Cumhuriyet'in özündeki ulusçuluk ya da 10. Yıl Marşı'ndaki Türk sözcüğünün anlamı ile hiçbir ilişkisi yoktur.
Artık Cumhuriyet'in özgün kurum ve kavramlarına daha doğru bir biçimde bakmanın zamanı geldi.
Cumhuriyet'in 75. yılında daha yeni konuları tartışmamızda yarar var.


Yazara E-Posta: A.Sirmen@milliyet.com.tr