Yazarlar Adalet inat edebilir mi?

Adalet inat edebilir mi?

22.07.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Adalet inat edebilir mi?

Adalet inat edebilir mi


       Her eş, diğer bütün borçlardan kendi kişisel mallarıyla ve ortaklık mallarının değerinin yarısı kadarıyla sorumlu tutulur. Ortaklığın zenginleşmesinden kaynaklanan istemler saklıdır. (Medeni Kanun Tasarısı Madde 269)
       tipi cezaevi konusu çok ciddi bir konu... Adalet Bakanlığı basınla toplantılar yapıyor, bilgi dosyaları gönderiyor. 50.000 metre kare alan üzerine kurulmuş üç kişilik ve tek kişilik odaların ne kadar mükemmel olduğunu anlatıyor. “Mahkumların yatacakları bireysel odaları olacak, ışıklandırma, ısınma, sağlık, hijyen, beslenme, ibadet ve yıkanma gibi gereksinimleri karşılanabilecek, pencereden temiz hava ve güneş ışığı girecek, revir ve kreş bulunacak, odalarda yemekler ısıtılabilecek..." deniyor. F Tipi cezaevlerinde görevlendirilecek tüm personelin de Ankara’da özel eğitime tÉbi tutulacağı söyleniyor.
       Basına gönderilen raporun sonunda ise şöyle deniyor: “F tipi kapalı cezaevleri, kamuoyunda bıkkınlık yaratan cezaevleri sorununun daha da artması için değil, aksine bu sorunların büyük çoğunluğunun giderilmesine veya önemli ölçüde azaltılmasına katkıda bulunacaktır. Bu nedenle F tipi cezaevleri projesi, cezaevleri üzerinde hakimiyet kurmak isteyen ve bugünkü olumsuz koşullardan rant sağlayan belirli terör ve mafya grupları ile bunların dışarıdaki uzantılarının tepkisini çekmekte ve kamuoyumuz bu çevrelerin olumsuz propaganda ve telkinleriyle yanlış yönlendirilmeye çalışılmaktadır. Ancak sağduyulu kamuoyumuzun bu bilinçli ve çıkar amaçlı saptırmalara itibar etmediği ve bir an önce yüksek güvenlikli F tipi kapalı cezaevlerinin hizmete açılmasını beklediği bilinmektedir".
       İşte burada ayıp ediliyor. Çünkü F tipi cezaevlerinin olumsuzluklarını sorgulayan ve cezaevlerinde yaşayanların saldırılara, işkencelere uğramasına karşı çıkan insanların, “terör ve mafya gruplarının olumsuz propaganda ve telkinleriyle yanlış yönlendirildiği" iddia ediliyor.
       Sanırım “sağduyulu kamuoyu" diyerek de, “Devlet ne yapsa haklıdır, hapisteki insanların, baskınlarla kolları bacakları kopartılsa da, hücrelerde yok edilseler de, onlar suçludur, o zaman bu yapılanlar doğrudur" diyenler ya da bu konulardan sıkılıp hiç ilgilenmeyenler kastediliyor. Oysa “sağduyu" araştırmayı, sorgulamayı, eleştirmeyi öngörür.
       Adalet Bakanı ve Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne soruyorum: F Tipi cezaevlerini eleştirenler, gazeteciler, Barolar Birliği, İstanbul Barosu “sağduyusuz" mu? Bir tek sağduyulu makam, Terörle Mücadele Kanununu’nun 16. maddesi gereğince geliştirilen bu projeyi, yani tutuklu ve hükümlülerin yalnız yaşamasını öngören F tipini, modern cezaevleri diye halka sunan Adalet Bakanlığı mı?

       F tipi alternatif değil
       Geçen hafta sonu, Türkiye Barolar Birliği ve İstanbul Barosu, basına bir yemek verdi. Burada bu sorun tartışıldı. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Eralp Özgen şunları söyledi: “Koğuş sistminde büyük olumsuzluklar var. Koğuş ağaları, mahkumdan para talep edenler, koğuş liderinin izni olmaksızın avukatla bile görüşemeyen mahkumlar, homoseksüel ilişkiler ciddi bir sorun. F tipi cezaevleri ise fiziki yapı olarak çağdaş ve batı standartlarına uygun. Ancak uygulama tecrit olacaksa buna karşıyız. Önemli olan sosyal faaliyetlerden her mahkumun yararlanmasıdır. Mahkumların birbirleriyle ilişkisinin yasaklanması kişiyi yok olmaya iter. Biz her türlü teröre, devlet terörüne de koğuş liderlerinin terörüne de karşıyız."
       İstanbul Barosu Başkanı Yücel Sayman da mekana itirazları olmadığını söyledi ancak itirazlarını şu sözlerle açıkladı: “Oda ya da hücre, çok şık olabilir ama yine de hücredir. İnsanın maddi manevi varlığını ileriye götüreceği toplumsal fırsatların verilmediği mekan isterse 500 metre kare olsun hukuka aykırıdır." Sayman itirazlarını çok net açıkladı: “Evet, mevcut koğuş sistemi iflas etmiştir. Ama bunun karşısına çıkartılan F tipi bir alternatif değildir. Bu proje Terörle Mücadele Kanunu’nun 16. maddesi gereğince geliştirilmiştir. Yani bu madde, bu zorunluluğu yüklemiştir. Açık görüş yapılamaz, hükümlülerin birbirleriyle ilişkisine engel olunur. Mahkumlar birbirleriyle görüşmeyecekler. Ortak mekanlarda birlikte olamayacaklar, en önemlisi yemekhane yok. Yemeği, bel hizasında bir oyuktan yüzünü bile göremediği bir kimseden alacaklar. Bu sistem insanı yok eder. Gideceğin her yere emirle, özel izinle, gitmeye hak kazanmışsan gideceksin. Nasıl hak kazanacağı da belli değil.
       Bir mahkumun, konuşmaya, dertleşmeye, kavga etmeye, birlikte TV izlemeye, spor yapmaya, yemek yemeye hakkı vardır. Mimari değişmeli, ortak yaşamak imkanları verilmelidir.
       Bu yıl yaklaşık 4000 hükümlü buralara gidecek. Hiçbir Avrupa ülkesinde, Amerika’da 10 bin siyasi tutuklu yoktur. Anayasa’nın 87. maddesindeki değişiklikle bunların çoğu af kapsamı içine alınmalıdır. İnfaz tüm tutuklular için aynı olmalıdır. Terörle mücadeleden tutuklu olanlara başka sistem uygulanırsa bu eşitsizliktir. Devlet nazarında hepsinin tek bir adı olmalı; hükümlü."

       Toplu yaşam şarttır
       Ceza İnfaz Hukuku Uzmanı Melda Türker ise şunları söyledi: “Kanun koyucu üstüne vazife olmadan bir cezaevi tasarımı hazırlamış. Bu çok yanlış bir mimari tasarım, çağdaş toplu yaşam esasını öngörmüyor. İdeal çözümde kendi odası olur çıkınca toplu yaşama girer."
       Türker’in geçen yıl bir panelde “tek kişiye tek oda sistemiöni anlatması ise şöyle: “Tek oda, cezaevinin içinde, ortak yaşam yerlerinin dışında o kişinin kendine mahsus mahremiyetini koruması için bulunacağı mekandır. Kendi istediği zaman bu mekanda bulunuyor, onun dışında hemen bu odalarından çıkıp kavuşulan bir toplu yaşam mekanı vardır".
       Türker, Charles Dickens’ın bir görüşünü de hatırlatıyor: “Pensilvanya’da Amerika’nın en modern cezaevi inşa edildiği zaman, burayı ziyaret edenler arasında bulunan ünlü yazar Charles Dickens şunları yazmış: ‘Bu cezaevinin disiplini, temizliği bir yana, burada yaşayanlar zihinsel olarak devamlı işkenceye tÉbiler. Bu ruhi işkencedir. Bedensel işkence olsa bu kadar tahribat yapmaz. Buradaki insanlar bu şartlara fazla dayanamayacaklardır.’ Nitekim bu cezaevi iki yıl sonra boşaltıldı, hükümlüler ruh hastası oldu, kimi intihar etti, kimi öldü."
       İşte, “onlar suçlu, ne halleri varsa görsün" demeyenlerin, insan haklarına duyarlı olan gerçek “sağduyu sahipleriönin düşünceleri böyle. Çözüm ise görünen o ki, kanun maddelerinin değişmesinde... Mahkumların birbirleriyle irtibatını yasaklayan Terörle Mücadele Kanunu’nun 16. maddesinin kalkması ve Anayasa’nın 87. maddesinin değiştirilerek affın, siyasi suçları da kapsaması öneriliyor...
       Adı üstünde ADALET Bakanlığı... Bu bakanlık eleştirilere kulağını kapatmamalı. Bu kadar uzman kişi, işte böyle düşünüyor. Çözümler somut ve kolay... ADALET’in inat etme hakkı var mıdır?

‘Jandarma çekilmeli’

       Avukat Turgay Aksaylı da var olan sorunları şöyle anlattı:
      
  • Terörle Mücadele Yasası 91 yılında çıktı. Bu yasa 91’den önce işlenen suçlardan dolayı hükümlü olanları kapsamaz.. Çünkü suçun işlendiği tarihte böyle bir infaz sistemi yoktu.
  • Bakanlık tutuklu hükümlü ayrımı yapmıyor. Hükümlü hükmen suçludur. Tutuklunun ise ceza alıp almayacağı belli değildir. Hükümlü ile tutuklu aynı infaza tÉbi tutuluyor. 95’de Buca’da ölenlerden biri tutukluydu.
  • Yardım yataklıktan içerde olan on bin kişi var. Devlet örgüt üyesi olmadığını biliyor ama yardım ettin deyip aynı hücreye koyuyor. Örgütlenme imkanı yokken bunu sunuyor. Oysa yardım tehdit altında olabilir, devamlılık arz ettiğine dikkat edilmelidir.
  • İnfaz yargıçlığı kurulmalıdır. Suç ferdidir. Hakim suçun işlenişine göre cezanın nasıl çektirileceğini yazar. Yani hükümle beraber infazın da nasıl olacağını söyler. İnfaz cezaevi savcılarına bırakılmış. Vahşice cinayet işleyen birini hakim diğer tutuklulardan ayırabilir. Oysa suç bireyselleştirilmiyor, toplu olarak herkes aynı cezayı alıyor. Hangi suçtan tutuklu olduğunu bilmeyenler bile var.
  • Tutukluluk süresi uluslararası sözleşmelere aykırı. Beraat edecek olan adam, cezaevindeki olayda öldürülüyor.
  • Dış güvenlik jandarmanın, iç güvenlik Adalet Bakanlığı’nın. İçerdekiler jandarmayı onun güvenliğini sağlayacak birileri gibi göremiyor. Elbette cezaevlerinde hakimiyet kurulmalıdır ama kafaları gözleri parçalanmış insanların durumu hakim olma durumdan öte bir şey. Cezaevlerinin içi ve dışı Adalet Bakanlığı’nın olmalı.

    Yazara E-Posta: dasena@milliyet.com.tr

  • Yazarlar