Esad ailesini en iyi tanıyan isimlerden Washington Enstitüsü’nde görev yapan Andrew Tabler, Suriye yönetiminin iç yüzünü ve Şam’daki siyasi dengeleri Milliyet’e anlattı.
2000’li yılların başında 7 yıl Şam’da yaşayan ve Esma Esad’ın hayır kurumlarında yöneticilik yapan Tabler, first lady’nin ülkede isyanla sonuçlanan kötü gidişatın farkında olduğunu ancak kocasının yanında durmayı tercih ettiğini söyledi
Andrew Tabler yazarımız Aslı Aydıntaşbaş’a konuştu.
Andrew Tabler sıradan biri değil; sıradan bir akademisyen hiç değil. Washington’daki düşünce kuruluşlarından Washington Enstitüsü’nde görev yapan Tabler, dünyadaki sayılı Suriye uzmanlarından biri. Gerçekte, sadece ABD değil dünya genelinde akademik ve gazetecilik camialarında Suriye uzmanlarının sayısı bir elin parmağını geçmez. Bunlar arasında 41 yaşındaki Tabler’ın özelliği, 2000’li yılların başında 7 yıl Şam’da yaşamış olması, bununla da kalmayıp Esma Esad’ın hayır kurumlarında yöneticilik yaparak bir zamanlar Esad ailesine yakın olmuş olması. Tabler, Şam’daki siyasi dengeleri, rejimin derin koridorlarındaki iç çekişmeleri ve en önemlisi Esad ailesinin iç yüzünü en iyi bilen Batılılardan biri. Bu yüzden, bir konferans için geldiği İstanbul’da yakalayıp sorduk: Ne oluyor?
* 7 yıl Suriye’de yaşadınız. Bu sürede bir halk ayaklanmasının emareleri var mıydı?
Bu tarz bir şey beklemiyordum ama sorunlar olduğu belliydi. Açıkçası Esma Esad, gidişatın kötü olduğunu, dünyanın en hızlı büyüyen 20 nüfusundan biri olan Suriye’nin Hama katliamından 10 yıl sonra ciddi sıkıntılarla karşı karşıya olduğunu gören isimlerdendi. Ama kocasının yanında durmayı seçti. Suriye nüfus patlaması yaşıyor ve Esma Esad bunu çok iyi görüyordu. Nedeni çok basit. (1982’de) Hama’dan sonra bir çok kişi hapse girdi, kimse evinden çıkmaz oldu ve herkes çocuk yaptı. İşte şu anda rejimle mücadele edenler, o dönem doğan çocuklar. Bu, Esma Esad’ın beklediği bir durumdu.
Reform yapmayacağını bilmiyordu* Ama Esma Esad’ın uğraştığı konular siyasi değil daha ziyade sosyal değil miydi?Nüfus artışındaki sıçramayı görüp bunun rejim için tehdit olduğunu anlamıştı. Siyasi sonuçlarını biliyordu. Ama bilmediği, kocasının reform yapamayacak kadar katı olduğuydu. Birkaç banka açmak, sigorta şirketine lisans vermek reform sayılmaz. Biz de (ABD) Türkiye de burada yanıldık. Esad’ın reform yapmayacağını tahmin etmeliydik.
* Hem Washington, hem de Ankara, Esad’a büyük umutlar besliyordu... Neden?Çünkü siyasetimizi, görünen tablo değil, arzuladığımız hedefler üzerine kurmuştuk. Hem Türkiye, hem de ABD, Esad’ın rasyonel biri olduğu ve fırsat bulunca reform yapacağını düşündü. İnsanlara bu izlenimi veriyordu. Ayrıca, İsrail ve Suriye arasında bir anlaşma ihtimali vardı. Türkiye bu görüşmelerin tam içindeydi ve sonra o süreci ABD’ye devretti. Aslında çok daha aşama kaydedildi.
* Peki Esad’ın reform yapacağı ya da İsrail’le anlaşacağının göstergesi var mıydı?Herkes orada yanıldı. Beşar ve karısının reformist olduğunu ve İran’dan uzaklaşmaya hazır olduğunu düşündük. Ama bunu destekleyecek delil yoktu. Türkler de biz de yanıldık. Oysa dikkatli bakınca, reforma değil İran’a yaklaşıyordu.
* Beşar Esad’la muhatap olan Türk yetkililer, hep kararsız davrandığı ya da olan bitenden bihaber gibi olduğunu söylüyor. Güçsüz biri mi?Halet-i ruhiyesi hızlı değişiyor. Rejim de öyle.
* Halbuki tam tersine sakin ve dengeli birine benziyor dışarıdan bakınca.Tam tersine. Çift yüzlü. Zayıflık görüntüsü de taktik. Sakin ve mantıklı biriyle konuştuğunuzu sanıyorsunuz, sonra tam tersini yapıyor. Bu ikiyüzlülük tam bir taktik. Bir şey diyor, başka şey yapıyor. Biz de kandık buna. Mesela Türkiye’yle bu kadar yakın oldu; ama Suriye haritalarında Hatay hâlâ Suriye’nin bir parçasıydı. Neden? Hükümet hiçbir zaman bunun böyle olmadığına dair resmi bir açıklama yapmadı. 2004’te söz verdiler ama yapmadılar.
* Biraz da rejimin doğasını anlatın. Hep ‘Nusayri azınlık tarafından yönetiliyor deniliyor. Yani bir anlamda uzunca yıl beyaz azınlık tarafından yönetilen Güney Afrika gibi ‘apartheid’ rejimi mi?Tam değil. Esad, Nusayri mezhebinin başı. Nusayriler, orduyu ve güvenlik kuvvetlerini kontrol ediyorlar. Beşar’ın bu anlamda Nusayriler ötesinde tabanı genişletmesi beklentisi vardı. Humuslu Sünni bir aileden olan Esma Esad’la evlenmesi de bundandı. Ama olmadı.
İşler rüşvetle halloluyordu* Rejim, yok olmaya mahkum bir modele dayandığını görmüyor mu? Bu çağda bu tarz kapalı bir azınlık yönetimi nasıl yürüyebilirdi ki?..Rejim çok katı. Kendini reforme edemiyor. Bir de ekonomik durum var. Hafız Esad döneminde, petrol gelirleri fazla fazla yetiyordu. Parlamento göstermelik bir bütçe bile geçirmezdi. Kasadan ödeniyordu. Ama Beşar gelince petrol gelirleri düştü. Nüfus patladı. Dış yatırım ve ticarete ihtiyacı vardı. Ama bunu yapmak için öncelikle siyasi reform yapmanız gerekiyor. Hukuk sistemini değiştirmek, kanunlar geçirmek, siyasi reform yapmak. Ama olamıyordu. Kimse yatırım yapmak istemedi. Mısırlı Orazcom denedi ama ortakları Rami Mahluf (Beşar Esad’ın yeğeni) onları ülkeden kovaladı.
* 10 yılda hiçbir reform olmadı mı?Şöyle oluyordu: Başkan bir sürü reform sözü veriyor, hatta bazen bir kısmı parlamentoda kanun tasarısına dönüşüyor, onların da içinde ufak bir bölümü kanun olarak geçiyor, ama sonuçta hiçbir şey değişmiyordu. Diğer kanunlarla çeliştiği için rafa kalkıyordu. Mesela banka açmak istiyorsunuz. Onlarca kanun tasarısının geçmesi ve mahkeme süreçlerini beklemektense, üst düzey bir Nusayri yetkiliye rüşvet vererek hızlıca işinizi görüyordunuz. Yolsuzluk, çok ama çok fazlaydı. İşte rejimin harcı da buydu.
Akıllı değil kurnaz
* Esma Esad’la arkadaş mıydınız?
Vakıflarında medya danışmanıydım ve yakın çalıştık. Ama arkadaş olduğumuzu söyleyemem. Bir noktada yardımcılarından biri bir bavulda 125 bin dolar getirdi. Almayı reddedince aramız soğudu. Sistemin çökmekte olduğunu o zaman anladım.
* Neden almadınız? Nasılsa o vakıflardan belli bir maaş alıyordunuz. Ne fark eder?
Sonuçta onlar, birer STK’ydı ve BM tarafından fonlanıyordu. Baas sisteminden maaş almıyordum. Ama bu parayı reddedince her şey değişti.
* Neden kalmaya devam ettiniz?
İlginç bir yerdi. Orada kalmasına izin verilen tek Amerikalı bendim.
* Neden?
Bilmiyorum. 2006’da Suriye’deki muhaliflerle ilgili yazdığım bir yazıya kızdılar. Artık gitme zamanının geldiğini anladım. Ben yurtdışındayken evime ve başında olduğum gazeteye Muhaberat’ın Filistin şubesi gelmiş. En azılı şube buydu. Tümüyle Nusayri ve Stasi benzeri bir siyasi polis. Ondan sonra gidip eşyalarımı topladım ve Beyrut’a taşındım...
* Son sorum: Esma Esad çok çekici bir kadın. Sizce?
Çok çekici ve zeki. Akıllı değil ama kurnaz. Ama doğru seçimleri yapmadı. Rejimin reform yapamayacağını çok önceden görmüştü. Ama kocasını seçti. Bu aşk mı? Bilmiyorum. Ortaya çıkan e-postalarda, muhalifler öldürülürken onun internette alışveriş yaptığını öğrendik. Ama o da kocası gibi. İki yüzü var. Bir yandan İngilizce konuşan Batılı bir lider, diğer yandan kalpsiz bir diktatör. İnsanlar onu Fransız Devrimi’ndeki Marie Antoinette’e benzetiyor. Ama umuyorum ki bir noktada kocasını bırakıp ülkeyi terk edecek gücü kendisinde bulur...