Aslı Aydıntaşbaş

Aslı Aydıntaşbaş

Tüm Yazıları

Kürt sorununun çözümü ve PKK’nın silahsızlandırılması yolunda çözüm iradesinin baş gösterdiği bu günlerde ABD yönetimi de üst düzey bir geziyle çözüm sürecine güçlü bir destek mesajı vermeye hazırlanıyor.

Kerry’nin ilk ziyareti Türkiye’ye

Hillary Clinton’dan boşalan koltuğa oturan Obama’nın yeni Dışişleri Bakanı John Kerry, ilk dış gezisini şubat ayı içinde Türkiye’ye yapacak.
Uzun yıllardır Dış İlişkiler Komitesi’nde görev yapan, Demokrat Parti’nin ağır toplarından Kerry’nin Türkiye gezisi, Irak, Suriye ve PKK meselelerinin birbirinden ayrıştırılamaz bir yumak haline geldiği bir döneme rastlıyor.
Kerry’nin de dosyasında Suriye’deki iç savaşın bitmesi için atılabilecek adımlar, Irak’taki gerilimli tablo ve İmralı süreci olacak.

Erdoğan da gidecek
Ancak Ortadoğu’nun çalkantılı bir dönemden geçtiği bu günlerde, Türkiye ve ABD arasındaki tek temas, John Kerry’nin Türkiye gezisi de olmayacak. Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, geçen haftaki Washington gezisinde, Dışişleri Bakanı Hillary Clinton dahil ABD yönetimi ve Pentagon’dan üst düzey isimlerle bir araya gelmişti. Sinirlioğlu’nun gezisi, bir anlamda Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun şubat sonu ya da mart ayında yapmayı planladığı Washington gezisinin ön hazırlığı niteliğindeydi. Davutoğlu’nun gezisinin ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın önümüzdeki yaza doğru Beyaz Saray’a gitmesi bekleniyor.

Washington İmralı süreci dışında
ABD, 2009’da başlayan bir önceki açılım sürecinin aksine, bu kez çözüm sürecinin dışında kalmış durumda. MİT’in Öcalan’la başlattığı ve dolaylı olarak Kandil’in de onayı alınan mevcut görüşmeler, şu aşamada 3’üncü bir ülkenin desteği olmadan doğrudan MİT ve PKK arasında yürütülüyor. Türkiye, sürecin böyle devam etmesini planlıyor. Ankara’nın, müzakerelerin en son aşaması olan ve birkaç yıl içinde olması beklenen ”silahların tamamen teslimi” aşamasına kadar üçüncü bir ülkeyi sürece dahil etme niyeti yok.

Kerry BDP’yle de görüşecek
Ancak yine de ABD’nin desteği, sembolik bir önem taşıyor.
John Kerry’nin bu çerçevede Ankara’ya yapacağı ziyarette BDP liderleri Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak ya da içinde Ahmet Türk’ün de olacağı bir DTK heyetiyle bir araya gelerek çözüm sürecine destek vermesi bekleniyor.
John Kerry’nin ayrıca CHP ve MHP genel başkanlarından randevu istemesi bekleniyor.

Suriye’ye farklı bakış
Türkiye açısından iki ülke arasındaki yoğun trafikte en can alıcı konu, Suriye. Ancak Suriye konusunda, Ankara ve Washington, aynı sayfada değil. Her iki ülke de Beşar Esad’ın bir an önce yönetimden uzaklaşması sonucu Suriye’de demokratik bir değişim sürecini arzulasa da, Ankara, Suriye’de akan kanın durması için ABD’ye daha çok rol düştüğü kanısında. Washington ise, Suriye’de muhalifleri silahlı olarak desteklemek ya da Beşar Esad’ın gitmesine neden olacak ağır bir diplomatik atak başlatmak konusunda tereddütlü. Özellikle muhalefet hareketi içindeki radikal İslamcı unsurlar ve Esad sonrası değişim sürecinde ‘kaos’ korkusuyla frene basmaya devam ediyor.
200 binin üzerindeki mülteci dahil olmak üzere Suriye’deki istikrarsızlığın yankılarını daha yakından hisseden Ankara ise, Suriye içine insani yardım ve gerekirse muhaliflerin eğitimi dahil daha kararlı adımlar atılması gerektiği görüşünde. Önümüzdeki aylarda Davutoğlu ve Erdoğan’ın gezileri, ABD yönetimini daha somut adım atmaya ikna amaçlı olacak.

Irak’ta savaşı nasıl durdururuz?
Irak konusunda da Türkiye ve Obama yönetiminin tutumu ‘ortak hedef, farklı yöntemler’ diye özetlenebilir. İki ülke de Irak’ın yeniden bir iç savaşa sürüklenmesini istemiyor. Ancak Maliki yönetimini bizzat Irak’taki istikrarsızlığın nedeni olarak gören Ankara, Washington’un Irak Başbakanı’nı ”kolladığı” görüşünde. Ankara Irak denklemine, Bağdat’la sorun yaşayan Sünniler ve Kürtlerin hamisi olarak ağırlığını koyuyor.
Ancak ilginçtir, Irak Kürtleriyle bu sürpriz yakınlaşma, yıllardır Türkiye’ye bunu salık veren Washington’un çok hoşnut etmiş gözükmüyor. ABD tarafı, Türkiye’nin Barzani ile olan yakın ilişkisi sonucunda doğrudan Kuzey Irak’tan boru hattı inşa etmesinin ”Irak’ın istikrarı ve toprak bütünlüğüne tehdit” olduğu görüşünde ve karşı çıkıyor.

Birand Gazetecilik Vakfı kurulsun!
Alışamadık Birand’sız bir medyaya; belli ki uzun süre de alışamayacağız yokluğuna. Burada günlerdir aklıma gelen Birand anılarını aktarmak yerine, bu zamansız göçüşü biz gazeteciler için kalıcı bir değere dönüştürmek adına bir teklifte bulunacağım. Harvard’daki ünlü Neiman Vakfı benzeri bir ‘Birand Vakfı.’

Haberin Devamı
Kerry’nin ilk ziyareti Türkiye’ye

Harvard’daki vakıf, 1937’de medyada ‘kalite ve standartları yükseltmek’ adına Agnes Neiman’ın 1 milyon dolarlık bağışıyla kurulmuş, bugün dünyanın en saygın medya enstitüsü. Dünyanın en ünlü gazetecileri, Harvard’daki 1 yıllık programla kah bir proje üzerinde çalışıyor, kah kitaplarını tamamlıyor. Birand Vakfı da benzer bir misyonla, gazetecilere 6 ay ya da 1 yıllık cömert burslarla kitap yazma, günlük haber temposundan uzaklaşma, farklı bir alanda uzmanlaşma ya da Brüksel veya Washington gibi bir dünya merkezini uygulamalı bir programla daha yakın tanıma fırsatı verebilir. Tahminim sadece Cemre Hanım değil, Birand’ın uzun yıllar çalıştığı Milliyet ailesi, Milliyet’in mevcut sahibi Erdoğan Demirören, Aydın Doğan ve diğer medya patronları da böyle bir girişimi gönülden destekleyeceklerdir.

Medyaya 3 öğüdü
Mehmet Ali Birand’ı sadece güler yüzlü, iddialı röportajlar yapan, herkesle iyi geçinen biri olarak hatırlamayın. Umuyorum medya, Birand’ı hatırlarken bu mesajlarını da kulak arkası etmez.
1. KORKMAYIN!: Askeri darbe sonrası Emret Komutanım’ı yazmak, 1988’de Milliyet’i toplattırmak pahasına Bekaa’da Öcalan’la röportaj yapmak, herhalde her babayiğidin harcı değil. Bir ders çıkacaksanız, iktidarlardan bu kadar korkmayın.
2.DEMOKRAT OLUN: Birand’ın 28 Şubat’ta da, ondan sonraki süreçlerde de çizgisi, vesayet değil demokrasiden yana. Hükümeti eleştirsek de sivil yönetimi savunalım.
3. İNSAN YETİŞTİRİN: Ankara temsilcisi olduğumda ilk arayanlardan biriydi Birand. “Sana tek tavsiyem var,” demişti telefonda “Altına güçlü, sağlam insanlar al, iyi bir ekip kur. Şimdi sana orada ‘Aman ha şunu-bunu onu alma altını oyar, yerine oynar’ diyecekler. Sakın dinleme. Bilakis onları al ve iddialı insanlarla çalış. Onların başarısı senin başarın olur ”