Aslı Aydıntaşbaş

Aslı Aydıntaşbaş

Tüm Yazıları

Yasak şehir Silivri

Bakan Sadullah Ergin, satranç salonunda kısa sürede iyi hamleler yaptı.

Garip, şimdiye kadar gittiğim en garip geziydi...
Dün ömrümde ilk kez bir cezaevine adım atmış oldum ve saatler boyu koridorlarda, hücrelerde dolaşırken, bir yandan gazetecilik merakı, diğer yandan da o duvarların hemen ötesinde yüzlerce insanın özgürlüklerinden mahrum kaldığının bilinciyle gelen ani bir utanma hissini aynı anda yaşadım.
Gün boyu bizimle olan ve 12 Mart ve 12 Eylül’ün en korkunç dönemlerinde toplam 7 yıl hapis yatan gazeteci Oral Çalışlar’dan: “O zamanlar cezaevi koşulları çok daha berbattı; koğuşlar kalabalıktı, yemek bile vermiyorlardı. Ama sanki geniş koğuşların daha insani bir yanı da vardı...”
Gelelim hastanesiyle, yemekhanesiyle, dev kampusü ve 9 bin nüfusuyla adeta bir “Yasak şehir” olan Silivri’de gördüklerimize...
Adalet Bakanlığı’ndan gelen sürpriz bir davetle, dün sabah Silivri’ye doğru yola koyulduk. Anladığım kadarıyla bakanlık, Türkiye’nin en ünlü siyasi sembollerinden biri haline gelen Silivri’yle ilgili kamuoyundaki merakı gidermek için, bir grup köşe yazarını davet etmiş. Üstelik de bizzat Adalet Bakanı Sadullah Ergin mihmandarlığında...
Yenibosna’dan Silivri’ye kadar 70 kilometrelik yolu, otobüste Ergin’le sohbet ederek gittik. Bakan başından çizgiyi çekti: “Mevcut dava süreçleriyle ilgili değerlendirme yapmam” ve gün boyu bu ilkeyi bozmadı. Ama onun dışında Silivri’deki durumu, Mustafa Balbay ve İlker Başbuğ gibi ünlü mahkumların cezaevi koşullarını, sağlık durumlarına kadar detaylarıyla konuştuk.

11 BİN KİŞİYE YEMEK
Kamuoyunda Ergenekon davasıyla özdeşleşen Silivri, aslında 8379 hükümlü ve tutuklunun kaldığı dev bir cezaevi. İçinde polikinikten dönme bir hastane, atık su tesisi, soğuk depolar, duruşma salonları, çamaşırhaneler, 1000 araçlık bir otopark ve 11 bin kişiye yemek çıkaran dev bir mutfak da var. Ergenekon ve Balyoz sanıklarının kaldığı “yüksek güvenlikli” bölüm dışında, açık ve kapalı birimler de var. Silivri’ye vardığımızda önce yetkililerden brifing alıp ekranda multivizyon gösterisi izliyoruz. Ardından Şubat ayında “hastane” statüsü kazanan polikliniği ziyaret ediyoruz. İçerde modern aletler, göz, röntgen, ortopedi ve nöroloji gibi birimler var. Oda TV sanığı MİT’çi Kaşif Kozinoğlu’nun Silivri’de ani ölümünden sonra cezaevindeki sağlık koşulları çok tartışılıyor. Bakan ve yetkililer, şikâyeti olan mahkzmların önce kaldıkları bölümde aile hekimine, durumları ciddiyse ya da tahlil ihtiyacı varsa polikliniğe, Fatih Hilmioğlu ya da Ergin Saygun gibi durumu daha kritik olanların ise tedavi için devlet hastanelerine gönderildiğini anlatıyor.

GAZETECİLERİ GÖRMEDİK
Maalesef Silivri’de ünlü Balyoz ya da Ergenekon sanıklarının kaldığı 1. ve 2. bölümler değil 6. bölümü ziyaret ediyoruz. (Belki de “Maalesef” değil de “İyi ki” demeliyim; orada adalet bekleyen onlarca hükümlüyü, meslektaşlarımızdan Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Soner Yalçın, Barış Pehlivan ve diğerlerini görsek ne diyecektik? Onlar yıllardır tutukluyken biz normal yaşamlarımızı sürdürüyor, İstanbul’un tadını çıkarıyor, gazetecilik yapıyor olduğumuz için belki hafif kızaracak, yüzlerine bakamadan alelacele ellerini sıkıp uzaklaşacaktık.)
Sonuçta Silivri’de çim sahada futbol maçı yapan ve kapalı kortta voleybol oynayan iki farklı grup dışında mahkzmlarla karşılaşmadık. Ama koğuşlarını, ortak havalandırma alanlarını, onları orada tutmak için kurulan dev çarkı saatlerce gezdik.

KOĞUŞLAR NASIL?
Silivri bir saat gibi tıkır tıkıt işleyen, ancak soğuk bir mekân. Duvarlarda kötü reprodüksiyonlar, masalarda naylon örtüler var. (Kötü sanat eziyetlerin en büyüğü; naylon da öyle!)
1 ya da 2 kişilik koğuşların ortak kullanım alanı var. Bize gösterilen ünitelerden birinde, 7 koğuşun birlikte kullandığı bir ortak mekân ve bütün gün açık olan “havalandırma” avlusu vardı. Yatak odalarında ranzalar var; oturma odasında ise plastik masa ve sandalyeler, televizyon ve mahkzmların çay ya da salata gibi basit şeyleri yapabildiği bir mutfak...

‘PEKİ BALBAY?’
Silivri’yi yıllardır içerideki sanıklardan dinliyoruz. Soruların ardı arkası kesilmedi. Peki Balbay neden hücrede? Peki İlker Başbuğ’un odası nasıl? İsteyen dilediği televizyonu alabilir mi? Yemekler çok mu yağlı? Kitaplara sınırlama var mı? Hangi kanallar var? Peki ya derbi?
Yetkililer Balbay’ın Oda TV sanığı Barış Pehlivan’la iki odalı bir bölümde kaldığını, ortak alanda başkalarının olmadığını söyledi. İlker Başbuğ’un kaldığı odanın prototipini gördük. O da Hurşit Tolon’la kalıyormuş.
Yemeklerden şikâyet olmadığını, sanıldığı kadar yağ kullanılmadığını söylediler. Öğlen yemeğini, karavana yedik. Açıkçası bize sunular mercimek çorbası, tavuk budu ve bulgur ve çoban salata, tatminkârdı; hatta mercimek iyiydi. Kitaplara sınırlama, koğuşun fiziki koşulları gerektiriyorsa var; LCD alabiliyorsun ama devasa ekrana izin yok; tv’de cezaevinin belirlediği 20 kanal var ve evet, Lig TV’de bunlardan biri.

TEK GÜLEN AİLE HEKİMİ
Cezaevinde tanıdığımız tek mutlu insan, aile hekimi Dr Bilal Ünal. Sürekli gülümsedi; cezaevi hayatını tatlı bir “Hababam Sınıf” edasıyla anlattı. Zaten o yüzden de mahkzmlar sık sık revire çıkmak istiyor, “Sizi görünce moralimiz düzeliyor” diyorlarmış. En çok görünen, üst solunum yolları enfeksiyonları...
İtiraf edeyim zaman zaman hepimiz Oral Çalışlar’a dönüp “Oral Abi sizin zamanınızda nasıldı?” diye takılsak da Silivri’de geçirdiğimiz saatler hüzünlüydü. Ben kendi adıma o soğuk koridorlarda, üzerime beton dökülmüş gibi klostrofobi hissettim. Ne kadar modern olursa olsun, zindan zindandır.
Dönüşte Sadullah Ergin “Allah göstermesin. İnsanın başına ne geleceği belli mi? Bir trafik kazası sonucu kendini burada bulabilirsin. Buradaki insani standartları yükseltmek hepimizin görevi” dedi. Dayanamadım. “Ama asıl buradaki insanları azaltmak lazım...” dedim. Başını sallayarak “O da ayrı tabii” dedi.

Haberin Devamı

Yasak şehir Silivri

Muhabirler rahatsız oldu
Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in 12 köşe yazarıyla yaptığı Silivri Ceza İnfaz Kurumları yerleşkesi ziyareti, gazetelerin adliye muhabirleri arasında rahatsızlık yarattı. Yıllardır Silivri Cezaevi’nde Ergenekon ve Balyoz duruşmalarını izleyen muhabirler, kendilerinin ziyarete davet edilmemesi hakkında Twitter’dan eleştiride bulundular.

Haberin Devamı

Yasak şehir Silivri


SERVİS BAKANDAN
Bakan Ergin, spor salonunda mahkumlarla voleybol oynadı, fırında incelemede bulundu.

Haberin Devamı

Yasak şehir Silivri

25 BİN KİTAP YASAK
Kütüphanede 2603 kitap var. Raflarda Madam Bovary’den tutun da Ahmet Arif ve Server Tanilli’nin yıllarca yasaklanan “Uygarlık Tarihi’ne kadar değişik kitaplar gördüm. “Yasak olmadıkça burada her türlü kitap olabilir” dedi Sadullah Ergin (Bu arada Türkiye’de hala 25 bin kitabın yasaklı olduğunu da öğrenmiş olduk.) Nedim Şener’in son kitabı “Baba Seni Neden Oraya Koydular?” ve Tuncay Özkan’ın “Hapiste Yatacak Olana Öğütler” de raflarda. Mahkumlar, kendilerine verilen listeden istedikleri kitapları bir dilekçeyle kütüphaneden talep edebiliyor. İnternet yok ancak kısıtlı olarak bilgisayar odasına çıkmak mümkün. Cezaevinde verilen kurslar var. Mesela, “Kaloriferli Ehliyet Sertifikası” ve “Doğal gaz kursu.” Eminim açık öğretim gibi imkanlar ve farklı elişi kursları da vardır ama notlarımda bu ikisini buldum.