Yazarlar Avrupartheid

Avrupartheid

15.07.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Avrupartheid

Avrupartheid

       "AVRUPA Birliği'nden Türkiye'ye yeni davetiye". Bizim gazetedeki bir haber başlığı bu. Avusturya Dışişleri Bakanı, AB - Türkiye Ortaklık Konseyi toplantısı için çağrı yapmaya hazır olduğunu açıklamış. Ve bu demeci, Yunanistan Dışişleri Bakanı Pangalos ile 4.5 saat süren bir görüşmenin ardından yapmış. Pangalos da demiş ki: "Biz çok yapıcı bir yaklaşım içinde olacağız!" Breh! Breh! Paris'te ayaktopu şampiyonası sona ererken AB'de de yeni ayak oyunları başlıyor. Bir yandan da, AB göçmenler, yabancı işçiler ve köktendinci İslam konularında yeni kararlar ve kurallar arifesinde.
       AB üyeliği bizim için bir ulusal açlık oldu. Hem de bir şeref meselesi. Tam üye olmadıkça karnımız ve gözümüz doymayacak... ve şerefimizi kurtaramayacağız! Hükümet, önceki yönetimlerden farklı olarak, haysiyetli ve onurlu davranıyor bu konuda. Şu gerçeği artık hepimiz iyi anlamak zorundayız: AB dışında kalan bir Türkiye, kendi gücüyle, kendi üretimiyle, kendi kültürüyle kalkınır, ilerler, payidar olur. Yalvarmamalıyız, kapı kapı dolaşmamalıyız, el açmamalıyız, dilenci ve ricacı durumuna düşmemeliyiz.
       Avrupa Birliği, bizi üyeliğe almamak için, elinden geleni ardına komuyor. Kedi fareyle oynar gibi oynuyor bizimle.
       Avrupa'nın siyasal elitini oluşturanların pek çoğu, Türk düşmanı, İslam düşmanıdır. AB'nin birçok ülkelerinde ırk ayrımı, Türk ayrımı, almış yürümüştür. Ben buna "Avrupartheid" diye ad koydum. Yakın gelecekte bu "Avrupartheid" illetinden kurtulmayacaklar. Yakın gelecekte biz AB'ye girmeyeceğiz.
       FİKRET BİLA'YA DUALAR: Fikret Bila, "dört başı mamur" bir gazeteci. Haber almakta virtüoz, yorumlamakta üstad, yazarlıkta güçlü. Tanıyan, okuyan herkes hayran... Başına gelen musibet, onu seven ve sayan tüm milleti perişan etti. Ve hepimiz inanıyoruz ki bize kurtuluşunun, iyileşmesinin müjdesini de verecek. O zamana kadar milyonların gönüllerindeki dilekler, dudaklarındaki dualar Fikret Bila için.
       İNÖNÜ ŞAHESERİ: İnönü, kendini yaratmış olan bir şaheserdi. Subaydan diplomata, kurmaydan devlet adamına, otokrattan demokrata ulaşan uzun bir evrimde kendine azimle, bilinçle, adeta bir tarihi determinizmle yönler vermiş, yeni kişilikler oluşturmuştu. Bu olağanüstü yaşamın öyküsü, Prof. Dr. Metin Heper'in yeni çıkan İngilizce "İsmet İnönü" başlıklı yapıtında. Bilimsel yetkinlikle, hem de bir senaryo gibi sürükleyici bir üslupla yazılmış bir siyasal biografi. Umarım, bu güçlü eserin Türkçesi de yayınlanır yakında. Merkezi Hollanda'nın Leiden kentinde olan Brill Yayınevi'nden. Okuyun bu doyum olmaz eseri.
       TOP YOLUNA GİTMEK: Bir su verin ki içinde futbol topu olmasın. 5 haftadır var mı top, yok mu top... Bir kaleden bir kaleye koşup durdu oyuncular. Oturdukları yerlerde coşup durdu seyirciler... Futbolun kalitesi hiç de iç açıcı değildi. Oyunlar akıcı değil, sıkıcıydı. Birçoğu sadece kırıcıydı. Maçların çoğu için en geçerli tanım: "Keçi boynuzu." Dramatik anlar kıt, büyüleyici akınlar binde bir, goller tek tük. Dünya Kupası'nı düzenleyenler, birkaç milyar dünya insanı için bir "hayalhane" yaratıyorlar. Ve milyarlarca kişi, tatsız tuzsuz maçlara vakit ve para harcayarak kendilerini aldatıyorlar.
       Gol sayısı nasıl artırılacak? Ben iki hafta önce "Ya saha küçültülmeli, ya oyuncu sayısı artırılmalı (13, 14 kişilik takımlar?). Şu baş belası ofsayd kuralı kaldırılsa.." diye yazdım. Liberal Demorat Parti'nin Genel Başkanı Besim Tibuk da, ofsaydın kaldırılması ve kalelerin büyütülmesi için kampanya açmış. Başka çözümler de düşünmeliyiz. Golleri artırmak ve kırıcılığı azaltmak için, her on faul yapan takıma karşı bir penaltı? Her kırmızı kart çıkınca bir penaltı?
       Bir de, şu futbol hep "Hıristiyanlar Kulübü"nün kazandığı bir kupa... Müslüman, Budist, Taoist, Musevi vs. milli takımlar, şampiyon olamadıkları gibi, son sekize bile giremiyorlar. Onlar hep eleniyor. Kupa için hep Hıristiyanlar aday oluyor. Bu sefer de son sekiz, ya Avrupa'dandı ya da Güney Amerika'dan. Ve hepsi de Hıristiyan ülkeler... Ama, şampiyon Fransa takımına bakın: Le Pen kuduruyor olsa gerek. Yarı finali Fransa'ya Kara Afrikalı Thuram'ın iki golü, finali ise Cezayirli Zidane'ın iki golü kazandırdı. Eski sömürgeliler golleri atıyor, eski sömürgeciler kupayı kazanıyor.



Yazara E-Posta: T.Halman@milliyet.com.tr