“35 Yağız Erkek, Başbakan’la yüz yüze görüşecek.”
Gazetenizi açıyorsunuz ve karşınızda böyle bir haber. Garipsemez misiniz? “İyi de neden özellikle yağızmış bu adamlar?” sorusu geçer herhalde ilk olarak aklınızdan. Ardından, bu yağızlık vurgusu üzerine, alaycı bir gülümsemeyle, “Yakışıklılar mıymış bari?” diye de sorarsınız. Hikaye tam olur!
Erkeklerin böyle fiziksel özellikleriyle sunulmasına pek alışkın değiliz. Hele ki politikada. Garip geliyor değil mi? Durumun absürdlüğü, hikayeyi erkekler üzerinden anlatınca aşikar oluyor. Ama söz konusu kadınlar olunca, bu cümleler fazlasıyla sıradan.
* * *
AKP Güzelbahçe İlçe Yönetim Kurulu Üyesi Filiz Çetiner, partisine yönelik önyargıları aşmak amacıyla, İzmirli kadınlar ve Başbakan arasında bir buluşma tertip etmeyi düşünmüş. Fikir şöyle; partili olmaması tercih edilen, özellikle iş dünyasından kadınların, Başbakan Erdoğan ile buluşması ve buluşma sayesinde doğrudan Başbakan’a, AKP’ye yönelik kaygılarını, yaşam alanlarına müdahale endişelerini anlatmaları isteniyor. Projenin fikir sahibi Çetiner, bir de garanti veriyor: “Başbakan bu soruları, tüm içtenliğiyle yanıtlayacak”
Bence buraya kadar, proje oldukça ilginç ve önemli. Beni heyecanlandırdı mesela. Hemen ne sorular sorulabilir, hangi konular tartışılır, düşünmeye başladım.
Ama sahiden insan, projenin tartışma yaratan, sonrasında da projenin iptaline neden olan ismine takılmadan edemiyor. Neden “35 Sarışın Kadın”?
Kadınlara söz veren, siyasi alanda onların da var olduğunun altını çizen bir projede, kadını yine dış görünüşe dayalı, bildik klişelere hapsetmeye ne gerek var? Yani kendi topuğumuza sıkmak değil de nedir bu?
Kadınlar olarak en azından biz; kadını, göğüs, mini etek, sarışın, kızıl vs. üzerinden tanımlayan arka sayfa güzeli basitleştirmesinin önüne geçsek artık. Bu klişeleri, bir projeye dikkat çekmek adına yeniden yeniden üretmesek.
Evlere şenlik
Bu yıl 8 Mart’ta, AKP Kadın Kolları, Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla bir etkinlik düzenlemişti. Gazetelerde, etkinlikte özellikle “mini etekli, dekolteli” ve “türbanlı” kadınların yan yana geldiğini okuduk. Etkinliğin sanatçı konuğu ise, bu ülkenin kadın dövmekle, tehdit etmekle sabıkalı, en meşhur ismi İbrahim Tatlıses’ti. Bana sorarsanız, her açıdan evlere şenlik bir Kadınlar Günü kutlamasıydı!
“Sarışın kadın” kimdir? Kimi temsil eder? Ya da “mini etekli kadın”, “türbanlı kadın”, nasıl kategoriler, nasıl genellemelerdir? Hepsi aynı şeyi mi yer içer bu kadınların? Aynı şeyi mi düşünür? Mini etekli kadınların mesela, sorunları ne derece ortaktır? Kadınların sorunlarını, “türbanlı kadınların sorunları” ve “sarışın/dekolteli kadınların sorunları” gibi anlamsız bir ikiliğe indirgemek bize ne kazandırır?
Amacın, iyi niyetle farklı sosyal, kültürel çevrelerden kadınları biraraya getirmek olduğuna şüphem yok. Ancak bu klişelerle, ne gerçek bir diyalog kurabiliriz ne de kadına toplumsal hayatta daha itibarlı bir yer sağlayabiliriz. Basına malzeme verelim, dikkat çekelim derken, bir çuval incir boşa gidiyor yani.
Projenin tanıtımında da vurgulandığı gibi, İzmirli “35 Sarışın Kadın”ın Başbakan’a iletmek istedikleri sorunların, sadece yaşam alanlarına müdahale kaygısı ya da içki yasağı olduğunu sanmıyorum. İş hayatında kadının yeri, her gün yaşanan kadın cinayetleri, seçim listelerinde yine kadın adayların manidar azlığı, yoksulluğun, şiddetin, baskının hep en çok kadını vurması... Say say bitmez.
O nedenle, Başbakan’la kadınların buluşması fikri önemlidir. Umarım sarışın, mini etekli, vesaire sığlığını sorgulayarak, bu proje yeniden gündeme gelir.