İZMİR’İN deneyimli gazetecilerinden Erol Yaraş soruyor:
“Evinde oturan bir Alman’ın, bir Finlandiyalı’nın aklına, Çeşme’ye gidip tatil yapma fikrini nasıl düşürürsünüz? Akdeniz’de, Ege’de bizim kıyılarımıza benzer, denizi, güneşi güzel çok kıyılar, çok şehirler var...”
Ben soru üzerine gözlerimi kısmış pek de parlak olmayan yanıtlarımı kafamda döndürürken, yanıt yine Erol Yaraş’tan geliyor: “Gerekçe yaratmak.”
“Buralardan senin bir farklılığının olabilmesi için, gündeme gelebilmen için, insanların seni merak edip senin beldene gelmesi için bir gerekçe yaratman lazım. Bu gerekçe nedir? Festivaldir, spor karşılaşmalarıdır, kültür etkinlikleridir, kongreler, seminerlerdir... Bunlarla insanları buraya getirdikten sonra, diğer özelliklerini, denizini, güneşini, tarihini, mutfağını gösterebilirsin...”
21. Çeşme Deniz Şenlikleri ve Uluslararası Şarkı Yarışması’nın Çeşme’de yarattığı tatlı telaş sırasında, Tertip Kurulu Başkanı Erol Yaraş’ı yakalayıp yaptığımız sohbeti aktarıyorum sizlere. Bu yaz ortası pazartesisinde, biten festivalin ve Çeşme’nin esintisi biraz olsun iş yerlerinize, evlerinize essin diye...
Marka kent olma
Yaraş’a göre, EXPO’yla birlikte İzmir’in gündemine oturan “marka kent” kavramını hayata geçirmek için, İzmir’in bu tür büyük çaplı organizasyonlara, keyifli, nitelikli “gerekçelere” ciddi ciddi kafa yorması gerekiyor.
“Bizler Çeşme Festivali gibi farklı etkinlikleri, sporun, tıbbın, sanatın her dalında İzmir’de oluşturabilirsek, bunları dünyadaki kanaat önderleriyle buluşturabilirsek, o zaman İzmir “marka kent” olma yolunda hızla ilerler. Çünkü zaten İzmir’in marka kent olma yolunda altyapısı tamam, ama bu altyapıyı dünyaya sunamamanın, dünyayla buluşturamamanın sıkıntısını yaşıyoruz biz.”
Biz konuşurken telefon sürekli çalıyor. Tutkuyla, heyecanla konuşuyor, anlatıyor Erol Yaraş. İster istemez soruyorum; “Sizi asıl heyecanlandıran nedir bu organizasyonda?”
“İzmir aşığıyım”
“Ben 80’li yılardan beri İzmir aşığıyım, İzmir’den hiç kopmadım. İzmir’in hak ettiği gerçek yerine ulaştığına da inanmadım... Benim buradaki esas kavgam gençler. Neden gençler? Çünkü hakikaten çok özenle okuttuğumuz, çok nitelikli yetiştirdiğimiz gençlerimiz bu kentte bir hedef görmedikleri için İzmir’de kalmıyorlar. Bu marka kent vizyonunun arkasında tabii ki aynı zamanda istihdam yatıyor, ekonomi yatıyor. Yatırımcıların tercih ettiği şehir olma çabası yatıyor.”
Nitelikli işgücünün işsizlik belasından en fazla mustarip olduğu kent İzmir’de, kulağa öyle önemli geliyor ki bu sözler. İzmir’i hak ettiği yere taşıyacak, onun farkını ortaya koyacak “gerekçeleri” yaratabilecek nüfusun da yine en çok bu şehirde olabileceğini düşünüyor insan.
Bir de, Erol Yaraş’ın sadece bir gazeteci, bir proje insanı değil bir baba olduğunu anlatıyor bu yanıt. Şehre bir şeyler katmayı çocuklarına miras bırakmakla eş tutan bir baba!
Sevdiği, sahiplendiği, yıllarca emek verdiği, ekmek yediği, sayıldığı, sevildiği, avucunun içi gibi bildiği bu şehirde, çocuklarıyla birlikte yaşamak isteyen pek çok babaya tercüman oluyor çünkü onun sözleri...