Ayşe Gökçe Susam

Ayşe Gökçe Susam

milliyetege@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

BENDEN 10 yaş kadar büyük, çoluk-çocuk sahibi bir kadın arkadaşım anlatıyordu: Anneler Günü, Sevgililer Günü, doğum günü...
Bu “özel günler”in her birinde, eşi ve çocukları arkadaşıma, hediye olarak mutfak robotu, mini fırın, son model bir elektrik süpürgesi almayı uygun görmüş.
Kendisini ev işlerine gömmeye niyetli bu hediyeler, arkadaşımın biraz olsun şımartılmayı beklediği özel günlerde üst üste gelince, sonunda bizim kızın asfalyaları atmış.
“Vallahi o süpürgeyle kovalayacaktım hepsini” diye olayı anlatışını hatırladıkça hâlâ gülüyorum.

Bir süpürge alana, tek taş yüzük!
Televizyonda yayınlanan reklamı görünce yeniden hatırladım bu hikâyeyi...
Reklam şöyle:
Bir elektrik süpürgesi alana, tek taş yüzük bedava!
Reklamı yapan beyaz eşya markası, kampanyalarını “yoğun istek üzerine” 8 Mart Kadınlar Günü’ne kadar uzattıklarını ilan ediyor.
Firma sanırım, 8 Mart Kadınlar Günü’nün kapıda olduğunu anımsayınca, “Yaşasın!.. Yılbaşını bitirdik. Sevgililer Günü de yeni bitmişti, ama Kadınlar Günü’nde kampanyayı patlatır, malları satarız” diye düşünüp ellerini ovuşturmuş.
Ancak şöyle küçük bir sorun var:
Sevgili firma ve reklamı hazırlayan arkadaşlar...
Sizin kampanya güzel, iyi, hoş olmuş da. 8 Mart öyle bir şey değil!...
Her ne kadar öyle bir şeymiş gibi yapılmaya çalışılsa da, öyle bir şey değil...
Tam 100 yıldır kadınların mücadelesinin simgesi olan bizler için çok önemli olan bu gün; 8 Mart 1857 günü, ABD’de daha iyi çalışma koşulları için direnen ve aynı gün polis müdahalesinde 129’u hayatını kaybeden 40 bin kadın dokuma işçisinin anısınadır.

Dünya Emekçi Kadınlar Günü’dür...
Evet, 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü; ama kadına bir tek taş, bir de elektrik süpürgesi hediye edilip saçını süpürge etmesinin (aynı zamanda çok hoş görünmesinin) beklenmesini, işlerin en nankörü olan ev işini, yani bütün ailenin işini yapsa da emeğinin değersizleştirilmesinin, kadının eve hapsedilmesini meşrulaştırmanın günü değil...
Üstelik kadınlar artık git gide daha güçlü bir sesle, “tek taşına” falan değil, “tek başına” diyor.
Yalnızca kendilerine münasip görülen evleri değil, sokakları da istiyor.

Geceleri de, sokakları da istiyoruz!
Birleşmiş Milletler tarafından Kadın Dostu Kent ünvanına layık görülen İzmir’de, 8 Mart’ın 100. yılının coşkusuna yakışır hareketli bir program var. Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde bu yıl ilki düzenlenen Kadın Festivali’nin programına, bugün mutlaka bir göz atın, derim.
Sergiler, paneller, söyleşiler, tiyatro ve konserler...
Ancak itiraf ediyorum: Ben bu yıl 8 Mart’ta İstanbul’da olmayı tercih ettim.
Çünkü bu yıl İstanbul’da, feminist hareketin ünlü şiarıyla “Geceleri de, sokakları da, meydanları da istiyoruz!” diyen kadınlar, 8 Mart’ı bir sokak şenliğiyle kutlayacaklar.
Her yıl, Taksim Meydanı’ndan başlayıp Galatasaray Lisesi önünde son bulan gelenekselleşmiş kadın yürüyüşü, bu yıl Beyoğlu Tünel Meydanı’na kadar taşacak.

12’den sonra büyü bozulmaz!
Bu kutlama, bir başkaldırı aynı zamanda.
Hep evle özdeşleştirilen, özellikle belli saatlerden sonra sokaklarda başını önüne eğmeden, tedirgin olmadan, adımlarını hızlandırmadan yürümeye korkan, her gün gazetelerin 3. sayfalarının “mağdurları” ilan edilen kadınların başkaldırısı.
Kendilerine sürekli “dur, sus, otur, ayıp...” diyen erkek egemen baskıcı sisteme inat kadınlar, bu defa kendi günlerini sokakta, meydanda, geç saatlere kadar, hep birlikte doyasıya eğlenerek kutlamaya hazırlanıyorlar.
İzmir’in kızları, valla kusura bakmayın...
Ben bu yıl 8 Mart’ı, “Tek taşına değil, tek başına”, “Sokaklar bizimdir, hesap sorulmaz, 12’den sonra büyü bozulmaz!” diyen cüretkâr Sinderellalarla kutlayacağım.
Ama inanın aklımda hep, “Seneye Kadın Dostu Kent İzmir’de nasıl sokaklara taşarız?
8 Mart’ı ‘kadın başımıza’ nasıl daha güzel kutlarız?” sorusu olacak.