BİR hengâme daha geride bırakıldı. Tartışmalı, gerilimli, az biraz tehditli, bol vaatli, bol polemikli, bol gaflı bir hengâme...
Erkan Yolaç’lı evet-hayırlar, zaman aşımına uğrayarak toplumsal bilinçaltımızın tozlu raflarına daha yeni kaldırılmıştı ki, referandumlu evet-hayırlar çıktı geldi. Gazete sayfasında, evde, sokakta gündemimizi tümden işgal etti. Her billboardda, her gazetede, her tartışma programında... Yeri geldi cami önünde, yeri geldi nikah masasında... Bu propaganda tüm yaz boyunca öyle çılgın bir hal aldı ki, evet-hayırın yarışma tadındaki sempatikliğinden geriye eser kalmadı.
Ben bu sabah itibariyle artık kimsenin ne referandumun r’sini ne de evet-hayır tartışmasını bir kere daha duymak istediğini sanmıyorum. Sevgili Erkan Yolaç tüm sempatik, enerjik haliyle çıkıp gelse durumu kurtaramaz. Öylesine bir bıkkınlık, yorgunluk ve anlam verememe hali hâkim.
Hukukçu, emlakçı...
Referandum maratonu boyunca hepimiz biraz hukukçu, biraz demagog olduk. Kimimiz, kadının toplumdaki yerini içselleştirememiş çarpık zihinlerin ağzından dökülen kelimelerle “konsomatris” olduk. Kimimiz de altın musluklu villaları, mal varlıklarını kıyaslayalım derken acar birer emlakçı olduk çıktık. (Kusura bakmasınlar, zenginin malı züğürdün çenesini hep yorar!)
Ama hepsinden daha çok, hepimiz ya AKP’li ya CHP’li, MHP’li ya da BDP’li olduk. Referandumun seçim olmadığını bilsek de, bu 26 maddelik hapın içeriğinden pek bir şey anlamayınca, hapı yine siyasi meşrebimize göre içmeyi ya da içmemeyi uygun bulduk. ÖSS, KPSS... Durmadan sınavlardan geçmeye alışmış bu millete, referandum sonrası, “Bu referandumda neyi oyladınız ey ahali?” diye sorarak bir sınav yapsanız, siyasiler de dahil çok büyük bir kesimin sınıfta kalacağına ben kalıbımı basarım.
Acemi demokratlar
Benim için bu referandum sürecinin en iz bırakan görüntüleri, katı muhafazakâr olduğunu bildiğim, tanıdığım, 12 Eylül’ü yaşamış ve yaşarken hiç gocunmadan Kenan Evren’i alkışlamış kesimden insanların, ‘evet’ propagandası yapmalarının nedenlerini açıkladıkları anlardı. Meğer ne çok muzdariplermiş bu ülkede özgürlüklerin, demokrasinin azlığından, askerin vesayetinden... Şimdi dokunulmazlıkların kaldırılması, ifade özgürlüğü, seçim barajının düşürülmesi konularında da aynı özgürlükçü, demokrat tutumu onlardan beklemek hakkımız diye düşünüyorum ben, safiyâne...
Koca bir yaz, memleketçe tüm derdimiz referandumun evet’i ve hayır’ına endekslendi. Dileyelim bundan sonra, ne siyasilerin ne de medyanın gündeminde yer bulamayan insanların gerçek dertlerine sıra gelmiş olsun. Muhafazakar ağızlardan dökülen acemi demokrasi cümleleri, referandumdan sonra da baki olsun.