SEZEN’E küsülmez... Valla ne şarkılar ne aşklar, acılar ne de İzmir affeder sonra insanı...
- - -
Minik Serçe’nin referandum için gönlünden geçenle, İzmirli seçmenin çoğunluğunun gönlünden geçen bir olmadı bu sefer.
Doğup büyüdüğü şehrin insanları tarafından her zaman bir başka sevilip sahiplenilen Minik Serçe’nin referandumda “evet” oyu vereceğini açıklaması, “hayır” bloğunun kalelerinden İzmir’de küçük çaplı bir şok etkisi yarattı.
Referandumun ardından iyice belirginleşen iki kutuplu Türkiye’nin iki kutuplu medyası için de bu hadise, kaçırılmayacak cinstendi doğrusu.
Herkes kendi meşrebine göre, konuyu bir yerinden tutup kaşımaya çalıştı.
İzmir 145. Sokak’ta bir indirilen bir takılan Sezen Aksu Sokağı tabelası, sadece bu tabela meselesi için başlatılan imza kampanyaları, Başkan Aziz Kocaoğlu’nun Minik Serçe’nin gönlünü almaya çalışan sağduyulu açıklamaları, İzmir’deki tepkiye inat Antep, Ağrı, Erzurum’da bir anda dikilen Sezen Aksu Caddesi, Sezen Aksu Bulvarı tabelaları gün gün gazetelere haber oldu.
Köşe yazılarında, facebook, twitter yorumlarında kimi sahiden kırgın, hayal kırıklığına uğramış kimi yargılayıcı, suçlayıcı, acıtıcı pek çok yorum yapıldı.
AFOROZ KÜLTÜRÜ
Kanıksanmış bu kamplaşmada sanki Sezen’in “evet” deyişiyle bildik saflarımız bozuldu.
Kamplaşma bir kez başladı mı, artık diyalogun sesi duyulmaz.
145. Sokak’tan, o sokağın çocuğu Sezen’in ismini bir gecede indirmeyi akıl edenlerin aklına ne yılların, şarkıların hatırı ne de gerçek demokratlığın sağduyusu geldi.
Zannetmem; bu teklifi verenler, Sezen acaba neden böyle dedi, diye üç dakika sakin kafa düşünmedi. Dediğim gibi, bir kere saflara geçilmiş, silahlar çekilmişti.
Sezen Aksu gibi fikrine, vicdanına güvendiğim pek çok kişinin “Yetmez ama evet!” derken, Türkiye’nin olağanüstü haller, darbelerle malûl tarihinde demokrasi adına bir değişim, Kürt sorunu gibi yakıcı konularda bir “açılım” umuduna gerçekten inanarak hareket ettiklerine tüm yüreğimle inanıyorum ben.
Keşke benim de onlar kadar umudum, iktidar partisinin son dönem ağzından düşürmediği “ileri demokrasi” söylemine inancım olabilseydi.
Ama ne “bitaraf olan bertaraf olur” diyenin, ne de kendisi gibi düşünmediği anda baş tacı ettiğini aforoz ediverenin demokratlığına inancım yok benim.
Referandum, saflar, saflaşmalar, evetler, hayırlar, hepsi bir yana...
Sezen’e küsülmez!
Aşkı, kalbin en derinini yakan duyguları anlatan besteler yarım kalır yoksa...
Erdal Eren’in, Hrant’ın acısı sözsüz, Cumartesi Anneleri’nin ağıtı sahipsiz kalır.
Yüreklere değen, paylaşılan tüm o sözlere, bestelere nankörlük, kadir kıymet bilmezlik olur.
Sezen’e küsülmez...
Valla ne şarkılar ne aşklar, acılar ne de İzmir affeder sonra insanı..