GÜN geldi milli maçtan bile çok izlendi. Son bölümüyle ekranlara veda ettiği gün akşam saatlerinde, Türkiye’deki dört televizyondan 3’ünde Aşk-ı Memnu açıktı. Sadece televizyonun değil, twitter, youtube gibi internet ortamlarının da Aşk-ı Memnu fanatizmiyle kilitlendiği haberleri geldi. Dizi finalinin yapıldığı saatlerde sokaklar tenhalaştı. Bu yasak aşk dalgasının etki alanı yurt sınırlarını da aştı.
Kuyumcular uzunca bir süre bir çeyrek altın bir de Bihter kolyesi sattı. Sağduyulu ve yaratıcı pazar esnafımız da mevzuyu sahiplendi. “Gel abla gel! Bihter donları burada!” diye tezgâh başında bağırırken, Behlül’e de mesaj vermeyi unutmadı:
“Yapma Behlül, o senin yengen!”
Nihayet dizi bitti. Ama artçı sarsıntılar, final üzerine derin tartışmalar devam ediyor.
Yani azımsanacak, burun kıvrılacak yanı yok; bir Aşk-ı Memnu fenomeniyle karşı karşıya bulunmaktayız!
Anneannemin (nam-ı diğer Sabuş), dizinin ertesi günü gözleri Bihter’e, Beşir’e ağlamaktan yorgun yorgun bakıyordu. “Etkilendim, moralim bozuldu valla” dedi.. “Gencecik kız...”
Benim çevremde gözlemleyebildiğim kadarıyla, genel olarak kadın izleyiciler (buna Sabuş da dahil), kocasını aldatan, aşkı için bile olsa türlü entrikalar çeviren Bihter’e dizi boyunca diş bilediler, fena halde gıcık oldular. Ama tabii bu arada Bihter ve annesi Firdevs Hanım’ın giydiği gecelikten taktığı takıya kadar her şeylerini izleyip, taklit etmekten de geri durmadılar. Mesela dizinin masum kızı Nihal, sevilmeyen kötü kadınlar Firdevs ve Bihter kadar güçlü bir rol model olmayı başaramadı. Kıssadan hisse; her kadının ruhunda bir “femme fatale” yatar! (femme fatale’in Türkçe meali: şuh, iddialı dişi)
Bihter’in silahı kalbine doğrultup tetiği çekmesiyle sonlanan dizinin dokunaklı finalinin ardından, Bihter’e diş bileyen tüm kadınların yürekleri, bu “aşık, mağdur kızcağız”a karşı yumuşayıverdi. Nihal’le evlenmeye karar verip “olması gerektiği gibi” davranan Behlül’ü bağırlarına basan, Bihter’e “Gül gibi kocan dururken... Otur oturduğun yerde!” diye azar çeken kadınların hepsinin fikri bir anda değişti.
Şimdi hepsi Behlül’e çok kızgın. Onu aşkına sahip çıkmamakla, cesur olmamakla suçluyorlar. Bihter ise “bedelini” ödediği için artık masum... Size de bir İstanbul yalısında geçen bu yasak aşk hikâyesinin sonu, Doğu’ya mâl edilen namus cinayetlerinin sonunu hatırlatmıyor mu? “Günahkâr, kirlenen kadını” ancak ölüm temize çıkarıyor. Güzel kalpli teyzeler bile muhafazakârlığı bırakıp, onun aşkına, acısına ancak ölümünden sonra anlayış gösterebiliyor.
Aşk her şeyi affeder mi? Ölüm kadını temizler mi? Bihter ile Behlül cesurca çıkıp “Biz yeni bir hayat kuruyoruz” deseler, bu gerçekten Türk insanının içine siner mi?...