İnternet şirketlerinin reklam borbardımanına ek olarak şimdi de televizyonlarda WAP bankacılığıyla ilgili reklamları sıklıkla izler olduk.
Yapı Kredi Bankası, İş Bankası, Koçbank, EGS Bank ve
Vakıfbank, Türkiye'de bu alana ilk girenler arasında.
Konuya üst düzey bir bankacı dikkatimi çekti. Kendisi WAP'a yatırım yapan yukarıdaki bankalardan birinde çalışıyor. "Biliyor musun, bu kadar reklam topu topu 2 bin kişiye yapılıyor" deyince doğrusu şaşırdım. Bu işe başlarken araştırmışlar, Türkiye'de topu topu 2 bin kişinin WAP uyumlu cep telefonu sahibi olduğunu öğrenmişler.
Gerçi sayı hızla artıyor. Benim duyumlarıma göre internet erişimi sağlayan WAP uyumlu cep telefonları 8 - 10 bine ulaşmış. Faizlerin düşeceği beklentisinin bankaları daha farklı alanlarda rekabet etmeye yönelttiği de bir gerçek. Ama 60 milyonluk ülkede birkaç bin kişiye reklam yapmanın yine de farklı bir mantığı olmalı. 80'li yıllarda beyaz eşya üreticileri tüketicinin asla kullanmadığı bilmem kaç programlı çamaşır, bulaşık makinesi reklamı yaparlardı. Bankacılar da böyle bir heves içindeler mi?
Yukarıdaki bankalardan birinin Genel Müdürü şöyle açıklıyor: "Sayı gerçekten şimdilik çok düşük. Ama WAP bankalar için teknolojide geldikleri son noktanın ifadesi. Rakiplere atılan bir çalım. Bundan sonrasına hazırım mesajı. Prestiji çok büyük."
Ayrıca bankacılar Türkiye'de hayli agresif gelişen cep telefonu pazarının sık yenilenmesine de ümit bağlamış durumdalar. "Her yıl cep telefonunun değiştiren büyük bir kesim var, bunlar kısa zamanda WAP'a geçecek" diyorlar. Şu anda WAP'lı telefonlar 300 milyon lira civarında satılıyor.
Batık sigortacılara bu fonla gün doğdu
Yasasız, yönetmeliksiz, mevzuatsız kör - topal yürüyen ve mali yapısı bozuk çok sayıda şirketi bünyesinde barındıran sigorta sektörümüz sonunda yasasına kavuşuyor. Ancak Hazine tarafından sigorta şirketlerinin görüşüne sunulan tasarıda öyle maddeler var ki, sektörü yakından takip edenlerin aklı almıyor.
Özellikle yasanın öngördüğü Sigorta Güvence Fonu'nu adeta batık şirketlere "Gelin istediğiniz gibi çalışın, istediğiniz gibi zarar edin" şeklinde teşvik olarak yorumlayanlar çoğunlukta.
Üstelik bu öyle bir fon ki, daha fon oluşturulmadan hangi şirketlerin yararlanacağı şimdiden belli.
Devlet Bakanı Recep Önal 14 şirketin zorda olduğunu, 13'ünün ise Hazine tarafından yakın takibe alındığını daha önce açıklamadı mı? Hazine'nin listesinde yer alan şirketleri Mısır'daki sağır sultan bile duymadı mı?
Hal böyleyken, yani sigorta sektöründe daha sular durulmamışken bir güvence fonu oluşturulacağını öğrenenler "Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu" diyorlar.
Yapılan şu; tıpkı banka mevduatlarının devlet güvencesine alınması gibi sigortalıların tazminat ve hasar alacakları için de bir Sigorta Güvence Fonu oluşturuluyor. Fona gelir temin etmek için sigorta şirketlerinin ürettikleri primlerden
yüzde 1'e kadar kesinti yapılabilecek.
Uygulamanın sektöre kalite getirmeyeceğini, aksine sektörü geriye götüreceğini savunanlar "Bu madde bağlı oldukları holdinglere, gruplara fon oluşturmak için sigorta şirketi kuranları özendirmekten başka işe yaramıyor. Düzgün çalışan ve çok prim üreten şirketleri ise cezalandırıyor. Çürük şirketler ayıklanmadan kurtarma fonu kurulması anlaşılır gibi değil" diyorlar.
Mayacılar ve fırıncılar
Türkiye Fırıncılar Federasyonu'nun şikayeti üzerine Rekabet Kurulu'nun 4 maya şirketine yaklaşık 542 milyar lira para cezası kesmesi, insanın aklına ister istemez Kurul'un ekmekle ilgili daha önceki kararlarını getiriyor.
Rekabet Kurulu geçtiğimiz ekimde İstanbul'da faaliyet gösteren 15 kooperatife 1 milyar 600 bin liradan toplam 24 milyar lira para cezası kesmişti. Rekabet Kurulu'na ekmekle ilgili ilk başvuruyu yapan Tüketiciyi Koruma Derneği (TÜKODER) o zaman bu kararı "devede kulak" olarak yorumlamış ve bu cezaların tahsil edilmesinin de pek mümkün görünmediğini iddia etmişti. Çünkü kooperatiflerin çoğunun adresi belirsiz.
Acaba o günden beri Rekabet Kurulu'nun kasasına fırıncılardan tahsil edilen bir para girdi mi? Başka bir deyişle acaba İstanbul'da hangi fırıcının haksız rekabete neden olmaktan canı yandı?
Rekabet Kurulu yetkilileri "Para cezasının takibini biz değil Maliye Bakanlığı yapıyor" diyorlar. Ancak bildiğimiz kadarıyla Kurul da cezadan sonra piyasayı izlemekle sorumlu.
Belki de fırıncılar hangi fırının hangi bakkala ekmek vereceğini mafyavari yöntemlerle belirlemekten vazgeçtiler de, bizim haberimiz yok.
Yazara E-Posta:
nkalkan@milliyet.com.tr