Banu Şen

Banu Şen

banu.sen@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

En yük­sek­le­rin­de bir yer­le­rin­dey­dim İz­mir’in... “Bu şeh­ri se­vi­yo­rum” di­yo­rum içim­den. “Ba­zen ka­la­ba­lı­ğı­nın için­de öy­le kay­bo­lu­yo­ruz ki, ne­re­de ya­şa­dı­ğı­mı­zı unu­tu­yo­ruz” di­ye iç ge­çi­ri­yo­rum. Ve iş­te böy­le za­man­lar­da ya­şa­dı­ğım ye­re kuş­ba­kı­şı bak­ma iç­gü­dü­sü ge­li­yor ak­lı­ma. Çı­kı­yo­rum Kar­şı­ya­ka sırt­la­rı­na. Dün­ya Ba­rış Anı­tı’na... Işık­la­rı sey­re da­lı­yo­rum. Oto­yo­lun, ev­le­rin, ge­mi­le­rin, sa­hi­lin... Işık­la­rın az ol­du­ğu, ışık­la­rın çok ol­du­ğu yer­le­ri ge­ti­ri­yo­rum gö­zü­mün önü­ne. Gün­bo­yu ajans sı­ra­la­rı­na dü­şen on­lar­ca ha­be­rin ar­dın­da koy­bo­lan so­kak ara­la­rı­nı da­ha iyi gö­rü­yo­rum şim­di. Ha­ber­ler kay­bo­lu­yor, o so­kak ara­la­rı­nın in­san­la­rı önüm­de­ki man­za­ra­nın kah­ra­ma­nı olu­yor. Az ön­ce tam or­ta­sın­day­ken ku­la­ğım­da çın­la­yan uğul­tu­su gi­di­yor, ye­ri­ni ses­siz­li­ğe bı­ra­kı­yor. Tek bir ses yok... Ara­ba­la­rın ışık­la­rı­nı gö­rüp ses­le­ri­ni duy­ma­mak... Dün­ya Ba­rış Anı­tı’nın ol­du­ğu nok­ta­dan ne­re­dey­se tüm İz­mir’i gör­mek müm­kün. Kör­fez tüm gü­zel­li­ğiy­le tam kar­şım­da. Ya­şa­dı­ğım ye­re kuş­ba­kı­şı ba­kı­yo­rum. San­ki ya­şa­dı­ğım yer­le göz gö­ze ge­li­yo­rum. “Ben bu şeh­ri se­vi­yo­rum” di­ye iç ge­çi­ri­yo­rum.

Ha­yat ka­zan­dır­dı
Dö­nüş­te yıl­lar­dır be­ni ken­di­ne bağ­la­yan cad­de­de­yim. Tam 18 yıl­dır, ara­da­ki 3 se­ne­yi çı­kar­tır­sak, ben şim­di ga­ze­te­nin bu­lun­du­ğu Şe­hit­ler Cad­de­si’ne her sa­bah ge­li­yor, her ak­şam da li­ma­nın önün­den evi­me gi­di­yo­rum. Üni­ver­si­te­de baş­la­dı bu ma­ce­ra. Do­kuz Ey­lül Gü­zel Sa­nat­lar Fa­kül­te­si’nde... Son­ra ar­tık ye­rin­de Ya­şar Üni­ver­si­te­si olan Ga­ze­te Ege’de de­vam et­ti. Şim­diy­se Mil­li­yet’te... Her sa­bah ay­nı ve her ak­şam ay­nı yo­lu gi­dip ge­li­yo­rum. Ba­zen ka­der çiz­gi­si­ne ben­ze­ti­yor­lar bu ro­ta­yı. İş­te bu yo­lun dö­nüş­le­rin­de geç­ti­ğim, li­ma­nın önün­den Ko­nak’a doğ­ru uza­nan cad­de­de­yim. Sol ta­raf­ta du­ran, yıl­lar­ca yü­zü­ne bak­ma­dı­ğım ama ar­dın­dan için­de bir te­laş baş­la­yın­ca her gün dö­nüp göz at­tı­ğım ha­va­ga­zı fab­ri­ka­sı­nın önün­den ge­çi­yo­rum. Dö­nüp ba­kı­yo­rum, bir da­ha ba­kı­yo­rum. Ge­ri­ye ba­ka ba­ka gi­di­yo­rum. Işıl ışıl bah­çe ve tam önün­de du­ran köz gi­bi ya­nan ba­ca­sı. Bah­çe dü­zen­le­me­si bit­miş, ışık­lan­dır­ma­lar ta­mam­lan­mış. Ge­çen haf­ta ilk gör­dü­ğüm gün­den be­ri her ak­şam, dö­nüp bir da­ha ba­kı­yo­rum. Ta­ri­hi Ha­va­ga­zı Fab­ri­ka­sı’nın Mös­yö Mar­şe’ye 1857’de ilk ku­ru­luş im­ti­ya­zı ve­ril­miş. Da­ha son­ra da İn­gi­liz ga­ze­te­ci Ed­wards iş­let­me­ye aç­mış. Yak­la­şık 150 yıl ön­ce, 1862’de Fran­sız “La­id­lo­ux and Sons” şir­ke­ti ta­ra­fın­dan in­şa­atı­na baş­la­nan Ha­va­ga­zı Fab­ri­ka­sı, 1902 yı­lın­dan iti­ba­ren İz­mir’in ha­va­ga­zı ile ay­dın­lat­ma sis­te­mi­nin odak nok­ta­sı­nı oluş­tur­muş. Gü­zel İz­mir, sa­ye­sin­de ge­ce­le­ri ay­dın­lık ol­muş. Ya­kın geç­mi­şe ka­dar da ken­tin ki­mi böl­ge­le­rin­de­ki şe­be­key­le, ev­le­rin gaz ih­ti­ya­cı­nı kar­şı­la­yan Al­san­cak’ta­ki fab­ri­ka, önün­den ge­lip ge­çer­ken hep içi­mi ka­rar­tır du­rur­du. Ken­ti ay­dın­lat­mak için ku­rul­muş ama iç ka­rar­tan bir bi­na ola­rak ka­de­ri­ne terk edil­miş gö­rü­nür­dü.

Bay­ram­dan son­ra ta­mam­la­na­cak
Yıl­lar­ca terk edil­miş gi­bi gö­rü­nen Ha­va­ga­zı Fab­ri­ka­sı Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye­si’nin yap­tı­ğı res­to­ras­yon ça­lış­ma­la­rı so­nun­da şim­di­den can bul­muş gö­rü­nü­yor. Bay­ram son­ra­sın­da­ki haf­ta, ça­lış­ma­lar ta­mam­lan­dı­ğın­da için­de bir ha­yat baş­la­ya­cak. Açık­ha­va si­ne­ma­sı, ser­gi ala­nı, alış­ve­riş stand­la­rı, ka­fe­ter­ya­lar, eğ­len­ce ye­ri, oto­park ve ye­şil alan­la­rıy­la ken­tin kal­bin­de bir kül­tür mer­ke­zi ola­cak. As­lı­na uy­gun ola­rak ger­çek­leş­ti­ri­len res­to­ras­yon­la yü­zü gü­len fab­ri­ka­nın bah­çe­si­ne, imar pla­nı ya­pıl­mış bir böl­ge­den sö­kü­le­rek ba­kı­ma alı­nan 4 asır­lık zey­tin ağa­cı yer­leş­ti­ril­miş bir de... Sa­de­ce ona do­kun­mak bi­le ye­te­cek­tir di­ye dü­şü­nü­yo­rum. Kuş­ba­kı­şı göz gö­ze gel­di­ğim­de de, için­de bir ha­yat bul­du­ğum­da da “Ben bu şeh­ri se­vi­yo­rum...”