YazarlarBatan geminin malları

Batan geminin malları

29.01.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Batan geminin malları

Batan geminin malları

Zülfü LİVANELİ

BAYRAMIN birinci günü ne yazayım diye düşündüm; eğlenceli ve iç karartmayacak bir konu bulamadım.
Susurluk desem, bayram gezisindeki insanların iyice keyfi kaçacak.
Enflasyondan dem vursam, "şeamet tellallığı" yapmış olacağım.
Dış ilişkilerimizden ve Batı'nın Sevres stratejisinden söz açsam, bayramımız zehir olacak.
En iyisi sözü, son zamanların gişe şampiyonu Titanik filminden açıp, kıssalı bir hikaye sunalım.
* * *
Titanik filmi 200 milyon dolara çıkmış.
Yönetmen diyor ki; "Asıl büyük ödülü yapımcılara vermeli. Çünkü dört yıl önce Titanik projesini onlara antattığımda şöyle dedim: Film yaşlı bir kadının anılarına dayanıyor, sonunda herkes ölüyor ve bu sonu bütün seyirciler biliyor, üç tane de tanınmamış oyuncusu var. 200 milyon dolar gerekli. Bütün bu cesaret kırıcı öğelere rağmen filmi yapmaya karar veren yapımcıları gerçekten kutlamak gerek."
* * *
TİTANİK, kendi türünün en başarılı filmlerinden biri.
Özel efektler inanılmayacak kadar güzel.
Ama filmin asıl başarısı, içine bir aşk hikayesinin ustalıkla yerleştirilmiş olmasında.
Filmin sonunda, binlerce insanın ölümünden çok, o tanıdığınız çiftin dramına üzülüyorsunuz.
Sanki batan Titanik'te tanıdığınız bir aile varmış gibi.
Her şeyin başı ve sonu tek tek insanların macerası.
* * *
TİTANİK gemisinde her şey yolundayken insanlar birbirine karşı son derece kibar: Yemek salonunda çalınan klasik müzik, incelmiş ilişkiler ve uygar bir atmosfer...
Ne zaman ki gemi yan yatmaya, yani zemin insanların ayaklarının altından kaymaya başlıyor, o kibar insanları koyduysan bul.
Herkes birbirinin kafasına basıp kurtulma kaygısına düşüyor.
Can pazarında ne kibarlık kalıyor, ne incelik, ne de değerler sistemi.
* * *
YILLARDAN beri Türkiye'deki kavga atmosferini bu mantıkla açıklama eğilimindeyim.
Hatta bu yazılarımda birkaç kez "batan transatlantik" örneğine yer vermiştim.
Ülke sarsılır ve değerler sistemi altüst olurken ayakta kalmak isteyen insanlar birbirini yiyor.
Politikada, medyada, güvenlik birimlerinde, bürokraside, sanat aleminde, magazinde olup bitenlerin açıklaması bu.
İnsanlarımız birbirinden nefret ediyor.
Aynı mesleğin mensupları bile, inanılmaz bir sertlik, kabalık ve saldırı duygusu içine girmiş.
Sanki yaşamak için negatif enerjiye ihtiyaçları var.
Her gün birilerine saldırmak, onu bunu ısırmak, kavga etmek istiyorlar.
Uyumlu, güzel, sakin, efendice ilişkilerden anlamamakta ısrarlılar.
Çünkü zemin ayaklarının altından kayıyor.
Ama ne yapalım ki korkunun ecele faydası yok.
Türkiye'nin bu korkunç altüst oluş dönemi kimilerine denizin dibini boylatacak, kimileri ise öldükten sonra bile onurla, dostlukla, yaratıcılığa duyulan saygıyla anılacak.
Bayramınızı kutlarken, sizleri bu ikinci kategoride yer alan olgun, efendi, değerbilir insanlar olarak saygıyla selamlıyorum.


Yazara Emaillivaneli@milliyet.com.tr

EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler