Umur Talu
ŞU reel siyaset yapanların, gündelik tepki ve çözümlerle oyalananların
yüzde kaçı acaba dönüp bir de geriye bakıyordur?
Genel seçimlerin hemen akşamından başlayarak sonrasını biraz hatırlayın.
Birçokları dedi ki,
"Sandıktan Anayol çıktı".
Çıkmamıştı!
Sandıktan çıkan, Refah da değildi belki, ama Refahlı bir koalisyondu.
İlle de bir ad konması gerekiyorsa, önceki koalisyona muhalefet çıkmıştı.
Giden koalisyonun partileri DYP ve CHP, yüzde 30'u zor bulan toplamlarıyla ibra edilmemişti.
Başka bir ölçüyle ise, sandıktan
"sol" da çıkmamıştı,
"sağ"ın net bir üstünlüğü oluşmuştu.
Buna göre, bir RP - ANAP - DYP koalisyonu, bazı temel hedefler (ekonomik - demokratik) doğrultusunda oluşabilirdi.
Her üçü de en fazla üçte bir hisseye sahip olacaktı. Her üçü de hak ettikleri kadarıyla yetinecek, birbirlerini marke edecekti.
Ne iktidardan gelmiş DYP üçte birin üstünde bir ağırlığa sahip olabilecek, ne sistemin kenarından yükselmiş Refah tamamen kendi renkleriyle damga vurabilecekti.
Yürütebildikleri sürece, arkalarında en az yüzde 60 oy desteğiyle, iktidar ve muktedir olabileceklerdi üçü bir arada.
Karşılarında iki
"sol" muhalefet partisi kalacak, resmi siyasal tablo netleşecekti.
Ya da, bir önceki iktidarla muhalefet yer değiştirecekti. DYP de iktidar dışına itilecek, Refah - ANAP koalisyonu kurulacaktı.
O dönemde bunu engelleyenler, Refah'ın iktidara gelmesini önleyebildiler mi? Şimdi ıkınmalarına değdi mi?
RP - ANAP, bir önceki dönemin
"pisliği"nden arınma fırsatı olabilirdi. Her ikisi de
seçim meydanlarında, önceki iktidardan, özellikle DYP liderinden hesap sormaya soyunmamış mıydı?
Ayrıca, ilk yıl başbakanlık ANAP'ta olacak, Refah önergeleriyle Meclis'e gelen
"Hanımefendi dosyaları", siyasi oylarla da olsa, hiç olmazsa yargı sürecine sokulabilecekti.
Kimseyi rehin alamamış Refah gücünün sınırlarını daha iyi farkedecekti. Bir önceki dönemin kirini aklamak uğruna her tarafını çamura bulamadığından, tabanına karşı,
"ahlaki seviyesizliği"ni radikal gösterilerle gizleme gibi bir telaşın içine de düşmeyecekti muhtemelen.
ANAP için bu koalisyonun
"pratik" yararı da, Hanım'la ilgili iddiaları kanıtlama fırsatı ve onu sahnenin dışına itme imkanıydı.
Şu anda çürümüş olana göre, daha
"muktedir" bir iktidar formülüydü ayrıca.
Yürürdü, yürümezdi. Anayol yürüdü mü? Refah, üstelik başbakanlığı alarak ve ortağını rehin tutarak yine hükümet olmadı mı?
Ne siyasi temizlik şansını kullanabildi Türkiye, ne iktidar - muhalefet dengelerini oturtabildi, ne de
devlet adabını sağlayabildi.
Tam tersine daha da kirlendi, daha büyük bir çıkmaza girdi, iktidar çürürken muhalefet serpilemedi, boşluğu dolduran güçlerle, birden fazla devlet birbirine girdi.
Şimdi elimizde, ekonomisi diken üstünde, temizlik umutları pörsümüş, demokratikleşme zorunluluğu ertelenmiş, kendi düşen çetelerini bile ağlatamamış, dışarıda yalpalayan, demokratikleşeceğine karşılıklı dayatmacılıklarla devlet hiyerarşisi paramparça olmuş bir Türkiye var.
Bir sürü renk var ve hepsi kirli!
O dönemin Anayol amigoları, reel siyasete, günübirlik katakullilere pek meraklı oldukları halde,
"pratik" ANAP - Refah koalisyonunu beceremeyenler veya engelleyenler, yiten iki yıl için, iki yıl öncesine göre iki kat gerilmiş, iki misli tıkanmış
"çaresiz" Türkiye için oturup kına yaksın.
Ama onlar pişkindir; ne söylediklerini, ne yazdıklarını, ne yaptıklarını hatırlamaz, hatırlatmaz. O gün de haklıydılar, bugün de bakın, en haklı yine onlar!
Not: Saldırı serisinin yeni hedefi Sabah ve ATV'ye de geçmiş olsun.
Yazara Emailumur.talu@milliyet.com.tr