Umur TALU
BUGÜN yine solumdan kalktım. Avucum da kaşınıyor. Hayırdır inşallah, burnuma buram buram beyaz havyar kokusu geliyor.
Yutkundum.
Gözlüğüm nerede?
Yakını mı takmalı, uzağı mı?
Yakını taksam uzağı, uzağı taksam yakını göremiyorum.
Inınının! Günün ilk buluşu:
Gözlüklerin camlarını koalisyon ve de karma
ekonomi yaptım.
Böylece her iki gözlüğüm de, hem yakın hem uzak menzilli oldu.
Sağ gözüm uzağı, sol gözüm yakını görebiliyor ya da vice versa.
Kısa vadeli problemlere de uzun vadeli solüsyonlara da birer gözüm yeter zaten.
Hem bu,
Mesut'la kaçıncı yola çıkışım. Tecrübeliyim. Yol nasılsa kısadır, yakını görsem yeter de artar bile.
Acıkmışım. Bir dilim Alman ekmeğinin üstüne, havyar bulamadığım için
"Süper Kartal" ançues sürdüm.
"İştah verir" diye yazıyor. Umudum, zihin açıklığı da vermesi.
O da ne! Tüpün üstünde bir yazı:
"Soğukta muhafaza ediniz."
Geğirmemle kafa ampulumun
"güneş" gibi parlaması bir oldu.
"Benzini donduralım" dedim.
Hanım anında şoföre talimatı verdi:
"Sayın bakan depoyu dolduralım diyor" diye.
Bu icadımın patentini hemen almalıyım.
Başbakan'a söylersem herkese söyler. Ben en iyisi hiç kimseye söylemeyeceklerinden emin olduğum güvenilir bazı işadamlarıyla basın mensuplarına açayım projemi.
Onlar beni zaten dahi sayıyor.
İşaret parmağıma bolca ançues sürdüm, akşama kadar buluşumu unutmayayım, unutursam da hatırlamamı sağlasın diye.
Puromu yaktım, karşımda
Işın varmış da suratına üflüyormuşum gibi dumanları hırsla savurdum.
Artık, gönül rahatlığı ve iç huzurumla bilgisayarımın başına geçebilirim.
Parola:
"Güneş ufuktan şimdi doğar."
Win 95 açıldı,
"Programs... Accessories... Games" ve işte
"Solitaire".
Bu oyuna bayılıyorum. Beni bilgisayar başında ekonomik model hazırlarmış gibi şık gösteriyor.
Bir nevi fal zaten, yani hemen hemen ekonomik model sayılabilir. Tek farkı, bunun zaman zaman tutabilmesi.
...
Epeydir
Memo'yla dargın olduğumdan yeni
"köşe" ahbaplarım var.
Akşam onlarla yemeğe çıktık. Aaa, işaret parmağımda koyu
kahve bir tabaka ki, afedersin, sanki şey!
Şöyle dilimin ucuyla tattım, mecburen onlar da yaladı. Hay Allah müstehakımı versin, bu sabahki ançues.
Fakat bu bana bir şey hatırlatacaktı da ne?
İlk aklıma gelen havyar çeşitleri oldu, biz de bunun muhabbetine koyulduk.
Ne zaman ki kafa olduk, benim flaşörler yandı.
"Dondurma" icadımı ilan ettim.
Sırtımı sıvazlayıp kadehimi doldurdular.
Birisi
"Valla sen dahisin" dedi.
"Siz de, siz hepiniz de dahisiniz" dedim.
Sonrasını hatırlamıyorum.
Ayıldığımda hala bakandım.
Ve yine avucum kaşınıyordu.
Yazara Emailumur.talu@milliyet.com.tr