YazarlarBir savaşçı yaratmak

Bir savaşçı yaratmak

30.05.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bir savaşçı yaratmak

Bir savaşçı yaratmak

       Yetişkin bir insan, şayet kentte yaşıyorsa günde ortalama 50 milyon mesaj alır. Bunların çoğu silinir gider ancak hayatını sürdürme yönündekileri süzer ve hafızasına yazar.
Hayatta kalmak, savaşmak, verilen görevi yapmak ve bir amaca odaklanmışsa bu insan, vücudunun tüm organlarını iletişim ünitesi haline getirir ve gerçekten öğrenir. Eğirdir Dağ komando Okulu'nda böylesi insanların nasıl birer bilgi ve beceri ortamına sokulduklarını görmek, beni hayrete düşürdü.
Güneydoğu'ya gönderdiğimiz gençlerimiz burada eğitiliyor. Tümg. Sami Zığ, bilgisayar destekli sunumunda, okulun tarihçesini ve bugününü, gurur duyarak anlatıyor. Baba ocağından askere aldığımız ve çoğu gönüllü komandoluğu seçen gençlerin, terörün o çetin cehennemine gönderilmeden önce aldıkları eğitimi, sistem mühendisliği içinde bizlere sunuyor: attığını vuracak, tuttuğunu koparacak... Günlerce kışlasından uzakta, yoğun ateş ve çetin doğa koşullarında, terörist ateşinin psikolojik baskısında her komando, öncelikle görevini yapacak ve hayatını idame ettirecek. Bunun ne derece zor bir iş olduğunu kelimeler anlatamaz. Görmek, yaşamak gerekir.
Bize, komandoların pusu, hayatı idame, sızma, kurtarma, kar ve soğukla mücadele, dağa tırmanma, gazileri uçurumdan indirme, baskı altında karar verme, denizden saldırı vs. gibi "ana" görevlerini, gerçek tatbikatıyla gösterdiler.
Rambo, Hollywood'un yarattığı bir kahraman. Ancak kritik görevlere hazır her ordunun en kıymetli insan malzemelerinden biri. Dağ komando Okulu'nda özellikle 1994'den bu yana, yüksek verimli eğitim sistemleri sayesinde, gerçekten gurur duyulacak bir savaşçı yetiştiriliyor. Kardeşini, sevgilisini, eşini veya çocuğunu orduya emanet edenlerin yüreğine su serpen bu eğitim sürecini keşke herkes görebilse.
Eğitimin gayesi barışta çok ter, savaşta az kan ve zaferdir... Atatürk'ün bu sözünü, limitine kadar uyguluyorlar. Komutanlar, gerçekten çocukları fena terletiyor. Yemekhanede masamı paylaşan askerler, haftasonu tam techizatlı 80 kilometrelik koşuyu planlıyordu. Kendi istekleriyle komando olmuşlar. "Kendime güvenim tam. İlk geldiğimde gözümde bir dev gibi görünen dağ, şimdi benim için avucumun içindeki bir şey." Bunu söyleyen genç savaşçı, "komando" olamadığı için ağlayan arkadaşlarını, şimdi daha iyi anladığını söylüyor.
Komandoları biz, ölmemek için yılan, böcek yiyen askerler olarak biliriz. Bu bile, yaptıkları işin dehşetli zorluğunu anlatır ama bu işin "eğlence" yanı. Eğlencesi buysa, varın işi siz düşünün. Görecek, görülmeyeceksiniz. Vuracak, vurulmayacaksınız. Bir savaş makinası olacak ama temel hak ve özgürlükleri, cehennemi ortamda dahi uygulayacaksınız.
Eğirdir'in göl, vadi, yamaç ve dağın yarattığı o muhteşem doğasındaki komando gençlere imrendim. Askerliğimi topçu yaptım ama, komando olmayı isterdim. Keşke imkan olsa, Tüm. Sami Zığ'ın ekibinin o çetin eğitimini alabilsem.
Genel Kurmay'ın basın gezisinde bu sütunlara sığdırabildiklerim ne yazık ki bu kadar. Yarın, "Askeri Eğitim Gezisi" gözlemlerim ışığında, bizden istenen eleştiri ve önerilerimi aktaracağım.
Yarın: Yurtaşlık ödevi


Yazara E-Posta: seref.oguz@milliyet.com.tr