Ali Sirmen
"Olmayacak duaya amin diyorsun" dedi kadim dostum telefonu açar açmaz. Sabah gazeteleri okuyordum. Ne olduğunu önce anlamadım. Oysa o,
"Kıbrıs'ta ayrı ırktan, kökenden, dilden, dinden insanların bir ulus ya da ulus benzeri bir birim oluşturması olacak şey mi?" derken, 17.7.97 tarihli yazıda ileri sürdüğüm görüşlerden söz ediyordu.
İlk bakışta haklı gibi görünüyordu, ama değildi.
Gerçekten de, Fransa'da ortaya atılmış olmasına karşın, Almanya'da kendine tilmizler bulduktan başka,
Hegel'in "güçlü devlet" ve Nietzche'nin "üstün ırk" felsefeleriyle birleşerek, Hitler çılgınlığına temel oluşturan
Kont Gobineau'nun ulusu ırk, dil, din ve coğrafya birliğine dayayan objektivist görüşü artık tarihin derinliklerinde kalmıştır.
Ernest Renan'ın da belirttiği gibi, saf ırk artık yok. Bu çağımızın bilinen bir gerçeği, üstelik ari ırklarıyla pek kasılan Almanlar'ın Cermen kanı da Slavlarla karışık.
Din birliği eğer, bir ulusu oluşturmaya yetseydi, hepsi de aynı dinden olan Araplar, Magrip'ten Maşrık'a, tek bir ulus oluştururlardı. Renan'ın bu gerçeği vurgulamasının üstünden yüzyıldan fazla zaman geçti, Araplar bir ulus oluşturamadılar, yakın bir gelecekte oluşturabilecek gibi de görünmüyorlar.
Buna karşılık, geçmişte aynı ülkede birbirlerini öldürecek kadar düşman olan Fransız katolikleri ile protestanları, çağımızın örnek uluslarından birini oluşturabilmişlerdir.
Aynı ırk kabul edilen insanlar gibi, aynı dini ve dili paylaşan insanlar da ayrı ulusları oluşturabilirlerken, İsviçre örneğinde olduğu gibi, ayrı dili konuşan insanlar da, yapısı sağlam bir ulusu meydana getirebiliyorlar.
Uzun söze ne hacet. ABD'ye bakalım. Çeşitli renk, ırk, köken, dil ve dinden gelen insanlar, sağlam bir ulusu oluşturuyorlar.
Peki, din, dil ve ırk birliği içindeki insanların oluşturduğu bir birim değilse, nedir bir ulus?
Ernest Renan 11 Mart 1882 de Sorbonne'da verdiği bir konferansta
"bir ulus manevi ruhtur" diyor, ulusu oluşturan asıl öğenin, bir arada yaşamak ve ortak bir geleceğe yönelmek isteyen insanların birliği olduğunu söylüyordu.
İstencin ön plana çıkması yüzünden, sübjektivist olarak nitelenen E. Renan'ın ulus görüşü Mustafa Kemal Atatürk'ün ulus görüşünün de temelini oluşturmuştur.
Renan'a göre, bu oluşumda tarihin birincil bir rolü vardır. Geçmişte yaşanan ortak sevinçler ve de özellikle acılar, ulus harcını güçlendirir, birliği pekiştirir.
Şimdi sevgili, dostum burada olsaydı, tam bu noktada
"yaa gördün mü, peki Kıbrıs'ta bu iki toplumun ortak sevinçleri ve acıları var mı ki, bir ulusu oluştursunlar?" derdi.
Oysa Renan var olan bir geçmişten değil, varsayılan bir geçmişten söz etmektedir. Çünkü var olan geçmiş, Fransa'nın birleşmesinde olduğu gibi, çoğunlukla birbirine karşı zülum ve baskıyla doludur. Anadolu birliği de Osmanlı tarafından öyle kurulmadı mı?
Nitekim, Renan "unutkanlık, diyebilirim ki, hatta tarihi yanlışlar, bir ulusun oluşmasında en önemli öğelerdir ve böylelikle tarihi araştırmaların geliştirilip, derinleştirilmesi, bir ulusun varlığı için en büyük tehlikelerdir" diyordu.
Ayrıca, ulusun her gün yenilenen bir plebisit olduğunu, ancak bu isteğin sürekli canlı tutulmasıyla sürebileceğini de ekliyordu Renan.
Günümüz bu görüşün doğruluğunu kanıtlayan örneklerle dolu.
Acaba Kıbrıslılar da tarihlerini yeniden birliği pekiştirecek biçimde oluşturma girişiminde bulunamazlar mı?
Biliyorum bu çok yürek ve çok geniş bir görüş istiyor, ama olanaksız da değil.
Sorunun püf noktası da burada.
Yazara EmailA.Sirmen@milliyet.com.tr