Yazarlar Bunlar hep böyleydiler

Bunlar hep böyleydiler

30.07.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bunlar hep böyleydiler

Bunlar hep böyleydiler

Ali Sirmen


ŞİMDİ meydanlarda bağırıyorlar, azınlıkta olmalarına karşın kuru gürültüyle, kendi sultalarını, Refahyol döneminde olduğu gibi sürdürmeye çalışıyorlar. Sorarsanız amaçları dindir.
Herkes görüyor, onların amacı, din ticareti yoluyla kendi ekonomik, sosyal ve siyasi egemenlikleridir.
Bunlar ne bugün çıktılar, ne de dün. Bunlar hep vardılar ve hep böyleydiler.
Bunların ağababaları, 1582 ile 1635 yılları arasında yaşamış olan Balıkesirli Mehmed'dir.
Tarikat yolunu, meşrebine uygun bulmayıp, vaizlik yapan ve Küçük Kadızade adıyla anılan Mehmed'i mürtecilikte izleyenler kendilerine Kadızadeler adını vermişlerdir ki, aralarında en ünlüleri Üstüvani Mehmed denen Ayasofya vaizidir.
Sütun dibinde dik oturarak vaaz verdiği için kendisine bu ad takılan Üstüvani Mehmed de, diğer Kadızadeler de, tıpkı Küçük Kadızade gibi, her türlü yeniliğe karşı idiler. Onlara göre, yalnız tütün ve kahve değildi haram olan, güzel sesle Kur'an okumak, cumaları salavat getirmek, na'tı şerif okumak da haramdı.
Onlar cahil halkı vaazları ile okşayarak, olmadık şeyler söylemişler, bid'at'lara yani Peygamber döneminden sonra ortaya çıkan yeniliklere karşı durmuşlardır.
Bu konuda o kadar ileri gitmişlerdir ki, Katip Çelebi'nin çekinmeden "bu ahmaklar" diye nitelediği, sözü geçen herif - i naşerifler, komik olaylara da konu olmuşlardır. Nitekim Hüseyin N. Yurdaydın'ın, Naima'dan naklettiğine göre, bir gün bir vaaz sırasında şöyle gülünç bir olay olmuştur:
" Dinleyenlerden biri bu vaizlerden birine,
'kaşık kullanmak bir yeniliktir, bu konuda ne dersiniz?' diye sorar. Vaizin cevabı şöyledir:
'Yemeği elle yesinler.'
Aynı kişi bu kez:
'Peki kaşıkçı esnafı ne yapsın?' deyince vaiz, 'başka iş tutsunlar' cevabını verir.
Bunun üzerine aynı kişi şu soruyu sorar:
'Peygamber zamamında çakşır ve don yoktu. Şu halde sizlere göre, bunları giymek de bid'attır, yeniliktir. Onları kaldırır mısınız?"
Vaiz bu soruya 'evet, menederiz, peştemal kuşansınlar' cevabını verince soru sahibi dayanamayarak 'efendiler halk - ı alemi soyup, baldırı çıplak çöl Arabı kıyafetine sokmak istersiniz' demekten kendini alamamıştır."
Kadızadeler birara işi o denli azıtmışlardı ki, semayı haram saymış, tekkeleri basıp, dervişleri dağıtmış, onları tecdid - i imana, yani iman yenilemeye davet etmişler, birçok insanın haksız yere ölümüne neden olmuşlar, tekkeleri yıkmaya, taş ve topraklarını denize dökmeye başlamışlar, hızlarını alamayıp, padişaha giderek, Peygamber döneminden sonraki bütün yenilikleri kaldırmasını, İstanbul'da Selatin Camileri'nin birer minaresi dışındaki, bütün minarelerin yıkılmasını istemişlerdir. En sonunda Köprülü Mehmet Paşa'nın kendilerini İstanbul'dan sürmesi üzerine, halk bu herif - i naşeriflerin şerrinden kurtulmuştur.
Bunların Müslümanlık ile falan ilgilerinin olmadığını söylemeye gerek var mı?
Nitekim, Şehülislam Yahya Efendi, bir şiirinde bunları şöyle anmaktaydı.
"Mescitte, riya - pişeler itsün, ko riyayı
Meyhaneye gelkim ne riya var ne mürai
Onlara bizzat Müslümanlar ve bu arada en seçkin alimlerden Katip Çelebi vermiştir en iyi cevabı.
Ama bu mürailer Katip Çelebi'den ne anlarlar ki?
Mümtaz bir alim ve katıksız bir Müslüman olan Katip Çelebi'yi biz kendi aramızda analım yarın.

Yazara Email A.Sirmen@milliyet.com.tr